Panik atak nedir?

Panik bozukluğu nedir? Nasıl tedavi edilir? Panik atak sırasında ne yapmalı bu yazıda bulabilirsiniz.

Aniden ve düzenli bir şekilde ortaya çıkmakta olan panik ve korku hissine panik atak denilmektedir. Hemen her insan hayatının belli dönemlerinde korku ve panik hislerine kapılabilmektedir. Bu his gergin durumlara karşı verilmekte olan doğal bir tepkidir. Fakat panik atak yaşamakta olan bir birey için endişe ve korku gibi durumlar düzenli olarak ve ortada hiçbir neden yokken oluşum göstermektedir.

Panik atak durumu ruhsal bir rahatsızlıktır ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak devamlılık göstermektedir. Kişinin hayat kalitesini ciddi oranda düşürmekte olan bu durumun mutlaka tedavi edilmesi tavsiye edilmektedir. Aksi takdirde daha ciddi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

PANİK ATAK NEDENLERİ NELERDİR?

Panik Atak Nedenleri Nelerdir? Diğer pek çok ruhsal rahatsızlıkta olduğu gibi kesin bir şekilde neden ortaya çıkmakta olduğu bilinmemektedir. Fakat kişinin daha önce yaşamış olduğu travma veya aşırı stresli bir dönem böyle bir durum yaşamasına olanak sağlayabilmektedir. Yas ve travma gibi durumlar beyinde dengesizlik oluşturabilmekte ve bu duruma yol açabilmektedir.

Hastaların bazılarında ise genetik nedenlerden dolayı oluşum gösterebilmektedir. Aile bireylerinden bir tanesinde panik atak bulunmakta olan hastanın diğer insanlara oranla bu durumu yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.

PANİK ATAK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Panik Atak Belirtileri Nelerdir? Belirtiler arasında şunlar yer almaktadır:

  • Ani tuvalet ihtiyacı
  • Ateş basması
  • Baş dönmesi
  • Baygın hissetme
  • Boğulma hissi
  • Dehşet hissi
  • Ölme hissi
  • Genel titreme
  • Göğüs ağrısı
  • Hızlı kalp atışı
  • Kulaklarda çınlama
  • Kuru ağız
  • Mide bulantısı
  • Nefes darlığı
  • Parmaklarda karıncalanma
  • Terleme
  • Üşüme
  • Uyuşma veya iğne batması
  • Vücutta kopuk hissetmek

Panik atak durumunu yaşamakta olan bu belirtiler arasında en a 4 tanesini yaşamaktadır. Eğer belirtiler daha az ise bu duruma kısıtlı panik atak ismi verilebilmektedir. Genellikle 5 ile 20 dakika boyunca sürmektedir. Bazı vakalarda ise ataklar 1 saate kadar uzayabilmektedir. Kişinin durumunun şiddetine bağlı olarak panik atak sayısı değişim gösterebilmektedir. Bazı bireylerde ayda bir ortaya çıkmakta olan bu durum bazılarında ise haftada bir oluşum göstermektedir. Bu durum genel olarak korkutucu ve tehlikeli bir durum değildir ve kişinin zarar görmesine neden olmamaktadır.

Panik Atak Nasıl Teşhis Edilir?

Panik Atak Nasıl Teşhis Edilir? Öncelikle hastanın durumunu öğrenebilmek için öyküsünün dinlenmesi gerekmektedir. Hastanın neler yaşadığı hakkında detaylı bilgiler alınarak ve belirtiler de belirlenerek teşhis yapılabilmektedir. Teşhis için gerçekleştirilen muayene boyunca hasta ile ilgili pek çok bilgi elde edilmekte ve bununla birlikte genel durumunun nasıl olduğu öğrenilmektedir. Aynı zamanda hastanın ne kadar zamanda bir atak geçirmekte olduğu da sorgulanmaktadır. Teşhisin doğru bir şekilde konulması ile birlikte hastanın tedavi sürecinin başlatılması gerekmektedir. Böylelikle hastaya uygun tedavi uygulanarak hayat kalitesinin yükseltilmesine olanak sağlanmaktadır.

Panik Atak Sırasında Ne Yapmalı?

Panik Atak Sırasında Ne Yapmalı? Bu esnada ilk yardım bilgisi oldukça önemlidir. Atak geçirmekte olan kişinin oturtulması ve yavaş ve derin soluklar ile nefes alıp vermesi gerekmektedir. En az 4 saniye süre ile burundan soluk alıp ve yine 4 saniye boyunca dudaklarını büzerek de nefes vermesi gerekmektedir.

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir? Öncelikle hastanın durumu hakkında detaylı bir bilgi elde edilmesi gerekmektedir. Böylelikle de hastanın durumuna uygun olarak hareket edilmektedir. Her hasta için farklı bir tedavi süreci uygun olabilmektedir. Bundan dolayı da tedavi süreçleri kişiye özel olarak oluşturulmakta ve böylelikle iyileşme sağlanmaktadır.

Kabul Kararlılık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy-ACT) ile Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Panik bozukluğu, tekrarlayan ve beklenmedik panik ataklarla karakterize bir anksiyete bozukluğudur. Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), panik bozukluğunu etkili bir şekilde tedavi etmek için kullanılabilecek kanıta dayalı bir yaklaşımdır.

ACT’de, panik atak deneyimini kabul etmeye ve onlarla başa çıkmaya yardımcı olacak farkındalık becerileri geliştirmeye odaklanılır. Bu, panik atak sırasında ortaya çıkan fiziksel duyumları ve düşünceleri kontrol etmeye veya ortadan kaldırmaya çalışmadan gözlemlemeyi ve kabul etmeyi içerir.

ACT ayrıca kaygı gibi rahatsız edici duyguların varlığında bile kişisel değerleri ve hedefleri tanımlamanın ve bu değerlerle uyumlu eylemde bulunmanın önemini vurgular. Bu, panik bozukluğu olan bireylerin odaklarını panik ataklardan kaçınmaya veya panik atakları bastırmaya çalışmaktan uzaklaştırmasına ve bunun yerine tatmin edici ve anlamlı bir hayat yaşamaya odaklanmalarına yardımcı olabilir.

ACT kullanılarak panik bozukluğu tedavisi tipik olarak farkındalık uygulamalarının, bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerinin ve maruz kalma terapisi gibi davranışsal stratejilerin bir kombinasyonunu içerir. Her zaman gerekli olmamakla birlikte ilaç tedavisi de ACT ile birlikte kullanılabilir.

Genel olarak ACT, kaygı gibi rahatsız edici duyguları ortadan kaldırmaya veya kontrol etmeye çalışmak yerine kişisel değerlere ve hedeflere bağlılığı ve kabulü vurgulayan panik bozukluğunun tedavisinde şefkatli ve etkili bir yaklaşım sunar.

Ağrı nedir, neden oluşur, çeşitleri nedir? kronik ağrı nedir? ağrı tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

Ağrı, vücudun bir bölgesinde meydana gelen rahatsızlık veya hasarın bir belirtisidir. Kronik ağrı, genellikle altta yatan bir hastalık, yaralanma veya hasar sonucu ortaya çıkan ve altı aydan daha uzun süren sürekli bir ağrı durumunu ifade eder. Ağrıyı hafifletmek veya yönetmek için çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar arasında ilaçlar, fizik tedavi, alternatif-tamamlayıcı tedaviler, enjeksiyon tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri ve cerrahi yer alabilir. Ağrı problemleri yaşıyorsanız, hekime danışmanız önemlidir.

Ağrı nedir?

Ağrı, vücudun bir bölgesinde meydana gelen rahatsızlık veya hasarın bir belirtisidir. Sinir uçlarının uyarılmasıyla beyne iletilen bir sinyal olarak ortaya çıkar. Ağrı, genellikle doku hasarı, enfeksiyon, hastalık veya bir yaralanma gibi vücudun normal işleyişinde bir sorun olduğunda ortaya çıkar.

Ağrının birkaç farklı türü vardır.

Nosiseptif ağrı, doku hasarı sonucunda oluşur ve somatik ağrı (deri, kas, kemik gibi vücut yüzeylerinden kaynaklanan ağrı) veya visseral ağrı (iç organlardan kaynaklanan ağrı) şeklinde olabilir.

Nöropatik ağrı ise sinir sistemi hasarından kaynaklanır ve sıklıkla yanma, karıncalanma veya elektriklenme hissi gibi belirtilerle birlikte olabilir.

Ağrı, vücudun bir uyarı mekanizması olarak işlev görür. Bu, vücudun potansiyel bir tehlikeye veya soruna tepki vermesine yardımcı olur. Ağrı, çoğu durumda geçici bir durumdur ve altta yatan sorunun iyileşmesiyle birlikte kaybolur. Ancak, bazı durumlarda ağrı kronik hale gelebilir ve uzun süreli bir rahatsızlık haline gelebilir.

Ağrıyı hafifletmek veya yönetmek için çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar arasında ilaçlar, fizik tedavi, alternatif-tamamlayıcı tedaviler, enjeksiyon tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri ve cerrahi yer alabilir. Ağrı problemleri yaşıyorsanız, hekime danışmanız önemlidir.

Kronik ağrı nedir? Kronik ağrı neden olur?

Kronik ağrı, genellikle altta yatan bir hastalık, yaralanma veya hasar sonucu ortaya çıkan ve altı aydan daha uzun süren sürekli bir ağrı durumunu ifade eder. Akut ağrı genellikle bir yaralanmanın veya hastalığın iyileşmesiyle birlikte geçicidir, ancak kronik ağrı uzun süre devam eder.

Kronik ağrı, genellikle nöropatik ağrı veya inflamatuar ağrı gibi alt tiplere ayrılır. Nöropatik ağrı, sinir sistemi hasarı veya fonksiyonundaki bozukluktan kaynaklanır ve yanma, karıncalanma, elektriklenme gibi belirtilerle birlikte olabilir. İnflamatuar ağrı ise iltihaplanma sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve genellikle şişlik, kızarıklık ve dokunma hassasiyeti ile kendini gösterir.

Kronik ağrı, birçok farklı nedenle ilişkilendirilebilir. Bunlar arasında fibromiyalji, myofasiyal ağrı sendromu, osteoartrit, tendinit, entezit, bel-boyun fıtıkları, romatizmal hastalıklar, skolyoz, postür bozukluğu, sinir hasarı, enfeksiyonlar, iyi ve kötü huylu kitleler gibi çok çeşitli durumlar bulunur. Kronik ağrı, günlük yaşamı etkileyebilir, işlevselliği azaltabilir, uyku problemlerine yol açabilir, psikolojik stres ve depresyon gibi durumları tetikleyebilir.

Kronik ağrıyı yönetmek için genellikle multidisipliner bir yaklaşım kullanılır. Tedavi seçenekleri arasında çeşitli ilaçlar, fizik tedavi, akupunktur, çeşitli ejeksiyon yöntemleri, cerrahi, psikoterapi ve yaşam tarzı değişiklikleri bulunabilir. Tedavi planı genellikle bireysel ihtiyaçlara ve altta yatan nedenlere bağlı olarak belirlenir. Kronik ağrıyla başa çıkmak için hekime başvurmanız önemlidir.

Ağrı tedavisinde kullanılan yöntemler nedir ve bu yöntemler nasıl çalışır?

Ağrı tedavisi için kullanılan yöntemler çeşitlilik gösterir. Tedavi seçenekleri, ağrının nedenine, şiddetine, süresine ve kişinin bireysel durumuna bağlı olarak belirlenir.

  1. İlaçlar: Ağrı kesiciler, anti-enflamatuar ilaçlar, kas gevşeticiler, antidepresanlar ve antikonvülzanlar gibi çeşitli ilaçlar ağrıyı hafifletmek için kullanılabilir. Bu ilaçlar, ağrının nedenine ve tipine bağlı olarak farklı mekanizmalarla çalışır.

  2. Fiziksel tedavi: Fizik tedavi yöntemleri, kas güçlendirme egzersizleri, germe hareketleri, masaj, sıcak-soğuk uygulamaları ve elektroterapi gibi teknikleri içerir. Bu yöntemler, kasların, eklemlerin ve dokuların esnekliğini artırarak, sinir sinyallerini değiştirerek veya bloke ederek ağrıyı azaltmaya yardımcı olur.

  3. Girişimsel işlemler: Bazı durumlarda, ağrıyı tedavi etmek için cerrahi veya enjeksiyon gibi işlemler kullanılabilir. Enjeksiyon yöntemleri arasında steroid enjeksiyonları, nöral terapi, proloterapi, sinir blokajları, PRP-CGF enjeksiyonları, kök hücre tedavileri, radyofrekans ablasyonu gibi yöntemler yer alır.

  4. Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler: Akupunktur, masaj terapisi, osteopati, karyopraksi, meditasyon, yoga ve bitkisel tedaviler gibi alternatif ve tamamlayıcı terapi yöntemleri ağrıyı yönetmeye yardımcı olabilir. Bu terapilerin etkisi kişiden kişiye değişebilir ve bilimsel kanıtları bazen sınırlı olabilir.

Ağrı tedavisi için kullanılan yöntemler, hastanın bireysel ihtiyaçlarına, ağrının nedenine ve şiddetine göre uygulanır. Ağrının sebebi ve çeşidinin ne olduğu ve hangi ağrı tedavilerinin durumunuza uygun olduğu ancak hekim muayenesi ve gerekli tetkiklerin yapılması ile belirlenebilir.

Uzm. Dr. Emre LATIFOGLOU

Yaygın anksiyete (kuruntu) bozukluğu

Kuşku, endişe ve korku gibi duygular insan deneyiminin doğal bir parçasıdır ancak hayatın içinde bu duyguların kontrolü bazı kişiler için çok zor olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) sürekli endişe ve kaygı haliyle karakterize edilen zorlu bir durumdur. Bu durumda kaygı nedeni belirsizdir, kişinin zihnini tamamıyla kaplar, yaşamını yönlendirir ve normal işlevselliğini bozar. Bu bozukluk; bireylerin günlük işlevlerini, sağlığını, ilişkilerini etkiler ve yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkiler. Kişiler her gün karşılaşabilecekleri olağan durumlarla ilgili bile aşırı endişeler hissederler. Örneğin; sağlık, iş performansı, aile üyelerinin güvenliği, ekonomik problemler, ev işleri gibi konular sürekli olarak zihinlerinde dolaşır. Genellikle bu kişiler içinde bulunduğu ruh halinin abartılı olduğunun farkındadırlar ancak hissettikleri duygu ve düşünceleri kontrol etmekte çok zorlanırlar. Bu durumla baş edemedikleri için de bazen hissedilen kaygının anormal olduğunu kabul etmek istemezle

Kaygı ne zaman patolojik olur?

Kaygı, insanlar için önemli bir işlevi olan doğal bir tepkidir. Temel olarak, kaygı vücudu potansiyel tehlikelere karşı uyarır ve korunmaya yardımcı olur. Vücutta “savaş ya da kaç” tepkisini tetikleyerek hızlı ve etkili bir şekilde tepki verme yeteneğini artırır. Adrenalin ve kortizol gibi hormonlar salgılanarak enerjiyi artırır, dikkati keskinleştirir ve refleksleri hızlandırır. Kaygı, odaklanma ve hedeflere ulaşma motivasyonunu ve performansı artırabilir. Örneğin; sınav kaygısı, bir öğrencinin daha iyi çalışması ve daha iyi performans sergilemesi için bir itici güç olabilir. Kaygı, yaygın anksiyete bozukluğunda olduğu gibi aşırı veya sürekli hale geldiğinde, kontrol edilemez bir hal aldığında, günlük yaşamı olumsuz etkilemeye ve kişinin işlevselliğini bozmaya başladığında bir sorun haline gelir. Olağan kaygı ve patolojik kaygı ayırımı için bu faktörler çok önemlidir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

1) Sürekli endişe ve kaygı hissi

2) Kontrol edilemeyen düşünceler, içsel huzursuzluk ve gelecekle ilgili abartılı endişeler

3) Gerginlik, huzursuzluk ve sinirlilik

4) Uykusuzluk veya uyku problemleri

5) Konsantrasyon güçlüğü ve dikkat dağınıklığı

6) Yorgunluk ve halsizlik hissi

7) Kas gerginliği ve vücut ağrıları

8) İrritabilite (sinirlilik) ve huzursuzluk hissi

9) Mide bulantısı, sindirim sorunları veya baş ağrısı

10) Sürekli endişelerin gerçekleşmesiyle ilgili sürekli tetikte olma hali

11) Sosyal etkileşimlerden kaçınma veya endişe duyma

12) Gelecekle ilgili belirsizliklere karşı aşırı duyarlılık

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi Nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunda genellikle bir kombinasyon tedavi yaklaşımı kullanılmaktadır. Psikoterapi, Bilişsel davranışçı terapi (BDT) en yaygın kullanılan terapi yaklaşımıdır. BDT bireyin düşünce kalıplarını, endişeyle başa çıkma stratejilerini ve kaygıya yol açan durumları değerlendirmesine yardımcı olur. Terapist, olumsuz düşünceleri ve davranışları tanımlamaya ve değiştirmeye yönelik teknikler kullanır. Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, kaygı düzeyini azaltmaya ve semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Bu ilaçların bağımlılık yapıcı özellikleri yoktur. Doktor kontrolünde ve düzenli takibi yapılarak kullanılmalıdır. Yaygın anksiyete bozukluğu olan bireylerin stres yönetimi tekniklerini de düzenli uygulamaları çok önemlidir. Bu teknikler arasında nefes ve gevşeme egzersizleri, meditasyon, mindfulness (bilinçli farkındalık) ve yoga yer alır. Bu teknikler, kaygıyı azaltmaya ve rahatlama sağlamaya yardımcı olabilir. Tüm bunlara ek olarak sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri yaygın anksiyete bozukluğunun yönetiminde önemlidir. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma, alkol ve kafein gibi kaygıyı artırabilecek maddelerin tüketimini sınırlama gibi değişiklikler, genel zihinsel ve fiziksel sağlığı iyileştirerek kaygıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. Tedavi planı, tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi kişiye özel hazırlanmalıdır. Her bireyin tedaviye yanıtı farklı olabilir bir kişiye uygun olan tedavi diğer bir kişi için uygun olmayabilir. Uygun tedavi, yönlendirme ve destekle birlikte yaygın anksiyete bozukluğu olan birçok insan semptomları yönetmeyi öğrenir ve bu durumun üstesinden gelmeyi başarırlar.

Psikolog Elçin Kaya Karataş

Haber Hürriyeti Gazetesi

Yataktan kalkamıyorsanız ve gün içinde dikkatiniz dağılıyorsa dikkat

Sabahları yorgun kalkmak, baş ağrısı, sürekli uyku hali, gün içinde konsantrasyon bozukluğu gibi şikayetler horlama ya da uyku apnesi nedeniyle yaşanabiliyor. Kilo vermek, uyku pozisyonunun değiştirilmesi, alkol ve sigaranın bırakılması gibi önlemlerle horlama önlenebiliyor. Ancak yaşanan sorun basit bir horlama değil de nefes kesilmesiyle kendini belli eden uyku apnesi ise, uykuda solunum yollarının açık kalmasını sağlayan ağıziçi aygıtlar, pozitif basınç veren solunum cihazları ya da cerrahi tedaviler uygulanabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Yelda Turgut Çelen, horlama ve uyku apnesi hakkında bilgi verdi.

Neden horladığınızı biliyor musunuz?

Horlama, üst solunum yollarında yaşanan hava yolu darlığında yumuşak damağın hava geçerken titremesi sonucu oluşmaktadır. Horlama bir hastalık değil altta yatan farklı hastalıkların işareti olabilmektedir. Horlamanın birçok nedeni olabilir:

  • Aşırı kilo horlamaya neden olabilmektedir.
  • Soluk borusunu, üst solunum yolunu tıkayan, daraltan geçişi azaltan herhangi bir anatomik darlık veya hastalık horlamaya neden olabilir.
  • Çenede veya üst damakta yaşanan şekil bozuklukları horlamaya zemin hazırlayabilir.
  • Hamilelikte üst solunum yolu ödeme bağlı daraldığı ve mukozalar şiştiği için horlamalar artabilmektedir.
  • Alkol kullanımı solunum kaslarını gevşettiği için horlama görülebilmektedir.
  • Yoğun sigara içildiğinde, üst solunum yollarında inflamasyon (mikrobik olmayan iltihaplar) ve daralma olduğu zaman horlamalar daha sık görülmektedir.
  • Rahat uyumak için kullanılan uyku ilaçları da horlamayı tetikleyebilmektedir .
  • Küçük dil ve yumuşak damak şişmesi de horlama nedenleri arasındadır.
  • Özellikle çocuklarda bademciklerin ve geniz etinin şişmesi-büyümesi horlamaya ve uyku apnesine yol açabilmektedir.

Horlamayla birlikte nefesiniz de kesilebilir

Horlama hava yolunun daralmasının sonucu, uyku apnesi ise hava yolunun tamamen tıkanması ve nefesin durmasıdır. Uyku sırasında solunum kaslarının gevşemesi, yatay pozisyona geçiş, vücut ve beynin aynı anda dinlenmeye geçmesi gibi nedenlerle her insanın uyku sırasında nefes durması gerçekleşebilir. Uyku sırasında nefesin saatte 5 kereye kadar durması normal kabul edilebilmektedir. Ancak saatte 5’in üzerinde nefes kesilmesi yaşanıyorsa uyku apnesi patolojik bir hal alarak vücuda zarar vermektedir. Uyku apnesinin teşhisi ise uyku laboratuvarlarında yapılan nefes, kalp ritmi, beyin dalgaları, uyku kalitesi gibi parametreler incelenerek konulmaktadır.

Bu belirtilere dikkat edin

Hastalar uykularında kendi horlamalarını veya nefeslerinin kesildiğini hissetmeyebilir. Genellikle partnerlerinin “horluyor” ya da “nefesi kesiliyor” şikayeti üzerine doktora başvurulmaktadır. Horlama ya da uyku apnesi olan kişiler gün içinde bazı şikayetler yaşayabilmektedir;

  • Sabah boğaz ağrısı (ağızın açık uyunması nedeniyle)
  • Yataktan kalkamamak ve gün içinde yorgun hissetmek
  • Gün içinde uyku hali
  • Baş ağrısı (Uykuda alınan oksijen seviyesi azaldığı için özellikle sabahları baş ağrısı yaşanabilir.
  • Tansiyon yüksekliği ve özellikle ilaç kullanımına rağmen tansiyonun kontrol altına alınamaması.
  • İlaçlara rağmen kontrol altına alınamayan diyabet(şeker hastalığı)
  • Metabolizma yavaşladığı için kilo almak
  • Erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu
  • Trafik kazaları veya ışıklarda uykuya dalmaya kadar varabilen konsantrasyon bozukluğu. Çocuklarda bu durum okul başarısızlığı olarak yansıyabilmektedir.
  • Bazen ani bayılmaların nedeni horlama ya da uyku apnesine bağlı gelişebilmektedir.

Tedavi uyku apnesinin derecesine göre değişiyor

Uyku apnesi olan kişilerin derecesini belirlemek tedavi için önemlidir. Saatte 5-15 arası nefes kesilmesi hafif, 15-30 arası orta, 30 üstü ise ağır uyku apnesi olarak sınıflandırılır. Ağır uyku apnesi olan hastalarda genellikle cpap denilen solunum cihazı tedavisi uygulanmaktadır. Hafif ve orta seviye uyku apnesi olanlarda ise uyku pozisyonunu değiştirmek, çenenin öne çekilmesini sağlayan aparatlar ya da anatomik darlık durumunda cerrahi tedaviler tercih edilebilmektedir. Uygulanan tedavilerle uyku apnesi kontrol altına alınabilmekte ve yaşanan şikayetler giderilebilmektedir.

Uyku apnesinin olmayıp sadece horlamanın yaşandığı durumlarda ise farklı yöntemlerle horlama giderilebilmektedir.

Horlamayı gidermek için;

Yatış pozisyonunu değiştirmek gibi basit bir yöntem bile horlamayı geçirebilmektedir. Bunun için yan yatış yastıkları gibi aparatlar kullanılabilmektedir.

  • Çeneyi öne çeken aparatlar
  • Alkol ve sigaranın bırakılması
  • Kilo vermek
  • Uyku ilacı ya da üst solunum yollarında ödem yapan ilaçların kesilmesi
  • Uyku hijyenine dikkat etmek horlamayı giderebilmektedir.

Periodontoloji

Periodontal hastalıklar, büyük bir oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Tedavi; iyi ağız hijyeninin sağlanmasına, doğru ve erken tanıya ve doğru tedavi yaklaşımlarına bağlıdır. Bu nedenle hem hastanın hem de hekimin tedaviye aktif olarak katılımı gerekir. Diş eti kanamaları yaygın olan periodontal hastalıkların ilk belirtisidir. Kızarık diş etleri, şiş ve parlak yüzeylidir. Çoğu zaman bu belirtilere, ağız kokusu, diş etinde kaşınma, kanama hissi, dişlerde hassasiyet de eklenebilir.

Periodontal hastalıklar, büyük bir oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Tedavi; iyi ağız hijyeninin sağlanmasına, doğru ve erken tanıya ve doğru tedavi yaklaşımlarına bağlıdır. Bu nedenle hem hastanın hem de hekimin tedaviye aktif olarak katılımı gerekir.

Diş eti kanamaları yaygın olan periodontal hastalıkların ilk belirtisidir. Kızarık diş etleri, şiş ve parlak yüzeylidir. Çoğu zaman bu belirtilere, ağız kokusu, diş etinde kaşınma, kanama hissi, dişlerde hassasiyet de eklenebilir.

Periodontal hastalıklar, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta insanı farklı derecede etkileyebildiği görülmektedir. Çoğu zaman hastanın ağrı gibi bir şikayeti olmadığı için belirti vermeden ilerleyebilmektedir. Hastanın şikayeti olduğunda ise sağlam, çürüksüz dişler destek dokulardaki kayıplardan dolayı sallanarak kaybedilmektedir.

Ana dişler ne kadar sağlıksız olsalar dahi kurtarılabilecekse eğer kayıp yaşanmaması için gerekli tüm tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu noktada devreye Periodontal tedavi girmektedir. Hastalığın tipi ve şiddetine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. Bunlar; öncelikle ağız hijyeni eğitimi, diş taşı temizliği, kök yüzeyi düzleştirilmesi, rejeneratif, rekonstrüktif ve mukogingival operasyonlar olarak basitçe özetlenebilir. Periodontal tedavi içerisine yüksek gülme hattı olan bireylerin diş eti estetiğini sağlamakta dahil edilebilir. Hastanın alışkanlıkları ve uzman doktor ile yapacağı işbirliği, ağız hijyeni ve tedavi planlaması başarıyı doğrudan etkiler.

Periodontal olarak sağlıklı olmayan dişlere hiçbir restoratif tedavi uygulanamaz.

Sosyal fobi

Sosyal fobi, toplum önünde konuşma veya başkalarıyla etkileşim kurma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu durum, bireylerin günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş/okul performansını düşürebilir. Sosyal fobi genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları ve kişilik özellikleri gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirilebilir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal beceri eğitimi bulunur. Tedavi ile sosyal fobinin semptomları hafifletilebilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.

Sosyal Fobi: İçsel Korkuların Dışavurumu Giriş Sosyal fobi, toplumun önünde konuşma yapma, başkalarıyla etkileşim kurma veya bir grup içinde olma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen yaygın bir anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle kendilerini eleştirel bir şekilde değerlendiren, başkalarının onları olumsuz bir şekilde değerlendireceğine inanan ve bu nedenle sosyal durumlardan kaçınmaya çalışan insanlardır. Bu makalede, sosyal fobiye ilişkin belirtiler, nedenleri, etkileri ve tedavi seçenekleri üzerinde durulacak. Belirtiler Sosyal fobisi olan bireyler, sosyal durumlarla ilişkili belirli belirtiler yaşayabilir. Bunlar arasında aşırı terleme, kızarma, titreme, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler yer alabilir. Aynı zamanda yoğun bir endişe ve korku hissi, olumsuz bir değerlendirme korkusu, utanma veya rezil olma endişesi, başkaları tarafından eleştirilme korkusu gibi psikolojik belirtiler de gözlemlenebilir. Bu belirtiler, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş veya okul performansını düşürebilir. Nedenleri Sosyal fobinin tam nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, çocukluk dönemindeki travmatik deneyimler, sosyal beceri eksikliği ve olumsuz sosyal deneyimler gibi faktörler sosyal fobi gelişimine katkıda bulunabilir. Ayrıca, yüksek bir stres seviyesine sahip olma, düşük özgüven, mükemmeliyetçilik ve olumsuz düşünce kalıpları gibi kişilik özellikleri de sosyal fobinin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Etkileri Sosyal fobisi olan bireylerin günlük yaşamı üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Sosyal etkileşimlerden kaçınma, sosyal izolasyona ve yalnızlığa yol açabilir. Bu durum, kişilerarası ilişkilerin zayıflamasına ve sosyal destek aktarılmasının zorlaşmasına neden olabilir. Sosyal fobi, iş ve eğitim performansını olumsuz etkileyebilir. Sosyal durumlardan kaçınma, toplum önünde konuşma yapma veya sunum gibi sosyal becerilerin geliştirilememesine yol açabilir. Sosyal fobisi olan bireylerde depresyon, düşük özgüven, düşük kendine değer verme ve intihar düşünceleri gibi diğer ruh sağlığı sorunları da sıkça görülebilir.

Tedavi Seçenekleri

Sosyal fobi tedavisi, bireyin yaşam kalitesini iyileştirmek ve sosyal etkileşimlerdeki sıkıntıları azaltmak için önemlidir. Tedavi genellikle psikoterapi ve bazen ilaç tedavisi kombinasyonu şeklinde uygulanır. Kognitif-davranışçı terapi (KDT), sosyal fobinin tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yaklaşımlarından biridir. KDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına, sorgulamasına ve değiştirmesine odaklanır. Sosyal beceri eğitimi, bireye sosyal etkileşimlerde daha rahat olabilmesi için pratik yapma fırsatı sunar. Ayrıca, ilaç tedavisi, sosyal fobinin semptomlarını hafifletmek için bazen kullanılabilir.

Sonuç

Sosyal fobi, birçok insanın yaşadığı ancak tedavi edilebilen bir anksiyete bozukluğudur. Belirtileri ve etkileri, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilirken, uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilir. Tedavi süreci, bireyin yaşam kalitesini artırmak, özgüvenini güçlendirmek ve sosyal etkileşimlerde daha rahat hissetmesini sağlamak için önemlidir. Sosyal fobinin üstesinden gelmek için uzmana başvurmak, destek almak ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Unutmayın, sosyal fobi tedavi edilebilir ve her birey, sağlıklı ve mutlu bir sosyal yaşam sürdürebilir.

Dehb’nin akademik başarıya etkisi: tedavi edilmediği takdirde ne kadar olumsuzdır?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunlarıyla nasıl başa çıkarız, olumsuzlukları nelerdir?

DEHB’nin Akademik Başarıya Etkisi: Tedavi Edilmediği Takdirde Ne Kadar Olumsuzdır?

DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), özellikle çocuklarda görülen yaygın bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu rahatsızlık, çeşitli semptomlarla kendini gösterir ve birçok yaşam alanına olumsuz etkiler yapabilir. Bu semptomlar arasında dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite, uyku problemleri ve öğrenme güçlükleri yer alır.

DEHB, özellikle okulda öğrenme sürecini etkiler. Çünkü çocukların derse odaklanma, bilgileri işleme ve hatırlama yeteneği azalabilir. Bu durum aynı zamanda sınavlarda da başarısızlıkla sonuçlanabilir. Eğer DEHB tedavi edilmezse, bu rahatsızlık olumsuz sonuçlara yol açabilir.

DEHB olan öğrenciler, öğrenme sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Ders esnasında odaklanmakta zorlanan öğrenciler, verilen ödevleri yapmak veya testlerde başarılı olmakta da güçlük çekerler. Bu durum, öğrencilerin motivasyonlarının düşmesine ve okuldan kopmalarına neden olabilir. Ayrıca, öğrenme güçlükleri olan öğrenciler öğrenme bozukluğu ya da zeka geriliği ile karıştırılabilir.

DEHB tedavi edilmediği takdirde, olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Okulda başarısızlık, düşük özgüven, düşük sosyal uyum, iletişim problemleri ve davranış bozuklukları gibi sonuçlarla karşılaşılabileceği gibi, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi daha ciddi sonuçlar da olabilir. Öte yandan, uygun tedavi yöntemleriyle, DEHB’li bir öğrencinin başarılı olması mümkündür.

Sonuç olarak, DEHB’nin akademik başarıya etkisi oldukça yüksektir ve tedavi edilmediği takdirde olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, DEHB olan öğrencilerin zamanında teşhis edilmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması oldukça önemlidir.

DEHB’nin Tanımı ve Belirtileri

DEHB, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olarak da bilinir ve çocuklarda sıkça görülen bir tıbbi durumdur. Bu bozukluğa sahip olan çocuklar genellikle davranışlarında hiperaktivite, dikkat eksikliği ve dürtü kontrolü problemleri yaşarlar.

DEHB’nin belirtileri arasında, dikkatsizlik, kolay sıkılma, sabırsızlık, konsantrasyon zorluğu, dürtüsellik, organizasyon problemleri ve unutkanlık yer alır. Bu belirtiler, özellikle okulda ve akademik başarıda büyük bir engel haline gelebilir.

DEHB’nin tanımı, DSM-5’te (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) açıklanmıştır. Tanı, bir dizi test, gözlem ve görüşmelerden sonra uzman bir doktor tarafından konulur.

DEHB’nin belirtileri genellikle 7 yaşından önce başlar ve çoğu zaman ergenlik dönemi boyunca devam eder. Tedavi edilmediği takdirde, DEHB çocukların akademik başarısını ve gelecekteki yaşamlarını etkileyebilir.

DEHB genellikle nedenleri tam olarak bilinmeyen bir durumdur, ancak beyindeki kimyasal dengesizliklerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Tedavi seçenekleri arasında, ilaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi, ebeveynlik eğitimi ve öğretmen eğitimi yer alır.

DEHB, tedavi edilmediği takdirde çocukların akademik performansını olumsuz etkileyebilir. Bu, okulda düşük notlar almak, ödevleri tamamlamakta zorluk çekmek ve sınıf tekrarı yapmak gibi sonuçlar doğurabilir. Etkileri öğrencilerin sadece okul hayatını değil, aynı zamanda sosyal hayatlarını da etkileyebilir.

DEHB’nin Akademik Başarıya Etkisi

DEHB, birçok alanda olduğu gibi özellikle akademik başarı üzerinde de olumsuz etkileri olan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan çocuklar, özellikle derse odaklanma ve bir işi sonuna kadar tamamlama konularında zorluk çekebilirler. Bu da eğitim sürecinde başarı oranlarının düşmesine sebep olur.

DEHB’nin akademik başarıya olan etkisi, özellikle dikkat eksikliği kaynaklı zayıf öğrenme becerileri nedeniyle ortaya çıkar. Bu çocuklar genellikle derslere odaklanamazlar veya okuma ve yazma becerilerinde zorluk çekerler. Ayrıca sınav sırasında ya da ödev sürecinde problem yaşayabilirler. Tüm bu faktörler, genel olarak düşük notlar ve başarısızlıkla sonuçlanabilir.

DEHB’nin akademik başarıya etkisi özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarda daha belirgindir. Bu yaş grubundaki çocuklar öğrenme sürecinde birçok beceri kazanırlar ve bu rahatsızlık bu becerileri olumsuz yönde etkiler. Ancak çocuklar büyüdükçe, kendilerini daha iyi tanırlar ve DEHB’leriyle başa çıkmak için farklı yollar keşfedebilirler.

Bu nedenle, DEHB olan çocukların eğitim sürecinde daha fazla desteklenmeleri gerekmektedir. Özel eğitim programları, öğretmenler ve ebeveynlerin daha fazla işbirliği yaparak, bu çocukların akademik başarıları artırılabilir.

DEHB’si Olanların Eğitim Sürecinde Karşılaştığı Sorunlar

DEHB’si olan çocukların eğitim süreci, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik nedeniyle oldukça zordur. Bu durum, öğretmenlerin dikkatlerinin dağılmasına ve öğrenme sürecindeki hızlarının yavaşlamasına neden olabilir. Sınıf içi davranış problemleri yaşanabilir ve bu, diğer öğrencileri de olumsuz etkileyebilir.

DEHB’si olan çocuklar, ödevlerini tamamlama konusunda zorlanabilirler. Zira işin zor kısmı olan odaklanma ve dikkat süresini uzun tutma konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Buna ek olarak, hiperaktivite sürecinde istemsiz kalkıp hareket etme ihtiyacı hissedebilirler ve bu da onların ödev yerine oynamayı seçmelerine neden olabilir.

DEHB’si olan çocukların öğrenme stilleri de oldukça farklıdır. Kimi öğrenciler, görsel materyaller ile öğrenirken, kimileri de diğerlerine göre daha fazla pratik yaparak öğrenirler. Öğretmenlerin bu farklı öğrenme stillerini anlamaları ve çocukların ihtiyaçlarına göre öğretim yöntemleri belirlemeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak, DEHB’si olan çocukların eğitim sürecinde bir dizi sorunla karşı karşıya kalabilirler. Ancak, bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Öğretmenlerin, çocukların ihtiyaçlarına göre öğretim yöntemleri belirlemeleri ve ailelerin desteği ile bu süreç daha kolay hale gelebilir.

DEHB’nin Olumsuz Etkileri

DEHB’nin olumsuz etkileri birçok alanda görülebilir. Özellikle de çocukların akademik başarısını olumsuz etkileyen bir durumdur. DEHB’si olan çocuklar, derslerine odaklanmakta zorluk yaşarlar ve ödevlerini tamamlama konusunda da sorun yaşayabilirler. Bunun yanı sıra, sınıf içinde dikkatlerini dağıtıcı davranışlar sergiledikleri için sınıf ortamında da problem yaşayabilirler.

DEHB, sosyal yaşamı da olumsuz etkileyebilir. Çocuklar arkadaşları ile iletişim kurmakta zorluk çekebilir ve arkadaşlık ilişkileri konusunda da sorunlar yaşayabilirler. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların psikolojik ve sosyal açıdan da desteklenmesi gerekmektedir.

DEHB’nin olumsuz etkileri sadece çocukluk dönemini değil, ilerleyen yaşlarda da görülebilir. DEHB’si olan çocuklar, yetişkinlik döneminde de sorunlar yaşayabilirler. Özellikle, iş yaşamında konsantrasyon problemi yaşayabilirler ve iş performansları olumsuz etkilenebilir.

DEHB’nin olumsuz etkileri konusunda farkındalık yaratmak önemlidir ve DEHB’si olan çocukların erken teşhis ve tedavi edilmesi gerekmektedir. DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde ne kadar olumsuz sonuçlara yol açabileceği hakkında bilgi sahibi olarak, çocukların psikolojik ve sosyal açıdan desteklenmesi gerektiğini unutmamalıyız.

DEHB’nin Tedavisi

DEHB tedavisi genellikle uzman hekimler tarafından ilaç ve terapi yöntemleri kullanılarak yapılır. İlaç tedavisi, özellikle DEHB semptomlarına neden olan dopamin ve noradrenalin gibi sinir iletiminde rol oynayan kimyasalların düzenlenmesine odaklanır. İlaçlar genellikle çocukların öğrenme ve dikkatini artırmaya yardımcı olan uyarıcılar içerir. Ancak, ilaç tedavisi her zaman faydalı olmayabilir ve yan etkileri olabilir.

Bununla birlikte, terapi yöntemleri de DEHB tedavisinde önemli bir rol oynar. Kognitif davranışçı terapi, aile terapisi ve davranış terapisi, DEHB semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir ve çocukların sosyal ve akademik işlevselliğini artırabilir. Birçok ebeveyn, ilaç tedavisinin yanı sıra terapi seanslarına da katılmalarını önerir.

DEHB tedavisinin en iyi sonuçları, hastalığın erken tanısı ve tedaviye başlama ile elde edilir. Tedavi edilmeyen DEHB’nin, çocukların okul başarısını olumsuz yönde etkileyeceği ve diğer davranış problemlerine yol açabileceği bilinmektedir. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların tedavi için yardım alması ve uygun tedavi yöntemleri seçilmesi oldukça önemlidir.

İlaç Tedavisi

DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek belirtileri azaltmaya çalışır. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, zayıf dürtü kontrolü veya anksiyete gibi belirtileri azaltmak için kullanılan birçok ilaç mevcuttur. Bunlar arasında stimülanlar ve non-stimülanlar yer alır.

Stimülanlar, ADHD tedavisinde en sık kullanılan ilaç sınıfıdır. Bu ilaçlar beyinde dopamin ve norepinefrin adı verilen kimyasalları arttırarak etki eder. Bu beyin kimyasalları, dikkatin toplanması, hiperaktivitenin düzenlenmesi ve dürtü kontrolünde yardımcı olur. Non-stimülanlar ise, dapoksetin gibi unutkanlık, dürtü kontrolünü arttırarak ve zayıf koordinasyon belirtilerini azaltarak etki eder.

İlaç tedavisi, DEHB belirtilerini büyük ölçüde azaltabilir. Aynı zamanda, ilaç tedavisi doğru şekilde kullanıldığında yan etki riski oldukça düşüktür ve faydaları belirtiler üzerinde hemen görülebilir. Bununla birlikte, her ilaçta olduğu gibi, ADHD tedavisinde kullanılan ilaçlar da bazı yan etkilere neden olabilir. Yorgunluk, iştah kaybı, mide bulantısı, baş ağrısı, uykusuzluk ve irritasyon gibi yan etkileri olabilir. Bu yan etkilerin hafifletilmesi için, ilaç dozu düşürülebilir veya tedavi edilmesi gereken başka bir tıbbi durum varsa, tedavinin adapte edilmesi gerekebilir.

İlaç tedavisi, DEHB’li bireylerde akademik başarıyı olumlu yönde etkileyebilir. İlaç tedavisine başlamadan önce, DEHB tanısı alan bir bireyin durumu hakkında mutlaka bir uzman ile görüşülmesi gerektiğini unutmayın.

Terapi

DEHB’nin tedavisinde terapi, en yaygın kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir. Terapi, DEHB semptomlarının yönetilmesine yardımcı olurken aynı zamanda çocukların özgüvenlerinin artmasını sağlar. Terapi süreci, bir psikolog veya psikoterapist eşliğinde gerçekleştirilir ve hem bireysel hem de grup terapisi seansları içerebilir.

Bireysel terapide, çocuklar DEHB ile baş etmelerine yardımcı olacak öğrenme stratejileri öğrenirler. Ayrıca, çocuğun zihnindeki olumsuz düşünceleri ele alarak, daha olumlu bir bakış açısına yönlendirme konusunda yardımcı olunur. Grup terapisi seansları ise, DEHB gibi zorluklarla mücadele eden diğer çocuklarla bir araya gelmek için bir fırsat sunar. Böylece, çocuklar sorunlarını ve tecrübelerini diğerleriyle paylaşarak, birbirlerine destek olurlar.

Terapi tedavisi, DEHB tedavisinde ilaç tedavisine alternatif bir yöntem olarak kullanılabilir veya birlikte kullanılabilir. Hangi tedavi yönteminin kullanılacağı, doktor ile aile arasında yapılan bir değerlendirmeden sonra belirlenir. Terapi, DEHB’nin semptomlarını yönetmek ve olumlu bir akademik performans için gerekli olan becerileri öğrenmek için harika bir araçtır.

DEHB’nin Tedavi Edilmediği Takdirde Olumsuz Sonuçları

DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde, çocukların öğrenme, dikkat ve davranış problemleri daha da artabilir. Bu durum, çocukların akademik başarılarını etkileyebilir ve okul başarısızlığına yol açabilir. Okul başarısızlığı, ilerleyen dönemlerde işsizlik, madde bağımlılığı, suçluluk duyguları ve depresyon gibi sorunlara yol açabilir.

DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde, çocukların sosyal becerileri de olumsuz etkilenebilir. Çocuklar, arkadaşlık kurmakta zorluk çekebilir ve sosyal dışlanma ile karşılaşabilirler. Ayrıca, DEHB’si olan çocuklar, düzenli olarak öfke nöbetleri yaşayabilir ve böyle durumlarda kontrolsüz davranışlar sergileyebilirler.

DEHB’nin tedavisi mümkün olduğundan, tedavi yöntemleri erken yaşta uygulanarak çocukların ilerleyen yaşamlarında çok daha olumlu sonuçlar elde etmelerine yardımcı olabilir. İlaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi, aile terapisi ve eğitim desteği gibi yöntemler, DEHB’li çocukların öğrenme, davranış ve sosyal becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde olumsuz sonuçlara yol açabileceği açıktır. Olası olumsuz sonuçlardan kaçınmak için, erken tanı ve tedavi önemlidir. Bu çocukların daha olumlu bir geleceğe sahip olmalarını sağlayarak, olası sorunların önlenmesine yardımcı olabilir.

Okulda Başarısızlık

DEHB’si olan çocuklar, dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktivite gibi belirtilerle karşı karşıyadır. Özellikle dikkat eksikliği, öğrenme sürecinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların zor zamanlar geçirdiği okulda başarısız olma olasılıkları oldukça yüksektir.

Bununla birlikte, DEHB’si olan çocukların sadece öğrenme sürecinde değil, aynı zamanda disiplinle ilgili sorunlarla da karşılaşabileceği unutulmamalıdır. Sınıf ortamına uyum sağlamakta zorlanırlar ve öğretmenlerin yönlendirmelerine uymakta güçlük çekebilirler. Bu davranışlar, okulda disiplinsizlikle sonuçlanabilir ve sonunda akademik başarısızlığa yol açabilir.

Ayrıca, DEHB’si olan çocuklar sınavlara hazırlanma sürecinde de zorlanabilirler. Dikkat eksikliği, odaklanma ve konsantre olmada zorluk çekerler ve bu da sınavlarda başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu durum daha yüksek öğrenim hayatları boyunca da devam edebilir.

Sonuç olarak, DEHB’si olan çocukların okulda başarısızlıkla karşılaşma olasılıkları oldukça yüksektir. Bunun için, erken tanı ve tedavi yöntemleri uygulanarak çocukların öğrenme süreçlerinde ve genel yaşamlarında daha başarılı olmaları sağlanabilir.

Uyuşturucu ve Alkol Bağımlılığı

DEHB olan çocuklar, diğer çocuklara göre uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Bu durum DEHB’nin sosyal ve duygusal sorunları nedeniyle daha fazla stres ve kaygıya yol açmaktadır. Ayrıca DEHB, işlevsel becerilerdeki zayıflıklar nedeniyle gençlerin uygun kararlar vermesini zorlaştırabilir. Bu da yanlış davranışlar sergileme olasılıklarını arttırır.

Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, DEHB olan çocuklarda daha erken yaşlarda başlar ve daha ağır sonuçlara yol açabilir. Uyuşturucu ve alkol kullanımı, beyindeki kimyasal dengesizliği daha da kötüleştirebilir ve DEHB semptomlarını şiddetlendirebilir. Buna, dikkat eksikliği, hiperaktivite, öğrenme güçlükleri ve dürtüsellik dahildir.

DEHB olan çocukların uyuşturucu ve alkol bağımlılığına karşı riskini azaltmak için, uygun tedavi yöntemleri ve müdahaleler hayati önem taşır. Bu çocuklara yapılandırılmış aktivitelerin, öğrenme becerilerinin ve özgüvenlerinin güçlendirilmesine yardımcı olmak, sosyal ve duygusal becerilerini desteklemek ve ailelerine eğitim ve desteği sağlamak önemlidir.

Ayrıca, DEHB olan çocukların uyuşturucu ve alkol bağımlılığı konusunda farkındalık sahibi olmaları ve riskleri hakkında bilgi sahibi olmaları da önemlidir. Bu bilgi ve farkındalık, çocukların uygun seçimler yapmalarına yardımcı olabilir ve bağımlılıktan kaçınmalarına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, DEHB olan çocuklar uyuşturucu ve alkol bağımlılığına karşı daha yüksek risk altındadır. Bu nedenle, uygun tedavi ve destek sağlamak ve bilgi ve farkındalık düzeyini arttırmak büyük bir önem taşır.

Ağız içinde yara ve boyunda ele gelen şişlik kanser habercisi olabilir!

Birçok kişi Kovid-19 endişesiyle pandemi döneminde sağlık kurumlarına giderek küçük sağlık sorunlarını gidermeyi erteleyebiliyor.

Birçok kişi Kovid-19 endişesiyle pandemi döneminde sağlık kurumlarına giderek küçük sağlık sorunlarını gidermeyi erteleyebiliyor. Ancak önemli gibi görünmeyen bazı sağlık sorunları tedavi edilmezse olumsuz sonuçlara neden olabilir. Bunlar neler mi? KBB Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Baş ve Boyun Cerrahisi, KBB Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen “Birçok kişi önemli bir sağlık sorunu olmadıkça hastanelere, sağlık kurumlarına başvurmak ve gitmek istemeyebiliyor. Ancak çok acil ve önemli durumlarda hastanelere gitmeyi tercih edebiliyor.. Bu da anlaşılır bir durum. Ancak acil durumlar, her zaman bir kaza ya da kanama şeklinde olmayabilir. Size önemsiz gelen bazı şeyler çok acil ve çok önemli de olabilir. Acaba neler önemli neler önemsiz bunları biliyor musunuz?” yorumunu yaptı.

Ağızdaki ve boyundaki iki belirtiye dikkat!

Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen, “Ben bir kulak burun boğaz hekimi olarak pandemi döneminde belki de çok üstünde durmayacağınız, ‘Bunun için de hastaneye mi gidilir?’ diyebileceğiniz fakat göz ardı etmemeniz gereken, çok önemli iki bulgudan bahsetmek istiyorum.Bunlardan bir tanesi ağız içerisindeki yaralar, özellikle geçmeyen yaralar. İkincisi de boyun bölgesinde çıkan şişlikler, sertlikler diyebiliriz” dedi.

15-20 günde geçmiyorsa sebebi kanser olabilir

Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen, “Genel olarak ağız içerisinde çıkan yaralar 15-20 gün gibi bir sürede geçer. Eğer ağız yaralarınız bu süre içerisinde geçmediyse bu durum kötü bir hastalığın, açık konuşmak gerekirse kanserin habercisi olabilir.
Aynı şekilde boyunda dışarıdan ele gelen sertlik, şişlik şeklindeki bulgular da 15-20 günde, 1 ayda geçmiyorsa baş-boyun bölgesinde oluşmuş bir kanserin habercisi olabilir. Eski insanların kullandığı, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş çok anlamlı bir tabir var: Kanserden korkma, geç kalmaktan kork. Gerçekten de durumu çok güzel ifade eden bir cümle” diye konuştu. Sezen, “Ağız içerisinde var olan ve geçmeyen yaralar, boyundaki kitleler, çok erken dönemde tespit edilerek tedavileri uygun bir şekilde yapılırsa yaşanan hastalık ne kadar kötü olursa olsun tedavi sonucunda elde edilecek başarı şansı çok çok yüksek olabilir.Bu yüzden bu konuya önem vermek, bulgular görüldüğünde bir uzmana başvurmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘Kalabalık olmayan kurumlara gidin’

Ozan Seymen Sezen, “Haklı olarak hastanelere, sağlık merkezlerine gitmeye çekinebilirsiniz. Ancak evinize yakın, çok kalabalık olmayan, sakin, daha az insanın girip çıktığı bir merkeze giderek KBB uzmanına danışabilir, şikayetlerinizi kendisine anlatabilirsiniz.Böylece tedavinize hemen başlamış olursunuz. Çünkü KBB uzmanları bu tarz yaralara, boyun kitlelerine teşhis koymakta oldukça yetenekli ve deneyim sahibi kişilerdir” vurgusunu yaptı.

Ağız ve boyun kanserlerinde artış var!

“Neredeyse 10 aydır pandemi sürecini yaşıyoruz ve maalesef görüyoruz ki bazı hastalarımız pandemi döneminden beri bu tarz şikayetleri olmasına rağmen hiçbir doktora başvurmamışlar” diyen Sezen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne acıdır ki, son dönemlerde çok ilerlemiş ağız içi ve boyun kanserleriyle karşılaşma oranımız da giderek arttı. Tabii onların da tedavisini yapıyoruz ancak bu durumda daha ilerlemiş bir hastalıkla mücadele etmemiz gerekiyor. Lütfen kendi sağlığınıza önem verin. Basit gibi görünen bu iki bulguyu yaşarsanız ve 15-20 gün, 1 ay gibi sürelerde geçmez ise mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanı ile görüşün. Çünkü sağlığınız her şeyden daha önemli.”

KAYNAK:PEMBENAR

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Bu hastalık kadınlarda kısırlık yapıyor! Kiloda artış ve tüylenme varsa…

En sık görülen kadınsal hastalıklar arasında yer alan polikistik over sendromu özellikle ergenlik ve erişkinlik dönemindeki genç kızlarda görülebiliyor ve…

Polikistik over sendromu günümüzde kadınların en sık karşılaştığı hormonal bozukluk olan hastalıklardan biri. Adet görememe ya da uzun aralıklarla adet görme gibi düzensizliklerle ortaya çıkan polikistik over tedavi edilebilir bir hastalık. Polikistik over sendromunda, kanda androjen adı verilen erkeklik hormonlarının artışına bağlı olarak ciltte sivilcelenme, yağlanma, saç dökülmesi ve tüylenme gibi belirtiler oluşuyor. İşte polikistik over sendromu hakkında her şey…

Polikistik over sendromunun belirtileri neler?

Polikistik over sendromu yumurtlama bozukluğu ve kanda androjen seviyesinin artışıyla belirtilerini verir. Özellikle yumurtlama bozukluğu sonucunda uzun aralıklarla veya bir süre hiç adet olmama şeklinde de kendini gösterebilir.

Kanda androjenlerin arttığını belli eden durumlar arasında erkek tipi tüylenme, saç dökülmesi ve sivilcelenme şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca insülin (şeker) metabolizmasını da bozduğu için özellikle göbek etrafında kilo artışı gözlemlenmektedir. Polikistik over sendromunun belirtileri ise şöyledir;

İnsilüne karşı direnç
Kiloda artış
Saç dökülmesi
Tüylenme
Sivilce
Yüz bölgesinde yağlanma
İltihap
Düzensiz adet
Cildin kararması
Baş ağrısı
Kısırlık
Depresyon

Polikistik over sendromu en sık görülen endokrin bozuklukları arasında yer almaktadır. Yaklaşık her 10 kadından 1’inde görülmektedir. Polikistik over sendromu, ergenlik ve genç erişkinlik dönemdeki genç kızlarda da görülebilen bir durumdur.

Özellikle kilolu, adet görme şikayeti olan, yüzünde sivilceleri ve cildinde yağlanma olan bir genç kızda mutlaka polikistik over sendroumu araştırılmalıdır. Daha çok kilolu ve erkek tipi tüylenmesi olan hastalarda görülmektedir.

Adet düzensizliği ile başvuran her genç kızda da polikistik over sendromu olmayabilir. Genç kızlar ilk adet görmeye başladıkları yıllarda adetleri fizyolojik olarak da düzensiz olabilir.

Üreme fonksiyonlarının düzenlenmesinde önemli olan beyin ve yumurtalık arasındaki akslar ergenlik döneminde tam olarak oturmadığı için yaşanan kimi adet düzensizlikleri normal kabul edilebilmektedir.

Polikistik over sendromu için genellikle hormon ve tam kan sayımı testleri verilmektedir. Kandaki androjen hormonlarının seviyesi ile FSH ve LH adlı hormonların seviyelerinin tespiti polikistik over sendromu tanısı konmasında oldukça önemlidir. Bunların yanı sıra ultrasonografiyle yumurtalıkların polikistik yapısının gösterilmesi tanı koydurucudur.

Polikistik over tedavisi nasıl olur?

Fiziki muayene sonrasında üreme sisteminde herhangi bir problem olup olmadığı gözlemlenir. Kan testinde çıkan hormonsal bozukluklara göre doğum kontrol hapları veya adet düzenleyici ilaçlar önerilebilir. Eğer polikistik overe bağlı gelişen farklı hastalıklar varsa hekim tarafından farklı bir tedavi yöntemi de uygulanabilir.

Polikistik over, uzun süre tedavi edilmezse bu sendroma bağlı farklı hastalıklara da neden olabilir. Polikistik over sendromu hastalarında doğrudan görülen soruların başında yumurtalama bozukluklarına bağlı olarak hamile kalamama gelmektedir.

Ayrıca hastalarda şeker ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlı olarak Tip 2 diyabet, kolesterol yüksekliği ve obezite gibi durumlar da ortaya çıkabilmektedir. Vücutta androjenlerin fazlalığı saç dökülmesi, erkek tipi tüylenme, ciltte yağlanma ve sivilcelenme gibi dermatolojik sorunlara da yol açabilmektedir. Bu nedenlerle polikistik over sendromunun tedavisinde, bu durumların tamamı göz önünde bulundurularak kapsayıcı bir tedavi ele alınmaktadır.

İlaç tedavisi uygulaması temelde vücuttaki hormon dengesinin sağlanması ile yağ ve şeker metabolizmasının dengelenmesi amacıyla uygulanmaktadır. Bu esnada hastanın da uygun diyet ve fiziksel aktiviteyle tedavi sürecini desteklemesi oldukça önemlidir.

Yumurtalama fonksiyonu bozulmuş olan kimi hastalarda bu fonksiyonun tekrar yerine getirilebilmesi için laparoskopik (kapalı) yöntemlerle yumurtalıklara yönelik cerrahi girişimlerde de bulunulabilmektedir.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

GENÇLEŞTİREN DOKUNUŞLAR

Daha genç bir görünüm için uygulanan estetik teknikleri, Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Eser Aydoğdu’dan dinledik.

Küçük dokunuşların bile büyük değişiklikler yarattığı estetik uygulamalar, genç görünümünü korumak isteyenler ya da yaşlanmaya karşı mücadele edenler için popüler tercihler arasında. Peki canlı ve taze bir görünüm için yapılan gençleştirici dokunuşlarda son trendler neler? Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Eser Aydoğdu ile konuştuk.

Günümüzde gençleştirici dokunuşlar söz konusu olduğunda estetikte yükselen trendler neler?

Her geçen gün gelişen, ilerleyen ve daha dinamik bir görünüme kavuşmamızı hedefleyen ürün yelpazesi ile ameliyatsız uygulanabilen; gerek lokal anestezi ile yapılan küçük operasyonlar; gerekse enjeksiyon işlemleri sayesinde ulaşmayı istediğimiz o daha genç görüntüye doğru daha da emin adımlarla ilerliyoruz. Bunlar hastanın ihtiyacına göre hekim tarafından belirlenip hasta ile ortak bir paydada buluşularak karar verilmesi gereken işlemdir. Son dönemde en sık uyguladığımız yarı cerrahi (lokal anestezi ile) tedavi yöntemleri; kök hücre ve yüz askılamadır. Buna ek olarak ise cerrahi olmayan yöntemlerden bahsedecek olursak; 3D hyaluronik asitli yeni nesil dolgular, yüz mezoterapisi ve gençlik aşısı örnek verilebilir.

45 yaş itibari ile gözle görünür hale gelen yorgunluktan kurtulmanın yolları neler?

En sık karşılaştığımız hasta şikayetlerinden biri, 45 yaş ve sonrasında oluşan yüzde yorgunluk ve üzgünlük ifadesidir. Buna birçok yöntem ile çözüm bulunabileceği gibi ki bunlardan birçoğu ortalama 1 yıl gibi kısa sürelerde etkili olan geçici yöntemler olup, en etkili ve kalıcı olan kök hücre, gençlik aşısı ve 7K Lifting uygulamalarıdır.

Yüz germe uygulamalarında doğru tercihe nasıl karar veriliyor?

Aslına bakarsanız bu konuyu üç başlık altında toplayabiliriz. Yüz germe uygulamaları cerrahi, yarı cerrahi ve lazer (focus ultrason) olarak farklı yöntemler ile yapılabilir. Bu noktada mühim olan ön muayene sonrasında hekimin konsültasyon sonucudur. Her yüz ve cilt tipi farklı olduğundan kaynaklı tedavisi de farklı olacaktır.

Öncelikle her yerde adını duyduğumuz mezoterapi tedavisi ile başlayalım. Bu uygulamanın bu kadar popülerleşmesinin sırrını anlatır mısınız?

Yüz mezoterapisi, cildi yenileyen hyaluronik asit, peptitler, somon DNA, vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve amino asitlerin minik iğnelerle cilde enjekte edilmesi ile uygulanan bir tedavi yöntemidir. Burada doktorların en çok tasvip ettiği tedavi olması ve dolayısı ile de hastaların tercih listesinde en üst sırada yer alması tesadüf değildir. Başarılı sonuçlar doğurması direkt olarak cilt altına verilmesi ve buna bağlı olarak cildin kolajen ve elastin uyarımının artması ile cildin nem kazanarak yenilenmesidir.

Yeni nesil mezoterapi olarak görülen 7K lifting nedir?

7K Lifting uygulaması, hastanın kendi kolajen elastin lif sentezini arttırarak , cildin doğal ve dinamik görünüm kazanmasına yardımcı olur. İçeriğinde iki farklı molekül ağırlığına sahip çapraz bağsız yüksek yoğunlukta hyalüronik asit , DMAE , aminoasitler, çinko ve organik silisyum gibi mühim bileşenler içerir. Cilt genleştirme alanında son derece bir medikal estetik tedavisidir.

Genellikle haftada üç seans yapılması uygundur. Seans sayısı ortalama olarak 10 ile 15 arasındadır. Kalıcılığı ise ortalama 2 yıldır.

Gençlik İpi, 6D Star Askısı, Kilit Askı, Altın İple Yüz Germe, Örümcek Ağı gibi yüzde ip askı uygulamalarının pek çok farklı tekniği var. En çok tercih edilenler hangileridir?

Hasta özelliklerine bağlı olarak her yüze, her yaşa, kişinin ihtiyacı ve beklentisine göre bu tekniklerin hepsini uygulayabiliyoruz.

Doğum, kadınlarda birçok fiziksel değişikliğe neden olan bir süreç. Estetik kaygıları beraberinde getiren bu durumdan doğan Annelik Estetiği (Mommy Makeover) hakkında bilgi verir misiniz?

Annelik, bir kadının hayatında yaşayacağı en güzel duygu olsa gerek. Bununla alakalı hamilelik sürecinde vücudun geçirdiği değişimler her hastamızda farklı sonuçlar doğurmaktadır. Hekim olarak bunu gözlemlerken hastaların hem genetik hem de yapısal farklılıklarına göre tedaviyi şekillendirmek en doğrusu. Hamilelik ile birlikte göğüslerde büyüme, karın bölgesinde genişleme ve tabii buna bağlı çatlak oluşumu, bacak, sırt ve bel bölgesinde fazla kilo ile yağ artışı ortaya çıkmaktadır.

Doğumdan 1 yıl sonra ameliyat olunması uygun olacaktır. Ameliyatın amacı doğum sonrası vücutta oluşan sarkma, cilt deformasyonu ve lokal yağlanma gibi değişiklikleri düzeltmektir. Hedeflenen tüm cerrahiler aynı anda yapılabileceği gibi farklı seanslarda da yapılabilir.

Planlama genellikle göğüs dikleştirme, karın germe ve liposuction olarak yapılır. Liposuction ve göğüs için hasta özelliklerine bağlı olarak ön muayenede karar verilir. Karın germede fazla olan deri ve yağ dokusu kesilerek çıkarılır. Sezaryen operasyonu ile aynı anda karın germe işlemi düşünülenin aksine kesinlikle yapılmamalıdır. Karın germe operasyonu sonrasında bir gece hastanede yatış uygundur. Aynı gün hasta yürütülmelidir. Ortalama 1 hafta sonra hasta iş yaşantısına kolaylıkla adaptasyon sağlayabilir. Spor ise 1 ay sonra uygundur. Tüm bunların yanı sıra ameliyat sonrası düzenli ve düşük kalorili beslenmeye dikkat edilmelidir.

Yaşlanmaya karşı mücadele kapsamında uygulanan gençlik aşısı nedir? Faydası nedir?

Gençlik aşısı yer çekimi ve zamanın etkisi ile deride oluşan ince kırışıklıkların, ciltteki deformasyonun ve sarkmaların tedavisinde uygulanan bir mezoterapi yöntemidir. Muhteviyatında hyaluronik asit içerdiği için halk arasında nem aşısı olarak da bilinir. Uygulama sonrası ortalama 15 gün sonrasında aşının etkileri görülür. Etkisi ortalama 6-8 ay boyunca devam eder. Seanslar düzenli aralıklarla yapılırsa etkisini daha uzun vadede görmek mümkündür.

Gözaltları yaş ile çökmeye başladığında en çok tercih edilen çözüm ne oluyor?

Gözaltı kişinin yüz bölgesinde görülen sağlıklı ya da sağlıksız görünümünü destekleyen en önemli alandır. Bu bazen genetik bazen de yapısal faktörler ile ortaya çıkar. Göz altlarında çöküklükler ve çoğu zamanda buna bağlı morluklar oluşur.

Bunun en etkili çözümlerinden biri göz altı ışık dolgusudur. Göz altı ışık dolgusu; göz altlarındaki ince kırışıklıkların açılması, morlukların, torbalanma ve çöküklüklerin giderilmesi için uygulanan bir enjeksiyon işlemidir. İşlem sonrası sonucun yüzde yetmiş oranında görülüyor olması hasta memnuniyetinde büyük etkendir.

Kişi, kendine uygun gençleştirme tekniğini seçerken nelere dikkat etmelidir?

Bu tür işlemler de aynı cerrahi uygulamamalar gibi hekim tavsiyesi ile ilerlenmesi ve hasta beklentisine göre birlikte karar verilmesi gereken uygulamalardır.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!