Kişinin ayrılma kaygısı yaşayıp yaşamadığını anlaması için Yetişkinlerde ayrılık anksiyetesine dair en az 3 belirtiyi göstermesi gerekiyor
Bu yazımda sizler için, tıpkı çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de görülebilen ayrılık anksiyetesinden bahsedeceğim.
Ayrılma kaygısı ilk olarak çocuklarda bağlandığı kişiden ayrılamama ve gelişim dönemine uygun olmayacak biçimde aşırı korku ve kaygı olarak tanımlanabilmektedir.
Yapılan çalışmalarla Yetişkin Ayrılık Anksiyetesi (YAA) bozukluğunun bazı vakalarda çocukluktan geldiği bazı vakalarda da erişkinlikte ortaya çıkma nedeni ile ayrı bir hastalık olarak kabul görmüştür.
AYRILMA KAYGISI TANI ÖLÇÜLERİ
Kişinin ayrılma kaygısı yaşayıp yaşamadığını anlaması için aşağıdakilerden en az üçünün olması gerekiyor. Bunlar sırasıyla şöyle;
1. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici ve aşırı biçimde tasalanma, 2. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma, 3. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişiden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma, 4. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme, 5. Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma, 6. Bağlandığı kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da uyumayı reddetme, 7. Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme 8. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici bir biçimde fiziksel belirti yakınmaları getirme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)
ERİŞKİNLERDE 6 AY YA DA DAHA FAZLA SÜREBİLİYOR
Bu korku, kaygı ya da kaçınma süreklilik gösterir, çocuklarda ve ergenlerde en az 4 hafta, erişkinlerde 6 ay ya da daha fazla sürer.
Bu yazımın ardından, bir önceki yazıma; “İkili ilişkilerde Stockholm Sendromu”na göz atabilirsiniz.
Kaygılı bağlanma stili, bireylerin ilişkilerinde sürekli kaygı ve korku yaşamalarına neden olabilir. Ancak, bu bağlanma tarzı fark edildiğinde ve üzerinde çalışıldığında, hem kişinin kendi duygusal sağlığı hem de ilişkileri büyük ölçüde iyileştirilebilir. Tedavi seçenekleri ve sağlıklı iletişim yöntemleriyle kaygılı bağlanmayı yönetmek ve güvenli ilişkiler kurmak mümkündür.
Kaygılı bağlanma, bireylerin ilişkilerde sürekli olarak reddedilme veya terk edilme korkusu yaşadığı bir bağlanma stilidir. Bu bağlanma tarzı, genellikle çocukluk dönemindeki bağlanma deneyimlerinden kaynaklanır ve yetişkinlikte romantik ilişkilere yansır.
Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, partnerlerinin sevgisi ve sadakati konusunda sürekli şüphe duyar, bu da onları sık sık onay ve güvence aramaya iter.
Kaygılı Bağlanma Nedir?
Kaygılı bağlanma, bağlanma teorisi çerçevesinde değerlendirilen dört bağlanma stilinden biridir. Bu bağlanma tarzı, çocukluk döneminde ebeveynlerle kurulan güvensiz bir ilişki dinamiği sonucu gelişebilir.
Kaygılı bağlanmaya sahip kişiler, yetişkinlikte yakın ilişkilerde aşırı bağımlı, kontrolcü ve sürekli olarak güvence arayan davranışlar sergilerler. Bu kişiler, ilişkilerinde derin bir korku yaşar ve partnerlerinin onları terk edeceği ya da sevmeyeceği düşüncesiyle başa çıkmakta zorlanırlar.
Kaygılı Bağlanma Belirtileri
Aşırı Bağımlılık:
Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, ilişkilerde aşırı derecede bağımlı olurlar. Sürekli olarak partnerlerine yakın olmak isterler ve fiziksel veya duygusal mesafe olduğunda büyük bir stres yaşarlar. Partnerlerinden ayrı kaldıklarında yoğun bir endişe ve kaygı hissederler.
Sürekli Güvence Arama:
Bu kişiler, partnerlerinin sevgisini sürekli sorgularlar ve sürekli onay beklerler. “Beni seviyor musun?”, “Beni terk edecek misin?” gibi soruları sıkça sorarlar ve her defasında güvencelere ihtiyaç duyarlar.
Terk Edilme Korkusu:
Kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin en belirgin özelliği, terk edilme korkusudur. Bu korku, ilişkilerde sürekli bir stres kaynağı olabilir. Partnerlerinden küçük bir eleştiri bile aldıklarında büyük bir yıkım yaşayabilirler ve bu durumu terk edilme işareti olarak yorumlayabilirler.
Yoğun Kıskançlık:
Partnerlerine karşı aşırı derecede kıskançlık hissedebilirler. Partnerlerinin başka insanlarla olan etkileşimlerini tehdit olarak algılarlar. Kıskançlık duygusu, sürekli kontrol etme ve ilişkide güven krizine yol açabilir.
Duygusal Dengesizlik:
Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, partnerlerinin davranışlarına aşırı duygusal tepkiler verebilirler. Bir anda çok mutlu olup, ardından derin bir üzüntü yaşayabilirler.
Duygusal dengesizlik, hem kendi ruh sağlıklarını hem de ilişkilerini zorlaştırır.
Kaygılı Bağlanmanın Nedenleri
Kaygılı bağlanma stili, genellikle çocukluk dönemindeki ebeveyn-çocuk ilişkilerinden kaynaklanır. İşte bu duruma yol açabilecek bazı faktörler:
İhmal Edilen Duygusal İhtiyaçlar: Çocukluk döneminde ebeveynlerin çocuğun duygusal ihtiyaçlarına yeterince karşılık vermemesi, bu bağlanma stiline yol açabilir.
Tutarsız Bakım Verme: Ebeveynlerin tutarsız bir şekilde sevgi ve ilgi göstermesi de çocuğun güvensiz bir bağlanma tarzı geliştirmesine neden olabilir.
Travmatik Deneyimler: Çocukluk döneminde yaşanan travmalar (boşanma, ebeveyn kaybı vb.) kaygılı bağlanmanın gelişimine katkıda bulunabilir.
Kaygılı Bağlanma Tedavi Yöntemleri Psikoterapi:
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerde, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye yönelik terapi yöntemleri etkilidir. BDT, kişinin ilişkilerde yaşadığı kaygı ve korkularla başa çıkmasına yardımcı olabilir.
Bağlanma Temelli Terapi: Bu terapi türü, kişinin çocukluk dönemindeki bağlanma stilini ve bunun yetişkinlikteki etkilerini keşfetmeyi amaçlar. Geçmişteki travmaların işlenmesi ve sağlıklı bağlanma becerilerinin geliştirilmesi üzerine çalışılır.
Meditasyon ve Mindfulness:
Kaygıyı azaltmak ve duygusal dengeyi sağlamak için mindfulness ve meditasyon uygulamaları oldukça etkilidir. Bu uygulamalar, kişinin anda kalmasına ve aşırı düşüncelerle başa çıkmasına yardımcı olur.
Kendi Kendine Farkındalık:
Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, duygularını ve davranışlarını anlamak için kendi farkındalıklarını geliştirebilirler. Kendi kaygılarını ve korkularını tanımak, ilişkilerde daha sağlıklı tepkiler vermelerine yardımcı olabilir.
İlişkide Açık İletişim:
Partnerleriyle açık ve dürüst bir şekilde iletişim kurmak, kaygılı bağlanma yaşayan bireylerin güven sorunlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Partnerlerine duygularını ve ihtiyaçlarını açıklıkla ifade etmek, ilişkiyi daha sağlam hale getirebilir.
Destekleyici İlişkiler:
Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler için destekleyici ve anlayışlı bir partnerle ilişki yaşamak önemlidir. Sabırlı ve empatik bir partner, bu bireylerin güvende hissetmelerine yardımcı olabilir.