Genç nüfusun tarım alanına daha fazla girmesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kayıtlı, sigortalı ve eğitimli bir şekilde gençlerin bu sürece dahil olmasının tarımdaki kalite ve verimliliğinin artması bakımından da…
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’ndeki 2023 Yılı Tarımsal Üretici Temsilcileri İstişare Toplantısı’na katıldı. Toplantıda, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve tarım sektörü temsilcileri de yer aldı.
Toplantının ardından açıklama yapan Yılmaz, Türkiye’nin üç yıllık politikasını içerecek Orta Vadeli Program (OVP) hazırlıkları kapsamında tarım sektörünün fikir ve önceliklerine büyük önem verdiklerini söyledi.
Eylül’de kamuoyuyla paylaşılacak OVP’de, Ekim ayında TBMM’ye arz edilecek 12. Kalkınma Planı ve ardından 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe süreçlerine tüm ilgililerin öneri ve beklentilerinin katılımcı bir şekilde yansıtılacağını belirten Yılmaz, toplantıda, katılımcıların, sözlü ifadelerinin yanı sıra çeşitli yazılı dokümanlar ve raporlar da sunduğunu aktardı.
Yılmaz, her alanda olduğu gibi tarımda da belirsizliklerin azaltılması ve öngörülebilirliğin artırılması gerektiğini dile getirerek, sektörün stratejik bir konu olduğunu, milli güvenliği de ilgilendirdiğini kaydetti.
Tarımın hiçbir zaman modası geçmeyecek bir sektör olduğunun altını çizen Yılmaz, “Sanki modernleşince, gelişince tarım sektörü eski önemini taşımayacak gibi bir anlayış olmuş bizim kalkınma tarihimizde ama geldiğimiz noktada, aslında tarımın en kritik alanlardan biri olduğunu, tarihte de birçok ülkede tarım devriminin üzerine sanayi devriminin inşa edildiğini görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla tarımdaki gelişmeler, genel kalkınmamız açısından, makro istikrarımız açısından da son derece önemli” diye konuştu.
Tarımdaki genç nüfus
Genç nüfusun tarım alanına daha fazla girmesi, kadınların da bu alanda daha fazla aktif olmasının önemi üzerinde durulduğunu aktaran Yılmaz, kayıtlı, sigortalı ve eğitimli bir şekilde gençlerin bu sürece dahil olmasının tarımdaki kalite ve verimliliğinin artması bakımından da son derece kıymetli olduğunu kaydetti.
Yılmaz, “Kent, köy, şehir ayrımının ötesinde, özellikle şehirlerin çeperlerinde şehirle ulaşım, iletişim açısından son derece entegre alanlarda, genç nüfusun hem şehir hayatının sosyal ortamını yaşaması hem de tarım sektörü içinde girişimci ve üretici olması gayet mümkün, bunu sağladığımız zaman genç nüfusun çok daha güçlü bir şekilde tarımda yerini alacağını düşünüyorum” dedi.
Tarım desteklerinin, üretime destek şeklinde anlaşılması gerektiğine değinen Yılmaz, bu destekleri belli alanlara odaklayarak sade ve idari olarak yürütülmesinin daha kolay olacağını bildirdi.
Su konusunun kritik bir unsur olduğuna işaret eden Yılmaz, “Dünyada da küresel ısınmayla birlikte su konusunda çok daha sıkıntılı bir dönem tüm dünyayı bekliyor. Dolayısıyla suyu çok verimli kullanmak durumundayız. Suyun israfından kaçınmak durumundayız. Yeri geldiğinde, su varlığına göre bitki desenini şekillendirmek durumundayız. Dolayısıyla tarımsal desteklerde de suyun çok önemli bir parametre olması gerektiği noktasında genel bir karar olduğunu söyleyebilirim.” şeklinde konuştu.
“Esas olan, üreticiyle tüketici arasındaki mesafeyi daraltmak”
Özellikle sertifikalı tohum ve ruhsatlandırma konularının daha da ileriye taşınmasını gerektiğini aktaran Yılmaz, Türkiye’nin ihracatçı konumunun daha fazla pekiştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Esas olan, üreticiyle tüketici arasındaki mesafeyi daraltmak, aracılık ve girdi maliyetlerini düşürmek” diyen Yılmaz, tarımda, kamu ve özel sektörün lisanslı depolama kapasitesinin daha fazla geliştirilmesi gerektiğini hatırlattı.
Cevdet Yılmaz, konuşmasının sonunda, toplam kamu yatırımları içinde, sulamaya daha fazla önem ve öncelik vereceklerini bildirerek, “Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda tarımda da yeni hamlelerin, yeni mesafelerin yüzyılı olacaktır. Halkımızın sağlıklı, güvenli, kaliteli bir şekilde beslenmesinde, uygun maliyetlerle beslenmesinde, ülkemizin bu konularda daha fazla Döviz kazanmasında, gelir elde etmesinde de bütün bu tartışmaların, fikirlerin mutlaka kıymetli katkıları olacaktır diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Nutella, Kinder, Rocher gibi ürünleriyle tanınan İtalyan gıda devi Ferrero Grubu, Türkiye yatırımlarını sürdürüyor. Grup, deprem bölgesi Düzce’de 80 milyon euroya sismik izolatör teknolojisiyle fındık işleme tesisi kuracak. Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsı Akın, tesisin bu yılın sonunda devreye gireceğini söyledi.
Mehtap HALICI
Çikolata ve şekerleme alanında dünyanın sayılı üreticileri arasında yer alan İtalyan Ferrero Grubu, Türkiye’deki varlığını güçlendirmeye devam ediyor. Dünyadaki fabrikalarına ve farklı firmalara Türkiye’den fındık ve mamulleri alanında yılda 550 milyon dolarlık hammadde ihraç eden ve Nutella, Kinder, Rocher gibi ürünleriyle tanınan grup, Düzce’de 80 milyon euroya fındık işleme tesisi kuruyor. Ferrero Fındık’ın ‘Model Bahçeler’ projesi kapsamında Ordu’da konuşan Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsı Akın, birinci derece deprem bölgesi kuşağında yer alan ve çok sayıda depremler yaşayan Düzce’ye sismik izolatör teknolojisiyle yeni bir tesis yatırımı yaptıklarını söyledi.
Tesisin bu yılın sonunda devreye girmesini beklediklerini belirten Akın, Ferrero’nun kendi iştigal alanlarında temel ürünlerinin ayırt edici hammaddesi olan fındığın Türkiye’den gittiğini ifade etti. Türkiye’nin dünyada en büyük fındık üreticisi ve Ferrero’nun da dünyanın önemli bir fındık ihracatçısı olduğuna dikkat çeken Akın, “AB ülkeleri başta olmak üzere Avustralya ve Rusya tarafındaki ülkelere ihracat yapıyoruz. Türkiye, grubumuz için her zaman ayrı bir öneme sahip olmuştur. Türkiye’deki yatırımlarımızın gerekçesinin altında bu nedenler var” dedi. 2014 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren Ferrero Fındık’ın Düzce’de kırma ve seçme fabrikaları olan Oltan Gıda’yı satın aldıklarında 80 bin tonluk kapasitesi olduğunu, ancak incelediklerinde tesisin grup standartlarına uymadığını belirten Akın, tesisin başta deprem güvenliği olmak üzere iş sağlığı, işçi güvenliği gibi konularda grup standartlarını tam karşılayamadığını belirtti.
Sırada Doğu Karadeniz var
Bu sebeple tesisin bir tanesini kapattıklarını ve diğerini güçlendirdiklerini ifade eden Akın, sözlerine şöyle devam etti: “Biz şu anda yaptığımız yeni yatırımla hem işleyiş hem de gıda güvenliği bağlamında Türkiye’deki endüstriyel altyapımızı bugünün sanayisinin kabul ettiği sınırların üstüne getiriyoruz. Şu anda mevcut tesisin 40 bin tonluk kapasitesi var. Dolayısıyla burada yarı kapasite kaybetmiş olduk ve kaybettiğimiz bu kapasiteyi şimdi Düzce’deki yeni yatırımla Batı Karadeniz’deki yerini korumaya çalışıyoruz. Burası aşağı yukarı 80 bin tonluk bir kapasitemiz olacak.” Düzce’deki tesisin yanı sıra Doğu Karadeniz’de de yeni bir tesis planları olduğunu söyleyen Bamsı Akın, “Planımız var ama henüz yer seçimi sürecindeyiz, araştırmalarımız devam ediyor. Şu anda fason hizmet alıyoruz” dedi.
‘Değerli Tarım’ ile fındığın kalitesini yüzde 60 artırdı
Ferrero Fındık, Türkiye’de fındık sektörünün modernizasyonu için atılacak adımlara destek olmak hedefiyle Ferrero Değerli Tarım (FFV) sürdürülebilirlik programını uygulamaya devam ediyor. Programın ‘Çevrenin Korunması ve Sürdürülebilirlik İş Modeli’ başlığı kapsamında FFV saha uzmanları, etkinliği kanıtlanmış olan iyi tarım uygulamalarını ve yenilikçi zirai çözümleri Karadeniz Bölgesi geneline yayılmış olan ve tamamı fındık üreticilerine ait 52 model bahçede 2017’de bu yana uygulamaya koyarak, yaygınlaşmasını destekliyor. Model bahçelerde gerçekleştirilen iyi tarım uygulamaları sayesinde urlu ve çürük fındık oluşumunda yaklaşık yüzde 60 azalma olurken, bunun sonucunda fındık kalitesinde yaklaşık yüzde 60 artış kaydedildi. Ferrero Fındık’ın, 6 yıldır uygulamaya koyarak yaygınlaştırdığı ‘Model Bahçeler’ projesi kapsamında basın mensuplarını Ordu’da bilgilendiren Bamsı Akın, bu planlamayla en iyi tarım uygulamalarını getirerek Türkiye fındık üretiminin kalitesini ve verimliliğini arttırmayı amaçladıklarını söyledi.
Nutella, Kinder, Rocher gibi ürünleriyle tanınan İtalyan gıda devi Ferrero Grubu, Türkiye yatırımlarını sürdürüyor. Grup, deprem bölgesi Düzce’de 80 milyon euroya sismik izolatör teknolojisiyle fındık işleme tesisi kuracak. Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsı Akın, tesisin bu yılın sonunda devreye gireceğini söyledi.
Mehtap HALICI
Çikolata ve şekerleme alanında dünyanın sayılı üreticileri arasında yer alan İtalyan Ferrero Grubu, Türkiye’deki varlığını güçlendirmeye devam ediyor. Dünyadaki fabrikalarına ve farklı firmalara Türkiye’den fındık ve mamulleri alanında yılda 550 milyon dolarlık hammadde ihraç eden ve Nutella, Kinder, Rocher gibi ürünleriyle tanınan grup, Düzce’de 80 milyon euroya fındık işleme tesisi kuruyor. Ferrero Fındık’ın ‘Model Bahçeler’ projesi kapsamında Ordu’da konuşan Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsı Akın, birinci derece deprem bölgesi kuşağında yer alan ve çok sayıda depremler yaşayan Düzce’ye sismik izolatör teknolojisiyle yeni bir tesis yatırımı yaptıklarını söyledi.
Tesisin bu yılın sonunda devreye girmesini beklediklerini belirten Akın, Ferrero’nun kendi iştigal alanlarında temel ürünlerinin ayırt edici hammaddesi olan fındığın Türkiye’den gittiğini ifade etti. Türkiye’nin dünyada en büyük fındık üreticisi ve Ferrero’nun da dünyanın önemli bir fındık ihracatçısı olduğuna dikkat çeken Akın, “AB ülkeleri başta olmak üzere Avustralya ve Rusya tarafındaki ülkelere ihracat yapıyoruz. Türkiye, grubumuz için her zaman ayrı bir öneme sahip olmuştur. Türkiye’deki yatırımlarımızın gerekçesinin altında bu nedenler var” dedi. 2014 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren Ferrero Fındık’ın Düzce’de kırma ve seçme fabrikaları olan Oltan Gıda’yı satın aldıklarında 80 bin tonluk kapasitesi olduğunu, ancak incelediklerinde tesisin grup standartlarına uymadığını belirten Akın, tesisin başta deprem güvenliği olmak üzere iş sağlığı, işçi güvenliği gibi konularda grup standartlarını tam karşılayamadığını belirtti.
Sırada Doğu Karadeniz var
Bu sebeple tesisin bir tanesini kapattıklarını ve diğerini güçlendirdiklerini ifade eden Akın, sözlerine şöyle devam etti: “Biz şu anda yaptığımız yeni yatırımla hem işleyiş hem de gıda güvenliği bağlamında Türkiye’deki endüstriyel altyapımızı bugünün sanayisinin kabul ettiği sınırların üstüne getiriyoruz. Şu anda mevcut tesisin 40 bin tonluk kapasitesi var. Dolayısıyla burada yarı kapasite kaybetmiş olduk ve kaybettiğimiz bu kapasiteyi şimdi Düzce’deki yeni yatırımla Batı Karadeniz’deki yerini korumaya çalışıyoruz. Burası aşağı yukarı 80 bin tonluk bir kapasitemiz olacak.” Düzce’deki tesisin yanı sıra Doğu Karadeniz’de de yeni bir tesis planları olduğunu söyleyen Bamsı Akın, “Planımız var ama henüz yer seçimi sürecindeyiz, araştırmalarımız devam ediyor. Şu anda fason hizmet alıyoruz” dedi.
‘Değerli Tarım’ ile fındığın kalitesini yüzde 60 artırdı
Ferrero Fındık, Türkiye’de fındık sektörünün modernizasyonu için atılacak adımlara destek olmak hedefiyle Ferrero Değerli Tarım (FFV) sürdürülebilirlik programını uygulamaya devam ediyor. Programın ‘Çevrenin Korunması ve Sürdürülebilirlik İş Modeli’ başlığı kapsamında FFV saha uzmanları, etkinliği kanıtlanmış olan iyi tarım uygulamalarını ve yenilikçi zirai çözümleri Karadeniz Bölgesi geneline yayılmış olan ve tamamı fındık üreticilerine ait 52 model bahçede 2017’de bu yana uygulamaya koyarak, yaygınlaşmasını destekliyor. Model bahçelerde gerçekleştirilen iyi tarım uygulamaları sayesinde urlu ve çürük fındık oluşumunda yaklaşık yüzde 60 azalma olurken, bunun sonucunda fındık kalitesinde yaklaşık yüzde 60 artış kaydedildi. Ferrero Fındık’ın, 6 yıldır uygulamaya koyarak yaygınlaştırdığı ‘Model Bahçeler’ projesi kapsamında basın mensuplarını Ordu’da bilgilendiren Bamsı Akın, bu planlamayla en iyi tarım uygulamalarını getirerek Türkiye fındık üretiminin kalitesini ve verimliliğini arttırmayı amaçladıklarını söyledi.
Dünya Bankası, tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonlar için trilyonlarca doların israf edildiğini, bunun iklim değişikliğiyle mücadelede kullanılabileceğini bildirdi.
Dünya Bankası, “Detoks Kalkınma: Çevreye Zararlı Sübvansiyonları Yeniden Amaçlandırmak” başlıklı rapor yayımladı.
Sübvansiyon reformunun dünyanın temel doğal varlıklarının korunmasına nasıl yardımcı olabileceğinin incelendiği raporda, temiz hava, kara ve okyanuslar olmak üzere bu varlıkların insan sağlığı ile beslenmesi için kritik öneme sahip olduğu ve küresel ekonominin çoğunun temelini oluşturduğu aktarıldı.
Raporda, fosil yakıtlar, tarım ve balıkçılık için verilen sübvansiyonların bu varlıkların bozulmasına neden olduğu, insanlara, gezegene ve ekonomilere zarar verdiği belirtilerek, bu sübvansiyonların doğrudan ve örtülü olmak üzere yılda 7 trilyon doları aştığı, bunun küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yaklaşık yüzde 8’ine denk geldiği kaydedildi.
Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara yılda 1,25 trilyon dolarlık doğrudan destek sağlanıyor
Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlar için yapılan küresel doğrudan hükümet harcamalarının ise yılda 1,25 trilyon dolar olduğu belirtilen raporda, bunun Meksika ekonomisinin büyüklüğünde olduğu aktarıldı.
Raporda, tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonlar için trilyonlarca doların israf edildiği, bunun iklim değişikliğiyle mücadelede kullanılabileceğini bildirdi.
Bankanın raporunda, ülkelerin fosil yakıt tüketimini sübvanse etmek için Paris Anlaşması kapsamında yenilenebilir enerjiler ve düşük karbonlu kalkınmaya yönelik seferber etmeyi taahhüt ettikleri yıllık tutarın yaklaşık altı katını harcadığı aktarıldı.
Petrol, gaz ve kömüre sağlanan sübvansiyonlar iklim değişikliğini şiddetlendiriyor
Ülkelerin petrol, gaz ve kömür gibi yakıtların fiyatlarını yapay olarak düşürmek için 2021’de aktif olarak yaklaşık 577 milyar dolarlık devlet desteği sağladığı belirtilen raporda, bunun iklim değişikliğini şiddetlendirdiği, hava kirliliğine, eşitsizliğe, verimsizliğe ve artan borç yüküne neden olduğu kaydedildi.
Raporda, tarımda ise yılda 635 milyar doları aşan doğrudan devlet desteklerinin toprağı ve suyu bozan, insan sağlığına zarar veren aşırı gübre kullanımına yol açtığı vurgulandı.
Her yıl 35 milyar doları aşan balıkçılık alanındaki sübvansiyonların da azalan balık stoklarının, aşırı büyük balıkçı filolarının ve düşen karlılığın itici gücü olduğuna işaret edilen raporda, dünyadaki balık stoklarının sağlıklı duruma getirilmesinin önemli olduğu belirtildi.
Birleşmiş Milletler kuruluşlarınca uygulanan projeyle Türk buğday bölümü detaylı halde ele alınırken, kesimi krizlere karşı daha güçlü hale getirmek için yol haritası hazırlandı.
Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım Örgütünden (FAO) yapılan açıklamaya nazaran, BM Türkiye Mukim Koordinatörlüğü uyumunda, FAO, Milletlerarası Ziraî Kalkınma Fonu (IFAD) ve Dünya Besin Programı (WFP) paydaşlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğiyle yürütülen “Türk Buğday Dalı İçin Tedarik Zinciri Tahlili: Güçlü Bir Besin Sisteminin Oluşturulması” isimli projede sona gelindi.
Proje ortakları ve paydaşlarının katıldığı kapanış toplantısında, proje kapsamında Türkiye’nin en kıymetli buğday üretim alanlarında aylar süren çalışmalar sonucunda hazırlanan raporun özet sonuçları paylaşıldı.
FAO Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, buğdayın mısırdan sonra dünyada en çok üretilen eser olduğuna dikkati çekti.
Gutu, 2 milyar insan için değerli bir geçim kaynağı ve birebir vakitte dünya nüfusunun yüzde 35’inin temel besin kaynağı buğdayın stratejik bir eser olduğunu vurgulayarak, “Buğday tedarik zinciri kimi zorluklarla karşı karşıya. Kovid-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı ve son zelzeleler bu zorluklardan yalnızca birkaçı… Proje, buğday bölümünün sosyoekonomik durumunun bir değerlendirmesini yapıyor ve sonuç raporu değerli bulgular içeriyor, karar vericiler için kimi detaylı tavsiyeler sunuyor.” sözlerini kullandı.
WFP Program Sorumlusu Mahmut Arslan da bir BM işbirliği çalışması olan projenin ortak bir gayret ve taahhüdün eseri olduğunu belirterek, “Uzun ve şiddetli bir sürecin akabinde ortaya konan rapor herkes için yol gösterici. Proje, daldaki herkesin geçim kaynaklarının uygunlaştırılması için bir yol haritası teşkil edecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
BM Türkiye Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez, dünyada istikrarsızlığın devam ettiği bir süreçte, bu projeyle ülke seviyesinde besin güvenliği istikrarını sağlamak için kıymetli bir çalışmanın gerçekleştirildiğini kaydetti. Rodriguez, “Zor vakitlerden geçiyoruz. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize ulaşmak için giden yolda, işler aslında çok da yolunda gitmiyor. Lakin global manada durum çok uygun gözükmese bile, Türkiye’deki gelişmeler açısından ümitliyim.” açıklamasını yaptı.
Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezi (CIMMYT) Kıdemli Genel Müdür Danışmanı Ravi Prakash Singh ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’deki buğday programları milletlerarası buğday ıslahı çalışmalarına büyük katkı sağladı. Türkiye’deki buğday bölümünün böylesine kapsamlı ve işbirliğine dayalı bir değerlendirmesini görmek şahane. Projenin ortaya koyduğu bulgular çok heyecan vericiydi.
Bu tıp ortak çalışmalar yalnızca Türkiye’de değil, tüm bölgede buğday bölümünde hedeflenen gayelere ulaşmak için kritik değer taşıyor. Araştırma ve geliştirme toplulukları olarak birlikte çalışabilirsek, 400 bin kişiyi daha besleyebilecek yıllık yüzde 2 yahut daha fazla randıman artışı elde edebiliriz. Bu nedenle, bölgede buğday üretimini artırmak için işbirliğine dayalı çok bölümlü teşebbüsler geliştirmeliyiz.”
“Proje bölgedeki öbür ülkeler için de yeterli bir örnek teşkil ediyor”
Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış bağlantılar Genel Müdürü Ahmet Volkan Güngören de besin güvenliğinin barış ve istikrar için kritik kıymette olduğunu vurgulayarak, “Açlığın olduğu bir bölgede huzur ve istikrarın sürdürülebilir olması mümkün değildir. BM sürdürülebilir kalkınma fonu tarafından fon sağlanan bu projenin çıktıları, bulguları ve teklifleri bütün paydaşlar için güçlü bir yol haritası sunmaktadır.” sözlerini kullandı.
FAO Kıdemli Tarım Uzmanı Fazıl Niyetli ise proje çıktılarından kimi data ve bulguları iştirakçilerle paylaştı. Buğdayın ulusal güvenlik siyasetlerinin bir kesimi olarak görüldüğüne dikkati çeken Niyetli, şunları kaydetti:
“Proje bölgedeki başka ülkeler için de âlâ bir örnek teşkil ediyor. Bu çalışma, Türkiye’nin güçlü teknik, kurumsal ve endüstriyel kapasiteye sahip olduğunu da ortaya koymuştur. Türkiye’nin bu potansiyeli, Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar olan bölgede buğday bölümünün gelişmesi için geniş bir fırsat sunmaktadır. Bu nedenle, ortaya çıkan zorlukların üstesinden gelmek için buğday kesiminin dayanıklılığını ve kırsal nüfusun geçim kaynaklarını artırmak için emsal projeler muhakkak dikkate alınmalıdır.”
Giants Software tarafından geliştirilen ve aynı ekip tarafından yayınlanacak olan çiftçilik, simülasyon, yönetim oyunu Farming Simulator 23, 23 Mayıs’ta Switch konsoluna geliyor. Çiftliğimizi kurabileceğimiz ve her türlü tarım ürünü yetiştirebileceğimiz bu yapım içerisinde geniş bir macera bizleri bekliyor olacak. Oyunda detaylı simülasyon unsurları ve yönetim ögeleri yer alacak. Bu unsurları ve öğeleri tamamen kendimiz kullanabileceğiz ve oyundaki tüm çiftlik unsurlarını tek tek elden geçirebileceğiz. Oyun içerisinde isminden de anlaşılacağı gibi kendimize ait bir çiftliğimiz bulunacak, bu çiftliğimizi dilediğimiz gibi genişletecek ve istediğimiz gibi de büyütebileceğiz.
Detaylı simülasyon deneyimi yaşayabildiğimiz bu yapım içerisinde modern bir tarım merkezi kurmaya çalışacak. Bu tarım merkezi ile beraber istediğimiz ürünü yetiştirmeye, istediğimiz ürünü büyütmeye ve hasat etmeye başlayacağız. Oyunda çiftliğimizin yapısını, dekorunu ve genişliğini değiştirebilecek, istediğimiz gibi tüm detaylara hakim olabileceğiz. Oyunda büyüklük küçüklü birçok detay bizleri bekliyor olacak ve en büyüğünden en küçük detayına kadar tamamen kontrol bizde olacak. Dolayısıyla bu tarz simülasyon oyunlarda çok fazla detay yer alıyor ve bu yapımda da her türlü detay bizim elimizde.
Oyun içerisinde büyük bir çiftlik yer alacak ve bu çiftliği istediğimiz gibi geliştirebilecek ve büyütebileceğiz. Öncelikle çiftlik içerisinde hasat yapabilecek, burada çeşitli hayvanlar yetiştirebilecek, kendi ürünlerinizi istediğimiz gibi envanterimize atacak ve depomuza yollayabileceğiz. Bunun yanı sıra ürünlerimizi yönetecek ve hangi ürünlerin sağlam hangi ürünlerin tarihi geçecek olduğuna karar verecek ek olarak mevsim geçişleri bulunacak ve bu mevsim geçişleriyle beraber hasadın şekli değişecek ve biz de bu şekil değiştiren unsurlara da dikkat etmemiz gerekecek.
Farklı zorlukların yer aldığı bu yapının içerisinde her bir zorluğu aşmak için çeşitli hamlelerde bulunabilecek, tarımın ince detaylarını öğrenebilecek ve tarım üzerinde ustalaşmaya başlayacağız. Oyun içerisinde yine tarım alanlarını sürmek ve hasat etmek için çeşitli araçlar bulunacak ve bu araçlar gerçeğe yakın bir şekilde karşımıza çıkacak. Orijinal lisanslı bir araç listesinin yer aldığı bu yapım içerisinde belirli miktarlarda paralar kazanarak bu araçlara erişebilecek, bu araçları tarım arazileri üzerinde kullanabilecek ve hem yetiştirme hızımızı arttıracak hem de hasat etme hızımız yükselteceğiz. Böylece daha fazla miktarlarda para kazanabileceğiz.
Farming Simulator 23 içerisinde para kazanmak oldukça önem arz edecek. Çünkü kazandığımız parayla beraber yeni tarım ürünlerinin kilidini açabilecek bunun yanı sıra yeni araçların kilidini de açarak bunları bünyemize dahil edebileceğiz. Bu araçlarla beraber hem daha hızlı bir şekilde çiftliğimizi geliştirebilecek hem de kendi toprağımızı daha verimli bir şekilde işleyebileceğiz. Araçlar oyun içerisinde çok önem arz edecek çünkü bir kişinin toprağa sürmesi ile bir aracın toplu bir şekilde bir alanı hızlı bir şekilde sürmesi oldukça fark ediyor. Dolayısıyla araçların kendi çiftliğinizde olması oldukça önemli. Bu araçların da kendine ait çeşitli detayları bulunacak yani oyun içerisinde düşük verimli araçlardan yüksek verimli araçlara kadar çeşitli araç markaları yer alacak. Bu markalardan istediğinizi seçebilecek ve kendi kazandığınız paraya göre de bu araçları satın alabileceksiniz.
Tarım merkezi kurmak için atıldığımız bu yapım içerisinde sadece tarım ürünleri değil hayvancılık, ormancılık ve daha fazlası yer alacak. Dolayısıyla oyunda ek olarak yapabileceğimiz çok fazla unsur bulunacak. Oyun içerisinde tarım dışında yapabileceğimiz hayvancılıkla beraber çeşitli hayvanlar besleyebilecek, yeni kümesler ve yapılar inşa edilecek ve hayvanları buraya yerleştirebileceğiz. Hayvanların yine bakım masraflarını bizzat biz karşılayabilecek, onların yemlerini yiyeceklerini tedarik edebilecek ve yeni hayvanların doğmasına vesile olabileceğiz. Oyun içerisinde istediğimiz hayvan türlerini besleyebilecek ve onları çiftliğimize dahil edebileceğiz. İneklerden koyunlara kadar birçok hayvan türü bulunacak ve bu hayvanlardan istediğimizi kendi çiftliğimize yerleştirerek istediğimiz gibi besleyebilecek ve büyütebileceğiz ve onların hem etinden hem de üstünden yararlanabileceğiz.
Farming Simulator 23 içerisinde seriden aşina olduğunu çeşitli özellikler yer alacak. Bunun yanı sıra yeni mekanikler ve içerikler de bizlere aktarılacak. Elbette bir seri haline gelen bu çiftçilik simülasyon serisinde her bir yeni oyunla beraber yeni özellikler bizlere sunuluyor. Dolayısıyla bu yeni sürüm içerisinde de yapabileceğimiz oldukça fazla iş yer alıyor.
Serinin yeni oyunuyla beraber kendi çiftlik merkezimizi kurabilecek, bu çiftlik merkezi ile beraber işlerimizi genişletebilecek ve daha fazla para kazanabileceğiz. Oyunda yine yüzün üzerinde satın alabileceğimiz ve kullanabileceğimiz çeşitli araçlar bulunacak bunun yanı sıra 400’den fazla makine yer alacak ve bu makinelerle beraber çiftliğimizi daha verimli ve daha kazanabilir hale getirebileceğiz. Bunun dışında oyun içerisinde kurabileceğimiz çeşitli seralar ve kovanlar bulunacak. Bu seralar ve kovanlar aracılığıyla da kendi çiftliğimizi daha verimli hale getirebilecek ve yapabileceğimiz işleri daha da çeşitlendirebileceğiz.
Farming Simulator 23 içerisinde bizlere geniş bir özgürlük sunulacak ve bu özgürlük kapsamında kendi çiftlik imparatorluğumuzu kurabilecek ve bu kapsamda istediğimiz her şeyi yapabileceğiz. Oyunda her bir oyuncu farklı farklı deneyim elde edebilecek çünkü her bir oyuncu bu oyun içerisinde farklı bir noktaya doğru odaklanabilecek ve o noktadan ilerleyebilecek. Dolayısıyla oyunda herkes farklı bir deneyim elde ederek kendi çiftlik imparatorluğunu farklı şekilde büyütebilecek ve oyun içerisine dahil edebilecek.
Bu tarz simülasyon oyunlarında yukarıda da bahsettiğim gibi oldukça fazla detay bulunuyor. Dolayısıyla bu yapımda da bizleri detaylı bir içerik bekliyor diyebilirim. Oyun içerisinde çiftliğimizin her bir detayını kendi elimizle bizzat kontrol edebiliyor bunun yanı sıra çiftliği genişletebiliyor ve toprakları daha da verimli hale getirebiliyoruz. Tabii bunları yapmak için de kazandığımız paralarla beraber çeşitli alışverişler yapabiliyor ve bu alışverişlerle beraber hem yeni tarım ürünleri alabiliyor hem de yeni araçlarla beraber kendi ekipmanlarımızı genişletebiliyoruz. Oyunda yine kullanabileceğimiz ekipmanları geliştirebiliyor bu ekipmanları daha da fazla kullanabiliyor ve hızlı bir şekilde büyümeye başlayabiliyoruz.
Oyun içerisinde bulunan her bir detay oldukça önem arz ediyor. Her bir detayı tek tek kontrol edebildiğimiz bu oyuna ilk etapta alışması belki de zor gelebiliyor ancak daha sonraki süreçte küçük detaylara hakim olduğunuz zaman daha eğlenceli ve daha sürükleyici bir deneyim elde ediyoruz diyebilirim. Serinin hayranları ve oyuncuları bu yapıma göz atabilir dolayısıyla oyun ay sonunda konsol oyuncularına sunulmaya hazırlanıyor.
Çiftçilik simülasyon oyna oyunu Farming Simulator 23, 3 Mayıs tarihinde Switch konsoluna çıkış yapmaya hazırlanıyor. Konsol üzerinde oyunu istediğiniz gibi oynayabilecek ve bu sayede her bir noktadan bu oyunu deneyimleyebileceksiniz. Bu konsolun artısı sizin de bildiğiniz gibi ister seyahatlerinizde isterseniz de uzanarak istediğiniz şekilde çeşitli oyunları deneyimleyebiliyor ve bu sayede dilediğiniz yerden oyunlara erişme imkanınız bulunabiliyor. Dolayısıyla bu tarz oyunlardan hoşlanıyorsanız bu yapama bir göz atabilir ve bir şans verebilirsiniz. Oyunu Switch konsol fiyatı ise 44.99 dolar.
İnsan tabiatına uygun, tabiata dost tarım yapıtları ve ferdî bakım yapıtları sunan Fiolas, sertifikalı organik kozmetik yapıtlarına dikkat çekiyor.
#Wsbets Son periyotta besinlerin doğal içeriğine yapılan müdahaleler, tarımda kullanılan ilaçlar nedeniyle toplumuzun büyük çoğunluğu, organik besin ve organik bakım yapıtlarına yöneldi. Lakin bilinmeyen nokta şudur ki üzerinde “organik” yazan her eser gerçek manada organik olmayabilir. Günümüzde birçok yapıtta “organik” ibaresi bulunabilir; lakin eser üzerinde “sertifikasyon logosu” yoksa bu, o yapıtın Organik Standartları’na uygun olmadığını gösterir. Bitki ve meyve özlerinin yanı sıra kimyasal içerikli konuların uygunsuz kullanıldığı manasına gelir.
Fiolas, insanların ruhsal ve bedensel hayat kalitesini yükseltmeyi amaçlıyor. Bu gayesini, insan tabiatına uygun, tabiata dost tarım yapıtları ve ferdî bakım yapıtları sağlayarak gerçekleştiriyor. Sizin, çocuklarınızın ve etrafınızdaki herkesin geleceğine katkıda bulunmak için, sertifikalı organik tarım yapıtlarından elde edilen şahsî bakım yapıtlarını sizlere sunuyor, organik ve sürdürülebilir tarımı destekliyor.
Sertifikalı organik kozmetik nedir? Sertifikalı organik tarım yapıtlarından elde edilen, insanın organik yapısıyla uyumlu ferdî bakım yapıtlarıdır. Organik tarım çıktıları ile faal içerik oluşturan üretim halidir.
Neden sertifikalı organik? Sertifikalı organik kozmetik yapıtları, kimyasal ve etraf kirliliği yaratan (tarım ilaçları, yapay gübreler, hormonlar, antibiyotikler, genetiğiyle oynanmış organizmalar vb.) ögeler barındırmayan yapıtlardır. Klâsik kozmetikte içerikler, tasarruf nedeniyle petrol yağından hazırlanmış yapay moleküllerdir. Bitkilerin aktif içeriklerinin ekimi, hasatı ve özütlenmesi çok masraflı olduğundan endüstriyel süreçlerde moleküllerin kolay bir kopyası elde edilmektedir. Lakin bu kopyalar, faydalı olmadığı üzere ziyanları tartışılır hale gelmiştir; ucuz bir formda üretilebilmek için fazla komplike olan tabiatın yarattıklarına benzememektedirler. Halbuki bu bileşenlerin asıllı rolleri vardır; sağlıklı ve ahenkli bir özümsemeyi garanti ederler. Birebir durum üretim esnasında oluşan atık su ve çöplerin etraf üzerindeki sonuçları için de geçerlidir. Sertifikalı organik eserler insanoğlu ve etrafa hürmetin garantisidir, çünkü doğal konular tabiatın istikrarlı ve eşsiz harmanında bulunur.
Bir kozmetik yapıtının organik olduğunu nasıl anlarım? Bazı yapıtlarda “organik” ibaresi bulunabilir; lakin sertifikasyon logosu yoksa bu, o yapıtın organik standartlarına uygun olmadığını gösterir. Dünyada organik eser standartları kabul görmüş ETKO – COSMOS ORGANIC, USDA ORGANIC, ECOCERT, COSMEBIO, IMO, ICEA üzere firmalarının yapıtlara vermiş oldukları sertifikalar yapıtların üzerinde bilgi olarak yer alırlar. Sertifikalı yapıtların üzerlerinde sertifikasyon kurumunun logosu ve/veya sertifika numarası yer alır. Sertifikasyon yok ise yapıtın organik olduğundan bahsetmek tamamı ile belgisiz bir durumdur.
Neden sertifikasyon? Temel maksat, izlenebilirlik ve güvenliktir. Sertifikasyon, tüm sürecin tam manası ile disiplin ve kontrol altında gerçekleştiğinin belgelendirilmesi demektir. Organik üretimi onayını vermek ya da vermemekle görevli ETKO, ECOCERT, COSMEBIO, IMO, ICEA üzere akredite olmuş kuruluşlar tarafından tüm süreç tam manasıyla kontrol edilir.
Sertifikalı organik yapıtların içeriği nedir? Doğa, bize çok geniş bir içerik tablosu sunar. Bu doğal çeşitlilik, çevreyi ve sizin vücut istikrarınızı önemseyen bol ölçüde etkili yapıtın biçimlenmesine müsaade verir. İçerik olarak kullanılabilecek tüm hammaddeler, tekrar sertifikasyon kurumu tarafından onaylıdır. İnsan sıhhatine ziyan verebilecek hammaddeler belirlenmiş ve kullanımı yasaklanmıştır.
Sertifikalı organik kozmetikte hayvansal katkılar var mıdır? Organik kozmetikte hayvan özleri kullanmak veyahut hayvanlar üzerinde yapılan testler yasaktır. Sırf hayvanın üretiminden gelen içerikler (hayvanın sıhhatine ziyan vermeyen, örneğin bal, süt vb.) yasaldır.
Nano Teknoloji Nano partiküllerin kullanımı ve nano teknoloji ile üretim organik kozmetikte yasaklanmıştır. DNA büyüklüğüne yakın elementler (nano partiküller) hücre tarafından algılanmadığı için vücutta doğal bir süreç yaşanamaz.
Sertifikalı organik eserler tüketildiğinde sağlanan fayda ne olur? Organik tarım, biyolojik çeşitliliğe ve doğal istikrarlara hürmet gösteren, sürdürülebilir ve olması gereken üretim cinsidir. Organik sertifikalı yapıtları tüketerek, faal olarak ziraî uygulamaları, suyun, toprağın, havanın kalitesinin geri kazanılmasını ve petrokimyasal üretimin azaltılmasını desteklemiş olursunuz.
Organik şahsî bakım yapıtı alarak, organik tarımı desteklemiş olursunuz. Desteklenen organik tarımın öteki çıktıları ile tıpkı vakitte organik süreci tetiklersiniz. Örneğin; zeytin yaprağı ekstresi için yapılan organik tarım çıktıları olan organik zeytin ve zeytinyağı da tıpkı vakitte elde edilmiş olur. Organik besin, organik dokumacılık üzere birçok zincirin tekrar kurulmasını sağlarsınız. Organik eser tüketmek global bir dönüşüm için, gelecek için, geleceğimiz olan çocuklarımız için sağlıklı bir yatırımdır. Organik süreçler bize gelişen bilim ve teknolojiyi lakin tabiat ana ile uyumlu ise kullanmamız gerektiğini hatırlatır.