PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Kas ve İskelet Sistemi Sarkomlarının Tedavisi

Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr Harzem Özger: “Kas ve iskelet sistemi sarkomlarında, yeni yöntemler sayesinde uzuv kaybı önlenebilmekte ve daha çok hasta

Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr Harzem Özger: “Kas ve iskelet sistemi sarkomlarında, yeni yöntemler sayesinde uzuv kaybı önlenebilmekte ve daha çok hasta hayata yeniden tutunabilmektedir” dedi.

Kas ve İskelet Sistemi Tümörleri onkolojisinin farklı alanlarında çalışan uzmanlar, “Kas ve İskelet Sarkomlarında Yenilikler” Sempozyumu için bir araya geldiler. Sempozyumun Düzenleme Komitesi Başkanı Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger, bir zamanlar “kötü kader” diye kabul edilen ve tümör nedeniyle bacak, kol, omuz ile omurga gibi önemli uzuvların feda edilip, buna rağmen hastaların ancak yüzde 3-5’inin hayatta kalabildiği  dönemlerin artık tarihe karıştığına dikkat çekti.  Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger, son yıllarda protezler veya hastaların kendilerinden alınan dokularla uzuv kayıplarının önlenebildiğine ve hastaların yeniden hayata döndürüldüğüne işaret ederek, “Kas ve iskelet sistemi sarkomlarına yönelik yeni bilgileri paylaşmak üzere patolojiden radyolojiye, onkolojiden cerrahiye farklı disiplinleri bir araya getiren önemli bir sempozyum düzenledik. Önleyici ve tedavi edici başarının öncelikle bilgi, tanıma ve güvenme bilinciyle toplumsal farkındalık oluşturarak erken tanı ve doğru adresle mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu toplantıyla en güncel tanı ve tedavi yöntemlerini, gelecekteki hedef ve hayallerimizi tartışarak meslektaşlarımızla paylaştık, elimizden geldiğince toplumsal farkındalığa ulaşabilmeye çalıştık” dedi.

Daha çok kurtarılan hayat, daha çok kurtarılan uzuv! 

Prof. Dr. Harzem Özger, kas ve iskelet sistemi sarkomlarının az bilinen, biraz karışık, farklı ve özellikli bir kanser türü olduklarını, ancak doğru zaman, doğru adres ve doğru uygulamayla tedavide çok başarılı ve fark yaratan sonuçlar alınmasının mümkün olduğunu söyledi. Kas ve iskelet sistemi sarkomlarının diğer kanserlere göre daha az ve 10-20 yaş grubunda daha çok görüldüğünü belirtti. Bu tümörlerin, tüm hareket sisteminin (kol, bacak, omurga) her tür dokusundan (kemik, kas, damar, sinir, yağ vb.)  kaynaklanabilen,  bu nedenle de çok çeşitli ve birbirinden farklı davranan tümörler olduğunu anlatan Prof. Dr. Harzem Özger, sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle tanı ve tedavileri konusunda bilgi ve deneyim kısıtlı, buna sahip ve konuyla uğraşan kişilerin sayısı azdır. Dolayısıyla bu çeşitlilik, farklı tıp dallarının bir arada çalıştıkları ve tecrübenin biriktiği kişi ile merkezleri gerektirir. Tanısız tedavi olmaz. İlk düğmeyi doğru iliklemek  belirleyicidir”

Multidisipliner Yaklaşım

Hastayı ilk gören hekimin sahip olması gereken bilgi ve deneyiminin çok önemli olduğunu vurgulayan Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger,  “Tanı ve tedavide, karar ve uygulamalarının birlikte tartışılıp belirlendiği, konularında deneyim ve güncel bilgiye sahip, ortak dili konuşabilen multidisipliner bir konsey, olmazsa olmazdır. Başarılı sonuç alınmasında en acil, bazen tartışmalı, sorunlara açık durumları da rahatlıkla göğüsleyebilecek bilgi, deneyim, teknoloji, kararlılık ve tutkuya sahip bir tedavi ekibi belirleyicidir. Hedefimiz doğru zaman, doğru adres, teşhis, yöntem ve tedaviyle ‘daha çok kurtarılan hayat, daha çok kurtarılan uzuv’dur” dedi.

Tedavide iki temel yöntem kullanılıyor 

Kas ve iskelet sistemi kanserlerinin tedavisinde en belirleyici işlemin, kötü huylu tümörün bulunduğu  tüm dokuların geride hiçbir tümör dokusu bırakmadan  geniş ve temiz sınırlarla çıkarılması olduğunu aktaran Prof. Dr. Harzem Özger, ancak bu işlem sona erdiğinde o bölgede  hayatiyet, yapı ve işlev olarak büyük bir boşluk ile eksiklik kaldığını söyledi. Prof. Dr. Harzem Özger, oluşan bu boşluğun yerini doldurmak amacıyla tıp dünyasında son yıllarda Nonbiyolojik (Modüler Tümör Protezleri) ve Biyolojik (Tercihen hastanın kendi dokularını kullanarak zaman içinde kendi dokusuna dönüşecek yöntemler; Hot-Dog) olmak üzere iki temel yöntem kullanıldığını söyledi.

Hot – Dog yöntemiyle hastaların uzuv kaybı önlenebiliyor! 

Prof. Dr. Harzem Özger, günümüzde insan vücudunu kalça, diz, dirsek, omuz gibi kemik ve eklemlerinin şekil ile işlevlerini aynen taklit eden, özel dizayn edilmiş protezlerle (Modüler Tümör Protezleri) onarmanın (Nonbiyolojik tamir) mümkün olduğunu belirtti. Hastaların hayat ve uzuvlarını kurtaran bu önemli gelişmeyi “Adeta biyonik insan yapabiliyoruz” olarak ifade eden Prof. Dr. Harzem Özger, “Biyolojik Tamir“ denilen yöntemi  ise şöyle anlattı : “Kemik ve iskelet sistemi tümörlerinin tedavisinde mümkün olabilen durumlarda hastanın kendi dokusunun kullanıldığı  ‘Hot-Dog’ yöntemini (biyolojik rekonstrüksiyon) tercih etmekteyiz. Son derece başarılı sonuçlar aldığımız bu yöntemde tümör çıkarıldıktan sonra geride kalan boşluk, hastanın tümörden temizlenen kendi kemiği ve kendisinden elde edilen başka bir canlı kemikle doldurulmaktadır. Amaç, bu dokuların zamanla kendi dokusuna dönüşmesini sağlamaktır. Mikrocerrahi gerektirebilen ve uygulaması oldukça zor bir yöntem olsa da insanın kendi dokusunun kullanılması sayesinde protezlerde zamanla yaşanabilen aşınma ve kırılma gibi sorunlar oluşmadığı için yenilemeye ihtiyaç da duyulmamaktadır.” Bu yöntemin protez rekonstrüksiyon yöntemine nazaran birçok avantajı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Harzem Özger, Hot – Dog yönteminde, istisnai durumlar dışında hastaların kanserden kurtulurken, uzuvlarını da kendi dokuları ile eskisi gibi kullanabildiklerini ifade etti.

Tümörlü kemiğin temizlenmesinde sıvı azot sistemi

Hot – Dog yöntemiyle gerçekleştirilen biyolojik rekonstrüksiyon yönteminde tümörlü bölge olması gereken temiz sınırlarla çıkarılıyor. Ardından tümörlü kemik 20 dakika boyunca -180 santigrat derecedeki sıvı azot içerisinde, 15 dakika oda havasında ve 10 dakika serum fizyolojik içinde bekletilerek donma ve çözülme sağlanıyor. Bu işlemde tümörlü hücrelerle birlikte sağlıklı kemik dokusunun da öldüğünü aktaran Prof. Dr. Harzem Özger, “Bu zamanla canlanabilecek, mekanik olarak güçlü, kullanıma hazır, eksik bölgeye tamamen uyan ve vücudun kendi parçası olan bir kemik. Ancak bu ölü kemiğin kendi kendine canlanması ve yük taşıyabilir hale gelmesi çok uzun zaman almaktadır. Bu kemiğin canlanması amacıyla önce içine bir kanal açılmaktadır. Ardından hastanın kendi bacağından damarlarıyla birlikte alınan canlı fibula kemiği (incik kemiği) bu kanalın içine mikrocerrahi yöntemlerle nakledilmektedir” dedi. Bu tablonun sosisli sandviçe benzetildiği için “Hot – Dog” olarak adlandırıldığına değinen Prof. Dr. Harzem Özger, “Fibula kemiğinin damarları en yakındaki bacak damarlarına bağlanarak kan dolaşımı sağlanmaktadır. Bu sayede ölü ama güçlü kemikle mekanik destek ve koruma oluşurken, içerideki canlı kemik dokusuyla bölgenin normal kemiğe dönüşümünü hızla sağlayacak canlılık getirilmiş olmaktadır” diye konuştu.

Teknolojinin, yapay zekanın, sanal gerçekliğin katkısı büyüyor

Toplantının bir amacı da özellikle zor ve riskli bölgelerde güvenilir sınırlarla tümörün çıkarılmasında önemli bir yenilik olan “Navigasyon”’ yöntemini detaylarıyla konuşmak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Harzem Özger, sözlerine şöyle devam etti: “Navigasyon, 2010’lu yıllarda başlayan ancak son yıllardaki baş döndüren teknolojik yeniliklerle ayrı bir ivme ve farklılık kazanan bir yöntem. Teknolojinin, yapay zekanın, sanal gerçeklik kavramının en hızlı ve anlamlı katkıları sağlığın tanı ve tedavisinde oluyor. 3D navigasyondan, görüntüleme yöntemlerinin birleştirilip bunun hassas girişimlerde kullanılabilirliği, yapay zekadan karma gerçeklik teknolojisine uzanan teknolojik yenilikler yaşadık. Yaklaşık 10 yıl önce MR ve BT görüntülerini kombine edip 3D yazıcılardan aldığımız çıktılar üzerinde ameliyat planlaması yapabilmek navigasyon sayılırdı. Günümüzde karma gerçeklik teknolojisinin yardımıyla, 3D görüntülerin hologramlarını planlamak, ameliyat sırasında online bağlantı ile meslektaşlarımızdan yardım almak ve onları da ameliyata dahil etmek mümkün hale geldi.”

İntraoperatif navigasyon tümörün tamamen temizlenmesini sağlıyor

Sempozyuma katılan Tata Memorial Center’da Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ashish Gulia, intraopertif navigasyon hakkında şu bilgileri verdi: “Kemik ya da yumuşak doku tümörünü tamamen çıkarabilmemiz ve hastalara daha iyi bir rekonstrüksiyon sağlayabilmemiz için daha iyi ve kusursuz ameliyatlar yapmamıza yardımcı olan bir yöntem bu. Bunu Google maps gibi düşünün. Size yol göstermesinin yanı sıra cerrahi ekibe yol gösteren bir yöntem. Eğer tümörü tamamen çıkarmaz ve tümörün bir kısmını geride bırakırsanız, tümör bir süre sonra nüksedip vücuda yayılır ve sonuçta hastayı kaybedersiniz. Bu yüzden bu lezyonları çok dikkatlice ve tamamıyla çıkarmamız son derece önem arz etmektedir. Ameliyathanede, hastanın vücudunu ve kemik parçalarını okuyabilen ve aletlerinizi yönlendirmenize yardımcı olabilecek bir bilgisayarınız varsa, o zaman tümörü çıkarmak çok daha kolay ve daha kusursuz hale gelir. Tümörü tamamen çıkarmanın yanında, iyi bir rekonstrüksiyon yapmanıza da yardımcı olur. Ameliyatı planladığınız bu modeli oluşturmak için bilgisayara aktardığınız BT tarama görüntüleri ve MR görüntüleri, hastaya özel aletler ve hastaya özel implantlar yapmanıza yardımcı olabilir ve sonuçta daha iyi rekonstrüksiyon gerçekleştirmeniz mümkün olur. Dolayısıyla günümüz çağında intraoperatif navigasyona sahip olmanın  özellikle riskli vakalarda  fark yaratan bir yöntem olduğunu düşünüyorum” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Nöral Terapi Nedir?

Nöral terapi;  çeşitli hastalıkların ve özellikle ağrının lokal anestezik ilaçlar kullanılarak otonom sinir sistemi üzerinden tedavi edilmesidir.

Nöral terapi;  çeşitli hastalıkların ve özellikle ağrının lokal anestezik ilaçlar kullanılarak otonom sinir sistemi üzerinden tedavi edilmesidir.

Bu teknik ile tüm vücutta sinir iletiminde regülasyon yani düzenleme yapılması amaçlanır.  Nöral terapi enjeksiyonu ile o bölgede kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel iletim uyarılır. Bu uyarılarla dokunun kan dolaşımı artınca oksijenlenmesi artmış olur, lenf dolaşımı artınca doku zararlı maddelerden temizlenir, sinir iletisi düzelince de dokunun daha düzenli çalışması sağlanmış olur. Böylece beslenen temizlenen ve düzenli komut alan dokunun kendini iyileştirme kapasitesinde artış meydana gelir. Nöral terapi tüm bu özellikleri nedeniyle hastalığın hem yeni oluşma döneminde hem de ilerleyen dönemlerinde tedaviye katkı sağlamaktadır.

Nöral terapide lidokain veya prokain isimli lokal anestezik ilaçlar kullanılarak sıklıkla cilt altı, kas içi veya eklem içine enjeksiyon şeklinde uygulanır. Beklenen etki verilen ilaçtan değil, uygulanan bölge ve ilacın sinir uçlarını uyararak yarattığı etkiden sağlanır.

Nöral Terapi İşlemi Kaç Dakika Sürer?

İşlem ortalama 20-30 dakika sürer. İşlem sonrası hasta günlük yaşamına aynı şekilde devam edebilir. Etkisini 48-72 saat içerisinde gösterir. Bu sürenin sonunda hasta tekrar değerlendirilir, ihtiyaç halinde nöral terapi tekrar uygulanabilir. Seans sayısı hastanın klinik durumuna göre ayarlanarak haftada 1 veya 2 kez olacak şekilde toplam 3-6 seans şeklinde yapılabilir. Uygun tekniklerle, dikkatli bir şekilde ehil elde yapılan nöral terapide majör komplikasyon beklenmez. Kanama bozukluğu olanlarda kan sulandırıcı ilaç kullananlarda işlem sonrası kanama olabileceği derin enjeksiyon gibi bazı teknikler kullanılmaz. Nöral terapi programı hastaya özel planlanarak tek başına uygulanabileceği gibi fizik tedavi, ozon tedavisi, akupunktur gibi diğer tedavi yöntemleriyle kombine edilerek de uygulanabilir.

En Çok Bu Hastalıklara Uygulanıyor!

 Ağrı sendromları

Kronik dejeneratif hastalıklar (diz kireçlemesi gibi.)

Bel ve boyun fıtıkları

Omuz lezyonları (impingement sendromu, adeziv kapsülit.)

Fibromiyalji gibi yumuşak doku romatizmaları

Tenisci dirseği, golfçü dirseği gibi dirsek problemleri

Karpal tünel sendromu, priformis sendromu gibi sinir basısına bağlı durumlar

Fasial paralizi

Migren ve baş ağrıları

Huzursuz bacak sendromu

Trigeminal nevralji

Bu Hastalıklara Uygulanması Oldukça Riskli!

 Nöral terapi birçok hastalığın tedavisinde tercih edilebilir. Fakat bazı hastalıkların tedavisinde nöral terapi uygulanması riskli görülmektedir. Nöral terapinin uygulanmasının önerilmediği hastalıkları ise Uzm. Dr. Seval Akdemir Balta şu şekilde sıraladı:  Kardiyak ritim bozuklukları, dekompanse kalp yetmezliği ve bradikardi gibi kalp hastalıkları, Prokain ve lidokain isimli lokal anesteziklere karşı alerji durumlarında, Akut cerrahi endikasyonlar, Malign olaylar, Sepsis, Parkinson ve Multipl Skleroz, Pıhtılaşma bozukluğu olanlar, antikoagülan tedavi alanlar (derin enjeksiyonlar için) (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Uyku Apnesi Nedir?

Uyku Apnesi Nedir? Uykuda oluşan solunum problemleri hakkında bilgi veren uzman, önemli uyarılarda bulundu. 

Uyku Apnesi Nedir? Uykuda oluşan solunum problemleri hakkında bilgi veren uzman, önemli uyarılarda bulundu.

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Yalçın Tekinalp, uyku apnesi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Özellikle horlama, gün içinde halsizlik ve uykuda solunum durmaları gibi belirtilerle kendini gösteren uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde kalp krizi, felç ve yüksek tansiyon gibi ciddi riskler oluşturduğunu söyledi.

Obstrüktif Uyku Apnesi

Uyku apnesinin en yaygın türü olan obstrüktif uyku apnesinin, üst solunum yollarındaki tıkanıklık nedeniyle ortaya çıktığını ifade eden Dr. Tekinalp, şöyle devam etti,  “Uyku sırasında solunumun tekrar tekrar durması, yalnızca uyku kalitesini değil, genel sağlığı da ciddi şekilde etkiler. Sabah yorgun uyanma, dikkat eksikliği, depresif ruh hali ve hafıza problemleri gibi günlük yaşamı zorlaştıran pek çok sorun, uyku apnesiyle ilişkilidir.”

Uyku Apnesi Tedavi Yöntemleri

Op. Dr. Tekinalp, uyku apnesinin tedavisinde kişiye özel yaklaşımların önemine dikkat çekerek, CPAP cihazlarının bu alandaki etkinliğini vurguladı. Bu cihazların, uyku sırasında hava yollarının açık kalmasını sağlayarak kesintisiz bir uyku sunduğunu belirtti. Ancak tedavide yalnızca cihazların yeterli olmadığını, hastaların yaşam tarzında da değişiklikler yapması gerektiğini ekledi: “Kilonun kontrol altına alınması, sigara ve alkol gibi alışkanlıkların bırakılması ve düzenli egzersiz, tedavi sürecini destekler. Bazı hastalar için ağız aparatları da etkili bir alternatif olabilir.”

Uyku Apnesi Tedavisinde Cerrahi Müdahaleler

Dr. Tekinalp, cerrahi müdahalelerin özellikle diğer yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda devreye girdiğini belirtti. Geniz eti veya küçük dil gibi tıkayıcı dokuların çıkarılması ya da küçültülmesiyle hava yollarının daha açık hale getirildiğini ifade etti: “Cerrahi tedavi kararını verirken hasta detaylı bir şekilde değerlendirilir. Amacımız, hastalarımızın sağlıklı bir nefes almasını ve yaşam kalitelerini artırmalarını sağlamaktır.”

Erken Teşhis Hayat Kurtarır

Op. Dr. Yalçın Tekinalp, uyku apnesi belirtileri yaşayan bireylerin gecikmeden bir uzmana başvurmaları gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı: “Uyku apnesi sadece bir uyku sorunu değil, tüm vücudu etkileyen ciddi bir sağlık problemidir. Batıgöz Sağlık Grubu olarak, Balçova Tıp Merkezi’nde uyku apnesi teşhis ve tedavisinde en güncel yöntemleri kullanıyoruz. Sağlığınız için belirtileri hafife almayın, erken teşhis hayat kurtarır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kordon mudisi olmanın bedeli yıllık 100 euro

“Rahmetli babamı 1998’de kanser­den kaybedince o dönem kendimce bir araş­tırma yaptım” diyen Demet Sabancı Çetindoğan, o araş­tırmaların sonunda kök hüc­re teknolojileri alanında faa­liyet gösteren ONKİM’i kur­du.

Recep ERÇİN

Kordon kanı bankacılığı ve kök hücre alanında 55 kişilik ekip ve her alanda yüzden faz­la hekimle irtibatlı çalıştık­larını anlatan Çetindoğan ile hafta başında Pera Palace’da kahve sohbetinde bir araya geldik. Çetindoğan, sadece kordon kanı bankacılığı yap­madıklarını bunun yanında kök hücre tedavileri konusun­da da çalıştıklarını belirtti.

Eksi 197 derecede 15 yıl saklanıyor

Peki, kordon kanı mudisi ol­manın maliyeti ne kadar? Bu soruya yanıt veren Demet Sa­bancı Çetindoğan, “Biz de sayı 45 bin. Çoğu kordon kanı. Kor­donun kendisi de saklanırsa farklı tedavilerde kullanılabi­liyor. Aile isterse kordon kanı ve kordon saklanıyor. Bebeği­nizin sigortası oluyor. İlk se­ferde 17-20 bin TL arasında bir saklama bedeli var. Daha sonra yıllık 100 euro ödeniyor. 15 yılla sınırlandırılma duru­mu var ama eksi 197 derece­de saklandığı için aslında da­ha uzun da saklanabilir” dedi.

Kaza sonrası erken tedavide etkisi yüksek

Sohbette bizlere bu konular­da bilgi veren ONKİM Merkez Sorumlusu Pınar Hüner Omay, özellikle kaza sonrası nörolo­jik tedavilerde erken tedavi ile başarılı sonuçlar alınabildiği­ni, bütüncül tedavi yaklaşımı­nın bir evresinin de kök hücre olduğunu vurguladı.

Halk ara­sında “tavuk karası” olarak bili­nen hastalığın durdurulması ve hatta geriletilmesinde kök hüc­re tedavisinin etkili olduğunu söyleyen Omay, “Omurilik ha­sarı, ALS hatta Parkinson teda­visinde kullanılmaya başlandı. Kordon kanı sayesinde birçok çocuk çağı hastalıklarında, lö­semi, lenfoma gibi, kök hücre tedavisi uygulandı ve çocukla­rın sağlıklı durumları devam ediyor” diye konuştu.

“Aileler yanlış yönlendiriliyor hastalıklı dokular saklanabiliyor”

Her alanda olduğu gibi bu alanda da maalesef kötü niyetli kimseler aileleri yanıltmaya başlamış. Bu konuda kamuoyunu uyaran Demet Sabancı Çetindoğan, “Etik olmayan davranışlarla karşılaşıyoruz. Teknik olarak saklanması mümkün olmayan ürünler saklanıyor. Ailelerin yanlış yönlendirilmesi oldukça üzücü” dedi.

“Bu kan geldiğinde sarılık, AİDS gibi hastalık riskine karşı karantina tankına alınıyor” ifadelerini kullanan Çetindoğan, “Doğum anında doktor, hemşire aldığı için miktar olarak yetersiz de olabiliyor. Bazı duyumlar var; az olduğu veya hastalıklı olduğu halde para almak için bunu aileye söylenmeyip saklayanlar var diye. Doktora gönderilirken tedavi için 5 milyon hücre olması gerekiyor, 4 milyon olanların 5 milyonmuş gibi gönderildiğini duyuyoruz. Kordon kanı bankacılığı yapan 6-7 firma var ama bizim gibi çalışan birkaç tane” diyerek aileleri uyardı.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Veysel Sarı’dan büyük başarı!

16 yaşında saldırıya uğrayan ve “Yürüyemez” denilen Veysel Sarı, Süper Lig’de 400. maçını geride bıraktı.

Süper Lig ekiplerinden Antalyaspor’un kaptanlığını yapan Veysel Sarı’nın (36) futbola başlama ve kariyerindeki yükselme hikayesi şaşırtıyor. Toprak sahada oynarken fark edilen Sarı, 16 yaşındayken diz kapağından vurulup ‘Bir daha yürüyemez’ denilmesine rağmen 2 hafta önce Süper Lig’deki 400’üncü maçına çıktı.

İstanbul’da dünyaya gelen Veysel Sarı, çocuk yaşlarında mahalle arasında futbol oynamaya başladı. Arkadaşlarıyla futbol oynadığı sırada, Beyoğlu Yeniçarşı’nın antrenörünün kendisini görüp takıma çağırmasıyla futbol hayatı başlayan 11 yaşındaki Veysel Sarı’yı ailesi de destekledi. İmkansızlıklar içerisinde büyüyen Sarı, antrenmanlara yürüyerek gidip geldi. En büyük hayali ve hedefi futbolculuk olan Veysel Sarı, bu sevdasından vazgeçmedi.

DİZ KAPAĞINDAN VURULDU

Bir yandan çalışan diğer yandan futbol hayatına devam eden Veysel Sarı, forvet mevkiinde oynarken Galatasaray’ın efsanesi Metin Kurt’un yönlendirmesiyle stoper olarak görev yapmaya başladı. Ancak Sarı, 16 yaşındayken talihsiz bir olay yaşadı. Okul çıkışı arkadaşlarıyla yürürken kimliği belirlenemeyen kişinin silahlı saldırısına uğradı. Diz kapağından vurulan Sarı, hastaneye götürülürken haberi alan anne ve babası da hemen yanına gitti.

‘BU ÇOCUK ARTIK YÜRÜYEMEZ’

İlk kontrolleri yapan doktor ailesine, ‘Bu çocuk artık yürüyemez’ dedi. Ailesi gözyaşı dökerken Veysel Sarı ise yürümeden nasıl hayatına devam edeceğini düşündü. Ancak bir süre sonra gittiği başka bir hastanenin doktoru Sarı’ya, tedaviyle yürüyebileceğini, hatta tekrar futbol oynayabileceğini söyledi. Pes etmeyen Sarı, yaklaşık 3 ay boyunca yoğun tedavi ve fizik tedavinin ardından iyileşip tekrar futbol oynamaya başladı.

20 YAŞINDA PROFESYONEL OLDU

En büyük hayali olan futbola odaklanan ve yaşadıklarıyla daha da hırslanan Veysel Sarı, kariyer basamaklarını tek tek çıkmaya başladı. Önce Beylerbeyi’ne transfer olan Sarı, gösterdiği üstün performansla 20 yaşındayken profesyonel sözleşmeye imza atarak o dönem Süper Lig’de oynayan Eskişehirspor’un kadrosuna katıldı. Burada gösterdiği başarının ardından sırasıyla Galatasaray, Kasımpaşa ve Antalyaspor’da forma giyen Veysel Sarı, 2 kez de A Milli Takım’ın formasını terletti.

ANTALYASPORUN’UN VAZGEÇİLMEZ OYUNCULARI ARASINDA

Başarılarıyla adından söz ettiren, Antalyaspor’un vazgeçilmez oyuncuları arasında yer alan Sarı, aynı zamanda takımın kaptanlığını yapıyor. Sarı, Süper Ligde 2 hafta önce Antalyaspor’un Kasımpaşa ile oynadığı karşılaşmada takımıyla 150’nci, Süper Lig’de ise 400’üncü maçına çıktı.

‘İLK DEFA ANNEMLE BABAMIN GÖZYAŞI DÖKTÜĞÜNÜ GÖRDÜM’

Süreçte yaşadıklarını Antalyaspor’un sosyal medya hesabında anlatan Sarı, “16 yaşımdayken kötü bir anı oldu benim için. Ayağımdan bir darbe aldım, diyelim. Ondan sonraki dönem benim için hem negatif hem pozitif oldu. Hastaneye gittiğimiz zaman babam ve annem doktorla konuştuklarında ben de oradaydım. Doktor babama ‘Çocuk bir daha yürüyemeyecek’ dedi. Yürüyemezsem hayatım nasıl devam edecek, diye düşündüm. İlk defa annemle babamın gözyaşı döktüğünü gördüm” dedi.

‘FİZİK TEDAVİDEN SONRA MAÇA ÇIKTIM, 2 GOL ATTIM’

Vurulmasının kendisini hem negatif hem pozitif etkilediğini belirten Veysel Sarı, “Hastanede yatarken doktor MR istedi. Sonuçları almaya giderken ben yürüyemiyordum. Annem, ağabeyim ve ben birlikte gittik. Doktor MR sonuçlarına bakarken ‘Ben de anlamadım ama şu an hiçbir şey yok ayağında. Yarın tedaviye başlasın, 3 ay sonra top oynayabilir’ dedi. Orada hayatım pozitife döndü. 3 aylık fizik tedaviden sonra maça çıktım ve 2 gol attım. O sene 35 karşılaşmaya çıktım” diye konuştu.

Bel Fıtığı Tedavisi

Için bilgi mi arıyorsunuz? Bel Fıtığı Tedavisi makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

1. Bel Fıtığı Nedir?

Bel fıtığı, omurganın alt kısmında bulunan intervertebral disklerin (omurga arasındaki yastıkçıkların) dış tabakasının yırtılması sonucu içindeki jel kıvamındaki materyalin dışarı sızması ya da gerilim yaratması durumudur. Bu sızıntı, çevredeki sinirlere baskı yaparak ağrı, uyuşma veya güçsüzlük gibi belirtilere neden olabilir.

Genellikle L4-L5 veya L5-S1 seviyelerinde görülür. Bel fıtığının tedavisi, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve fıtığın şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

2. Bel Fıtığının Belirtileri Nelerdir ?

Bel fıtığı belirtileri kişiden kişiye değişebilir ancak yaygın belirtiler şunlardır:

  • Ağrı: Bel bölgesinde başlayan ağrı, genellikle kalça veya bacağa doğru yayılabilir.

  • Uyuşma veya Karıncalanma : Genellikle kalçadan bacaklara doğru hissedilir.

  • Güçsüzlük- Kuvvet Kaybı : Bel fıtığı sinirlere baskı yaptığında, bacakta kuvvet kaybı yaşanabilir.

  • Hareket Kısıtlılığı: Özellikle bel hareketlerinde kısıtlanma olabilir.

3. Bel Fıtığı Tanısı Nasıl Konur ?

Bel fıtığının doğru bir şekilde teşhis edilmesi için çeşitli yöntemler kullanılabilir:

  • Fizik Muayene: Doktor, bel bölgesindeki hassasiyet, hareket kısıtlılıkları ve kas gücünü değerlendirir

  • Radyolojik Testler: MR (Manyetik Rezonans) veya BT (Bilgisayarlı Tomografi) taramaları, disklerin durumunu ve sinirlerle olan ilişkisini gösterir.

  • X-Ray: Kemik yapılarındaki değişiklikleri göstermek için kullanılır

4. Bel Fıtığı Tedavisi Nasıl Yapılır ?

Bel fıtığının tedavisi, hastanın semptomlarına, yaşına, sağlık durumuna ve belirtilerin şiddetine göre belirlenir. Genel olarak iki ana tedavi yaklaşımı vardır: konservatif tedavi ve cerrahi tedavi.

Konservatif tedavi yöntemleri (istirahat, fizyoterapi, osteopati, manuel terapi ve yaşam tarzı değişikliği ) çoğu hastada oldukça etkilidir

4.1. Konservatif Tedavi

  • Fizik Tedavi: Fizyoterapistler tarafından uygulanan fizyoterapi, manuel terapi, osteopati ve egzersiz odaklı uygulamalar, ağrıyı azaltma ve hareket kapasitesini artırmada oldukça etkilidir.

  • İlaç Tedavisi: Ağrı kesiciler, anti-inflamatuar ilaçlar ve kas gevşeticiler, ağrıyı hafifletmek ve iltihabı azaltmak için kullanılır.

  • Dinlenme: Bel fıtığı olan hastaların, özellikle akut dönemde (ilk 2-3 günden 5-7 güne kadar uzayabilir) dinlenmeleri ve ağrı sınırında hareket etmeleri önerilir.

  • Sıcak/Soğuk Uygulama: Sıcak veya soğuk kompresler, ağrıyı hafifletmek ve iltihabı azaltmak için kullanılabilir.

  • Korse Kullanımı: Özellikle akut dönemde bel destek yastıkları veya korse kullanmak, oturma ve uyuma pozisyonlarını iyileştirir

4.2. Cerrahi Tedavi

Konservatif tedavi yöntemleri etkili olmadığında veya sinir hasarının riski yüksek olduğu şu durumlarda cerrahi müdahale düşünülebilir:

*İlerleyici giderek artan kas kuvvet kaybı ve tüm bacağa yayılan, geçmeyen hissizlik ve uyuşma durumu

*İdrar ve kaka tutamama

* Tendon reflekslerinde kayıp

  • Mikrodisektomi: Fıtıklaşmış disk materyalinin küçük bir kısmı çıkarılır.

  • Laminektomi: Omurgadaki basıncı azaltmak için ilgili vertebra üzerinde genişletme yapılır.

  • Diskektomi: Fıtıklaşmış diskin tamamen çıkarılması işlemi yapılabilir.

  • Spinal Füzyon: İki veya daha fazla omurga kemiği arasında kaynaşma sağlanarak stabilite artırılır.

Çocuklarda Kasık Fıtığı

Için bilgi mi arıyorsunuz? Çocuklarda Kasık Fıtığı makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Çocuklarda kasık fıtığı, karın içindeki dokuların kasık kanalındaki doğumsal bir açıklık yoluyla dışarı çıkmasıdır. Bu durum genellikle doğumda mevcut olup, özellikle yenidoğan ve küçük çocuklarda yaygındır. Fıtıklar genellikle sağ tarafta daha sık görülmekle birlikte, her iki tarafı da etkileyebilir.

Nedenler

Kasık fıtığı, karın duvarının zayıf olduğu noktalarda gelişir. Doğumsal nedenler, bağ dokusu zayıflığı ve aşırı basınç gibi faktörler fıtığın oluşumuna katkıda bulunur

Belirtiler

Fıtık, kasıkta veya torbada şişlik şeklinde kendini gösterir. Çocuklar ağlarken veya zorlandıklarında bu şişlik artabilir. Genellikle çocuk sırt üstü yattığında, şişlik geri çekilebilir

Komplikasyonlar

Tedavi edilmediğinde, fıtık boğulabilir ve bağırsak kaybına neden olabilir. Bu nedenle, erken tanı ve tedavi önemlidir

Sonuç olarak, çocuklarda kasık fıtığı yaygın bir durumdur ve zamanında müdahale edilerek tedavi edilebilir.

Tedavi

Kasık fıtığı tedavisinde cerrahi müdahale yöntemidir. Açık veya kapalı (laparoskopik) teknikler kullanılabilir.

  1. Açık Cerrahi Yöntem: Bu yöntemde, kasık bölgesinde 2-3 cm lik bir kesi açılır. Fıtık kesesi, düğümleme tekniğiyle onarılır.

  2. Kapalı (Laparoskopik) Yöntem: Bu yöntemde, göbekten yerleştirilen 3 mm’lik bir kamera ile karın içi görüntülenir. Daha az invazivdir ve genellikle daha hızlı iyileşme süresi sunar.

Kapalı yöntem olarak PIRS (Percutaneous Internal Ring Suture) tekniği kullanılmaktadır. Bu laparoskopik ve çocuklarda kasık fıtığı onarımında kullanılan bir tekniktir. Bu yöntem, fıtığın tamirinde daha az invaziv bir yaklaşım sunarak hastaların iyileşme süreçlerini hızlandırmayı hedefler.

Bu teknikte, göbekten yerleştirilen 3 mm’lik bir kamera ile karın içi görüntülenir. Görüntülenen inguinal ring (kasık halkası), kasık bölgesinden girilen iğne ve özel sutur materyali yardımıyla kapatılır.

İmplant Tedavisi Ne Kadar Sürer? İmplant’ın Safhaları

Için bilgi mi arıyorsunuz? İmplant Tedavisi Ne Kadar Sürer? İmplant’ın Safhaları makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Tedavi yaptırmak isteyen kişiler, tedaviye başlamadan önce süreç hakkında bilgi almak isteyecektir. Özellikle gerçekleştirilen tedavinin ne kadar süreceği önemlidir. Bunun için doktorunuzdan net bilgi alabilirsiniz. Çünkü kişinin durumu, tedavi sürecinin ne kadar uzayacağı ya da iyileşmesinin ne zaman gerçekleşecek olduğu gibi hususları belirliyor.

Tedavinin tamamlanması, kişinin komple mi yoksa tek diş için mi implant yaptırdığı ile de alakalıdır. Tek diş için uygulanan bu yöntemin çok daha kısa süre içinde tamamlanacağını bilmelisiniz. Aldığınız bilgiler üzerinden direkt olarak sizin için gerekli olan tedaviye göre süreyi tahmin edebilirsiniz.

İmplant tedavisi ne kadar sürer sorusuna yanıt olarak, direkt tedavinin boyutuna göre değişir şeklinde bir cevap verilebilir. Baktığınızda tedavinin komple yapılması durumunda iyileşme sürecinin ve yapım aşamasının daha uzun süreceğini göreceksiniz.

Türkiye’de Diş Yaptırma, İstanbul’da Diş Yaptırma,

Sağlıklı olmak adına atacağınız adım diş yaptırma olabilir. Dişlerinizin sağlığa kavuşması, işlevsel özelliklerine kavuşması bu şekilde olacaktır.

İmplant ile Diş Yaptırma

Diş yaptırma yöntemlerimden biri implanttır. İmplant ile diş yaptırma söz konusu olduğunda, direkt olarak doktorunuzun muayenesine göre hareket etmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Doktorunuzun çekmiş olduğu film üzerinden, bu yöntemin uygulanması için kemik yapsının uygun olup olmadığı konusunda bilgi verilmektedir. Diş yaptırmak isteyen kişiler, implant yöntemi hakkında bilgi alarak dişlerini yaptırabilirsiniz.

İmplant Tedavisi

Dişlerimi tedavi ettirmek istiyorum diyen bir kişi implant tedavisi hakkında bilgi alabilir. Eksik dişleriniz için geliştirilmiş olan bir tedavi yöntemidir.

İmplant Tedavisinde Süreç

Tedavi görecek kişiler implant tedavisinde süreç hakkında da bilgi almak isteyebilir. Bu durumda direkt olarak muayene sırasında doktorunuzdan da bilgi alabilecek olduğunuzu bilmelisiniz. Tedavinin gerçekleşmesinde tek bir dişin implant olması ya da komple implant yapılması söz konusu olabilir. Yapılan uygulamaya göre de elbette iyileşme sürecinin hızlanması ya da daha uzun sürmesi söz konusu olabilir.

Fibromiyalji Nedir? Neler Yapılabilir?

Için bilgi mi arıyorsunuz? Fibromiyalji Nedir? Neler Yapılabilir? makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Fibromiyalji, kas-iskelet sisteminde yaygın ağrı, yorgunluk, uyku bozuklukları ve bilişsel zorluklarla karakterize kronik bir ağrı sendromudur. Özellikle kadınları daha sık etkileyen bu rahatsızlık, birçok kişinin günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Bu rahatsızlığa sahip olan danışanlarım sık sık “Neden bu kadar ağrı hissediyorum?” veya “Vücudum neden bu kadar hassas?” gibi sorularla karşıma geliyor. Bu yazıda, fibromiyaljiyi daha yakından ele alıp, semptomları hafifletmek için neler yapılabileceğini paylaşacağım.

Fibromiyalji Belirtileri Nelerdir?

Fibromiyalji, birçok rahatsızlıkla karıştırılabilen belirtilere sahiptir. En sık karşılaştığımız semptomlar şunlardır:

– *Yaygın Kas ve Eklem Ağrıları*: Boyun, omuz, sırt ve kalça bölgelerinde yoğunlaşan ağrılar oldukça yaygındır.

– *Kronik Yorgunluk*: Danışanlar, yeterince uyumalarına rağmen sürekli bir yorgunluk hissi yaşadıklarını ifade ederler.

– *Uyku Bozuklukları*: Kalitesiz uyku, sabahları dinlenmemiş uyanma ve sık sık uyanma şikayetleri yaygındır.

– *Beyin Sisi (Fibro Fog)*: Konsantrasyon sorunları ve hafıza zayıflığı sık görülür.

– *Depresyon ve Anksiyete*: Uzun süren ağrılar psikolojik zorluklara yol açabilir.

– *Hassasiyet Artışı*: Soğuk, sıcak, ses ve ışık gibi uyaranlara karşı aşırı hassasiyet olabilir.

Fibromiyalji Neden Oluşur?

Fibromiyaljinin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birden fazla faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Stres, travma, enfeksiyonlar ya da genetik yatkınlık bu rahatsızlığı tetikleyebilir. Özellikle merkezi sinir sisteminde ağrı algısında aşırı duyarlılık geliştiren bireylerde görülür.

Fibromiyalji Tedavisinde Neler Yapılabilir?

Fibromiyalji kronik bir rahatsızlık olduğu için tamamen iyileştirilemez; ancak doğru yöntemlerle semptomlar kontrol altına alınabilir. İşte bu süreçte uygulanabilecek bazı stratejiler:

1. Egzersiz

Düzenli ve hafif egzersiz, fibromiyalji semptomlarını hafifletmede oldukça etkilidir. Danışanlarıma genellikle düşük etkili aerobik egzersizler, yürüyüş, yüzme ve hafif yoga önermekteyim. Ancak egzersiz planının kişiye özel olması ve aşırı zorlayıcı olmaması önemli; aksi takdirde ağrıları tetikleyebilir.

2. Fizyoterapi

Fizyoterapi, fibromiyalji yönetiminde önemli bir rol oynar. Manuel terapi, esneme ve duruş düzeltme çalışmalarıyla kaslarda rahatlama sağlanabilir. Ayrıca, sıcak-soğuk uygulamaları veya elektrik stimülasyonu gibi tekniklerle ağrı yönetimini desteklenebilir.

3. İlaç Tedavisi

Doktor kontrolünde kullanılan ağrı kesiciler, antidepresanlar ve nöropatik ağrıyı hafifleten ilaçlar semptomları hafifletebilir. Ancak şunu unutmamalıyız ki ilaç tedavisi tek başına yeterli değildir; mutlaka yaşam tarzı değişiklikleriyle desteklenmelidir.

4. Uyku Düzenlemesi

Uyku, fibromiyalji tedavisinin temel taşlarından biridir. Uyku hijyeni uygulamaları ile uyku kalitenizi arttırabilirsiniz

5. Stres Yönetimi ve Psikoterapi

Fibromiyaljide stres önemli bir tetikleyicidir. Danışanlarıma yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi stres yönetimi tekniklerini öneriyorum. Ayrıca, psikoterapi ile ağrıyla başa çıkma becerileri geliştirilebilir.

6. Diyet ve Beslenme

Beslenme düzeni de iyileşmenin bir parçası. Gluten, süt ürünleri, şeker ve işlenmiş gıdalar gibi inflamasyonu artıran besinlerden kaçınmayı öneriyorum. Bunun yerine anti-inflamatuar özellikleri olan meyve, sebze, sağlıklı yağlar ve omega-3 açısından zengin gıdalar tercih edilmelidir.

Sonuç

Fibromiyalji ile yaşamak zor olabilir, ancak doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile bu süreç yönetilebilir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, uyku düzeni ve stres yönetimi ile yaşam kalitenizi artırmak mümkündür. Eğer fibromiyalji tanısı aldıysanız, sizin için en uygun tedavi planını oluşturmak adına bir fizyoterapist ve doktorla birlikte çalışmayı unutmayın.

Fibromiyaljiyle mücadelede sabırlı olmak ve vücudunuzu dinlemek en önemli adımlardan biridir. Unutmayın, bu süreçte kendinizi yalnız hissetmemeli, profesyonel destek almayı ihmal etmemelisiniz.

Pelvik Organ Sarkmasında Yönetim ve Tedavi

Için bilgi mi arıyorsunuz? Pelvik Organ Sarkmasında Yönetim ve Tedavi makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Pelvik organ prolapsusu nasıl tedavi edilir?

Herhangi bir cerrahi işlem riskler veya komplikasyonlar yaratabileceğinden, cerrahi olmayan tedaviler genellikle POP için ilk tedavi yöntemi olarak tercih edilir. Daha konservatif tedaviler işe yaramazsa, jinekoloğunuz cerrahi önerebilir.

Cerrahi olmayan tedaviler:

  • Vajinal pessar: Sağlayıcınızın vajinanıza yerleştirebileceği, sarkan bir organı yerinde tutan çıkarılabilir bir silikon cihazdır.

  • Pelvik taban egzersizleri (Kegel egzersizleri): Pelvik tabanınızı güçlendirmek için yapılan egzersizler. Sağlayıcınız, bireysel kasların gücünü test etmek ve bu kasları eğitmeye yönelik hedeflenen egzersizleri öğretmek için sizi bir fizyoterapiste yönlendirebilir.

Cerrahi tedaviler:

Eğer konservatif tedavilerle belirtileriniz iyileşmediyse ve artık çocuk sahibi olmak istemiyorsanız, cerrahi bir seçenek olabilir. Ameliyat sonrası doğum yapmak prolapsusunuzun geri dönme riskini artırabilir.

İki tür cerrahi mevcuttur: rekonstrüktif cerrahi ve obliteratif cerrahi

  • Rekonstrüktif cerrahi (yeniden yapılandırma cerrahisi): pelvik tabanınızdaki zayıflamış kısımları onarabilir.

    • Kolporafi, ön ve/veya arka vajinal duvar prolapsusunu tedavi eder. Kolporafi ameliyatı vajinanızdan yapılır. Mesane ve rektumunuzu desteklemek için vajinal duvarlarınıza eriyen dikişlerle güçlendirme yapılır.

    • Sakrokolpopeksi, vajinal kubbe prolapsusunu ve enteroseli tedavi eder. Karın bölgenize bir kesik açmayı veya laparoskopi adı verilen daha az invaziv bir prosedürü içerebilir. İşlem sırasında, jinekoloğunuz vajinal duvarlarınıza sentetik cerrahi ağ (polipropilen mesh) yerleştirir ve bunu kuyruk kemiğinize bağlar. Ağ, vajinanızı tekrar yerine kaldırır.

    • Sakrohisteropeksi, rahim sarkmasını tedavi eder. Jinekoloğunuz cerrahi ağı rahim ağzınıza ve vajinanıza takar ve bunu kuyruk kemiğinize bağlar, rahminizi yerine kaldırır. Sakrohisteropeksi, rahminizi aldırmak (histerektomi) istemiyorsanız bir seçenektir.

    • Uterosakral veya sakrospinöz ligament fiksasyonu, rahim sarkmasını veya vajinal kubbe prolapsusunu tedavi etmek için dokularınızı kullanır. Kolporafi gibi, vajinanızdan yapılır. İşlem sırasında, jinekoloğunuz vajinanızın üst kısmını pelvikteki bir bağa veya kaslara eriyen/erimeyen dikişlerle bağlar. Bu tür cerrahi, bazen yerel doku onarımı olarak adlandırılır.

  • Obliteratif cerrahide (kapatma veya kapatıcı cerrahi): vajinal duvarlar dikilerek organların dışarı çıkması önlenir.

    • Kolpoklezis, vajinanın kapatıldığı bir obliteratif prosedürdür. Bu, herhangi bir organın vücudunuzun dışına çıkmasını engeller. Rekonstrüktif cerrahi için çok zayıf veya riskli durumdaysanız ve artık penetran cinsel ilişki istemiyorsanız iyi bir seçenek olabilir.

POP ameliyatı sırasında jinekoloğunuz ek prosedürler önerebilir. Örneğin, bazı prosedürler pelvik taban kaslarına erişilebilmesi ve onarılabilmesi için histerektomi gerektirebilir. Jinekoloğunuz ameliyat sırasında POP ile birlikte görülebilecek diğer durumları, örneğin stres üriner inkontinansı, tedavi edebilir.

Önleme

Pelvik organ prolapsusunu nasıl önleyebilirim?

POP nedenlerinin çoğu kontrolünüz dışında olabilir. Ancak riskinizi azaltmak için sağlıklı alışkanlıklar edinebilirsiniz.

  • Pelvik taban egzersizlerini her gün yapın. Pelvik tabanınızdaki kas kontrolü, organlarınıza daha güçlü bir destek sağlar.

  • Sağlıklı bir kiloda kalın. Sağlayıcınızla sağlıklı kilonun sizin için ne anlama geldiğini konuşun.

  • Kabızlığı önleyin. Kronik kabızlık pelvik taban kaslarınıza zarar verebilir. Yüksek lifli bir diyet seçmek ve bol sıvı içmek kabızlığı önlemeye yardımcı olabilir.

  • Sigara içmeyin. Sigara içmek kronik öksürüğe neden olabilir ve bu da karın boşluğunuza aşırı baskı yaparak pelvik taban kaslarınıza zarar verebilir.

  • Kaldırırken pelvik tabanınızı koruyun. Ağır nesneleri kaldırırken yardım alın. Yalnız kaldırırken, kalçalarınızı ve dizlerinizi bükerek çömelin ve sırtınızı olabildiğince düz tutun. Kaldırırken gövdenizi bükmeyin. Vücudunuzu doğru pozisyonda tutmak, belinizi korumanın yanı sıra pelvik tabanınızı da korur.

Görünüm / Prognoz

Pelvik organ prolapsusu varsa ne bekleyebilirim?

Prognozunuz prolapsusunuzun yerine, şiddetine ve hedeflerinize (çocuk sahibi olmak, penetran cinsel ilişkiye devam etmek, daha az invaziv bir ameliyat istemek vb.) bağlıdır. Jinekoloğunuz ile prolapsusunuzun tedavi seçeneklerinizi nasıl şekillendirdiği hakkında konuşun. Tedavinin faydalarının hedeflerinize ulaşmanızı nasıl sağlayacağını ve bu hedeflere ulaşmanızı engelleyebilecek riskleri sorgulayın. Jinekoloğunuz ile yapacağınız samimi konuşmalarla beklentilerinizi belirlemek, POP ile ilgili deneyiminizi iyileştirecektir.

Prolapsusum tedavi edilmezse ne olur?

Tedavi edilmezse genellikle yaşla birlikte prolapsusunuz ve belirtileriniz kötüleşebilir. Eğer yaşam kalitenizi etkileyen düzeyde sarkmanız yoksa jinekoloğunuz prolapsusunuzu izleyebilir ve yaşam kalitenizi olumsuz etkilemeye başladığında tedavi önerebilir.