PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Tiroid Nodüllerinin Yüzde 5’i Kanser Çıkıyor!

Tiroid tespit edilen kişilerin bir çoğu nodülünün kanserle ilişkilendirirken uzmanlar bu konuda önemli bir açıklama yaptı.  

Tiroid tespit edilen kişilerin bir çoğu nodülünün kanserle ilişkilendirirken uzmanlar bu konuda önemli bir açıklama yaptı.

Boyun ön tarafında bulunan kelebek şeklindeki organa tiroid bezi adı veriliyor. Tiroid bezi salgıladığı hormonlar sayesinde vücut sıcaklığı veya kalp atışının düzenlenmesi gibi birçok noktada etkin rol oynuyor. Tiroid organında gelişen nodüller ise hastada soru işaretleri ortaya çıkarabiliyor. Bütün tiroid nodüllerin sadece %5’i kansere dönüşüyor ve hastalık çok ilerlemedikçe belirti vermiyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ersan Eroğlu, Tiroid Kanseri Farkındalık Ayı’nda tiroid kanserleri ile ilgili bilgi verdi.

TİROİD YÜZÜNDEN ANNELİKTEN OLMAYIN! 

Kadınlarda tiroid nodülü daha sık görülüyor

Nodüler tiroid hastalığı günümüzde dünyada tiroid bezinin en sık görülen hastalığıdır. Nodüller tümöral bir oluşumdur ve çoğu zaman iyi huylu olarak seyretmektedir. Tiroid nodülleri kadın cinsiyette daha sık görülse de, erkek cinsiyette tiroid nodüllerinin kansere dönüşme riski daha fazladır. Yapılan kadavra otopsi serilerinde %50, ultrasonografik değerlendirilen hastalarda ise %50-70’lik oranında tiroidde nodül bulgusuna rastlanılmaktadır. İyot eksikliği olan endemik bölgelerde bu sıklık %90 ’lara kadar çıkabilmektedir.

Her tiroid nodülü kanser değildir!

Her tiroid nodülü kötü huylu yani kanser değildir. Ancak tüm tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 5’inde kanser gelişmektedir. Tiroid kanseri 70 yaş üstü, 20 yaş altı ve erkek hastalarda daha sık (2-3 kat) görülmektedir. 4 cm’ den büyük nodüllerde, ses kısıklığına veya basıya bağlı öksürük, yutkunma problemi oluşturan nodüllerde ise kanser görülme ihtimali daha yüksektir. Tüm kanserler de olduğu gibi tiroid kanserlerinde de erken tanı çok önemlidir. Erken yakalanan kanserlerde sadece tiroid bezinin tamamen alınmasıyla kalıcı tedavi sağlanabilmekte, başka tedavi ve uzun takiplere ihtiyaç olmamaktadır. İleri evrelerde ise metastazlar oluşabilmekte, cerrahinin şekli değişebilmekte, boyun diseksiyonları ile daha da cerrahi büyümekte ve sonrasında hastalara radyoaktif iyot tedavisi gerekebilmektedir.

Aile öyküsü olanlar yılda 1 kez kontrol ettirmeli

Tiroid nodüllerinin elle saptanacak boyutta tespit edilme oranı çok düşüktür. Bu sebeple özellikle nodül tespit edilen, aile öyküsü olan veya geçmişte radyasyon öyküsü olan kişilerin başta olmak üzere herkesin yılda 1 kez tiroid ultrasonu yaptırması önerilmektedir. Şüpheli nodüllerin varlığında yapılacak ultrason eşliğinde tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi tanı için yeterli olmaktadır.

Ameliyatta ses telleri de korunuyor

Tiroid kanserlerinde tiroid bezinin tamamı alınmakta, ses kısıklığı olmaması için güncel sinir monitörizasyon cihazları ile ses telleri görülerek korunabilmekte ve  kanamayı engelleyen enerji cihazları kullanarak kanamanın önüne geçilebilmektedir. Bu da minimal kesi ile kısa sürede operasyonun tamamlanmasını sağlamakta ve hayata erken dönüşü kolaylaştırmaktadır. Yine güncel robotik yaklaşımla cerrahi boyunda kesi olmadan minimal invaziv şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Tiroid kanserleri ilk etapta daha çok çevre lenf bezlerine yayılım gösterirler bu sebeple metastatik lenf bezleri tespit edilen hastalara tiroid cerrahisine ek olarak boyun lenf bezi diseksiyonları eklenebilmektedir. Hastanın iyileşme sürecini uzatmaktadır. Tedavi sonrası kemoterapi değil sadece nükleer tıp kliniği tarafında radyoaktif iyot tedavisi yani atom uygulanmaktadır. Takipleri genel cerrahi endokrinoloji ve nükleer tıp tarafından yapılmaktadır. Erken evre tiroid kanseri ameliyatı sonrası hastanın sadece ömür boyu tiroid hormon hapı kullanması gerekmektedir. Aralıklı boyun ultrasonu ve kan tahlilleri ile takipleri 5 yıl boyunca sürdürülmektedir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Hashimoto hastalığı nedir?

Hashimoto hastaları için beslenme tedavisi önerileri Erkeklerden daha çok kadınlarda görülen Hashimoto hastalığı, ilerleyen süreçte ciddi rahatsızlıkları tetikleyebileceğini söyleyen Dyt. Banu Samur Hashimoto hastaları için beslenme tedavisi konusunda önemli tavsiyelerde bulundu.

Hashimoto’nun hipotiroidizme veya yetersiz tiroide neden olabilen otoimmün bir hastalık olduğunu söyleyen Diyetisyen Banu Samur, bu hastalıkla mücadelede beslenmenin oldukça önemli olduğunu belirterek “Hashimoto hastalığı , hipotiroidizme veya yetersiz tiroide neden olabilen otoimmün bir hastalıktır. Tiroid boynunuzun ön tarafında küçük, kelebek şeklinde bir bezdir. Tiroid hormonları vücudunuzun enerjiyi nasıl kullandığını kontrol eder, bu nedenle vücudunuzdaki hemen hemen her organı, hatta kalbinizin atış şeklini
bile etkilerler” dedi. Samur, Hashimoto’nun belirtileri ve beslenme tedavisi konusunda ise şunları söyledi;

Hashimoto hastalığının belirtileri nelerdir?

Hashimoto hastalığı olan birçok insanda ilk başta hiçbir belirti görülmez. Hastalık ilerledikçe, hipotiroidizm
semptomlarından bir veya daha fazlasına sahip olabilirsiniz.
Belirtileri ile şu şekilde sıralanabilir:
Tükenmişlik
Kilo almak
Soğuğa tahammül etme sorunu
Eklem ve kas ağrısı
Kabızlık
Kuru cilt veya kuru incelen saç
Ağır veya düzensiz adet dönemleri veya doğurganlık sorunları
Yavaşlamış kalp atış hızı

BESLENME TEDAVİSİ

Tedavide, kişilere ilaç ile ek hormon verilmektedir. İlaçla tedaviye ek olarak ilerlemenin önüne
geçebilmek için tedavinin beslenmeyle desteklenmesi gerekmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda iyot,
selenyum, demir ve D vitamini ile Haşimato tiroidi arasında bir ilişki olduğu gözlenmiş!
Ciddi iyot eksikliği hipotroidizm ve guatra sebep olurken, iyot fazlalığı ise Haşimato tiroidi riskini
arttırmaktadır. Özellikle ne kadar çok iyot tüketimi varsa hastalık ciddiyeti de o kadar fazla olmakta!
Bu nedenle haşimato hastalığına sahip bireylerin başta gluten içeren tahıllar olmak üzere;
kurubaklagiller, süt ürünleri ve şekeri beslenmelerinden çıkarmaları önerilir. Ayrıca brezilya fındığı,
balık, hindi, yumurta, mantar ıspanak gibi selenyumdan zengin besinlere yer verilmelidir. Gerekli
durumlarda doktor kontrolünde supplementasyonu yapılmalıdır.
Deniz balıkları bol miktarda iyot içerir. Bol bol tüketilmelidir. Sardalye, hamsi gibi ağır metaller
içermeyen küçük balıkları tercih edin.

Tiroid hastalıklarını önlemek için alınan önlemlerden biri de sofra tuzunun içine iyot katılmasıdır. Ama
zararlı maddeler içeren rafine tu Selenyum açısından zengin birer kaynak olan soğan ve sarımsak aynı
zamanda iyot da içerir.

Selenyum zengini serbest gezen tavuk yumurtası da beslenmeye mutlaka eklenmesi gerekenlerdendir.
Bol miktarda selenyum içeren ayçiçeğini ve cevizin Haşimato hastaları tarafından tüketilmesinde fayda
var.
Tiroid hastalıklarını önlemek için alınan önlemlerden biri de sofra tuzunun içine iyot katılmasıdır. Ama
zararlı maddeler içeren rafine tuzlar yerine doğal olarak iyot zengini olan kaya tuzunu tercih edin.
Guatrojenik besinler dediğimiz brokoli, karnabahar, ıspanak, lahana, şeftali, yer fıstığı, çam fıstığı, turp,
çilek, şalgam, brüksel lahanası gibi besinlerin semptomları arttırabileceğinden diyetinizde mümkün
olduğunca az yer alması gerekiyor. Özellikle bu sebzeleri çiğ değil de pişmiş şekilde tüketmeye özen
göstermelisiniz.

Tüketilmesi gereken besinler;

Yaban mersini, domates, biber, maydanoz, greyfurt, portakal, semizotu gibi antioksidandan zengin sebze
ve meyveler tiroid bezi ve bağışıklık sistemi sağlığına yararlı olur.
Selenyum mineralinin tiroid hormonlarının düzgün çalışmasında görevli olan enzimlere olumlu etkileri
vardır. Brezilya kestanesi, ay çekirdeği, mantar, yumurta, hindi eti, tavuk göğüsü selenyum kaynağı
besinler arasında sıralanabilir.
Tirozin, T3 ve T4 hormonlarının üretiminde görevli olan bir amino asid çeşididir. Et, süt ve baklagiller
tirozinden zengin olan besinlerdir.

Tiroid diyeti programında dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır.

Su tüketimi tiroid hastaları için daha fazla önem taşımaktadır. Normal ve sağlıklı bir insanın günde 8
bardak su içmesi önerilirken bu sayı tiroid hastalarında en az 10-12 bardak olmalıdır.
Su metabolizmanın hızlanmasında ve tokluk hissinin oluşmasında etkili olur. Bu yüzden hem hipotiroid
hem de hipertiroid hastaları su tüketimini ihmal etmemelidir.
Metabolizmanın düzgün çalışması, besin ve kalori kontrolünün yapılabilmesi için günde 3 ana öğün
mutlaka yapılmalıdır, 2-3 ara öğün tüketimine de özen gösterilmelidir.
Özellikle hipotiroid hastaları kendilerini yorgun ve halsiz hissedebilirler. Antioksidan kaynağı olan ve
metabolizmayı hızlandıran yeşil çay tüketimi bu kişiler için daha fazla önem taşır.
Tiroid hastalarının diyette tokluk hissini hissetmeleri önemlidir. Bu yüzden lif içeriği yüksek besinler
tercih edilebilir. Taze sebze ve meyveler, bakliyat çeşitleri, ceviz, fındık gibi kabuklu yemişler diyet
listelerinde yer almalıdır. Aynı zamanda bu besinler kabızlık, ishal gibi bağırsak problemlerinin
yaşanmaması için de önemlidir.
Özellikle brokoli, karnabahar, lahana, turp gibi guatrojenik besinlerin tüketilmemesi önerilir.
Kafein kaynaklarının tüketimi de tiroid hastalarının dikkat etmesi gerektiği bir diğer önemli konudur.
Günde en fazla 300 mg kafein; yani 2-3 kahve fincanı kadar kahve içilebilir.
Diyetin yanında egzersiz de mutlaka yapılmalıdır. Özellikle metabolizması yavaş çalışan hipotiroid
hastaları mutlaka düzenli bir egzersiz planı uygulamalıdır.

ÖRNEK BESLENME LİSTESİ
Uyanınca:
 2 bardak su
 1 fincan filtre kahve (içine 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı)

Kahvaltı:
 1 adet haşlanmış yumurta veya omlet
 2 dilim beyaz peynir
 Domates, salatalık
 1-2 dilim çavdar ekmeği
Kuşluk:
 1 fincan yeşil çay + 2 tam ceviz içi
Öğlen:
 100-120 gr ızgara veya fırında pişmiş tavuk eti/ köfte veya balık
 Bol yeşillikli salata (1 tatlı kaşığı keten tohumu)
 1 bardak ayran
 1-2 dilim çavdar ekmeği
İkindi:
 1 adet wasa üzerine lor peyniri + dereotu
 1 fincan yeşil çay
Akşam:
 1 kase çorba
 1 porsiyon sebze yemeği (guatrojenik besinler hariç)
 3 kaşık yoğurt
 Bol yeşillikli salata (1 tatlı kaşığı keten tohumu)
Gece:
 2 ince dilim ananas veya 1 çay bardağı yaban mersini
 1 bardak kefir

Hashımato’da kilo vermek için nasıl beslenmeliyiz?

HASHIMATO’DA KİLO VERMEK İÇİN NASIL BESLENMELİYİZ?

HASHIMATO’DA KİLO VERMEK İÇİN NASIL BESLENMELİYİZ?

Hashımato hastalığı otoimmün bir hastalıktır. Vücudun kendi bağışıklık sistemi tiroid dokusunu bir yabancı olarak algılar ve yok etmek ister. Bu yüzden bağışıklık sistemi tiroid bezini yok etmek için antikor üretir. Bu antikorlar tiroid hücrelerini hasara uğratır ve tiroid bezi küçülmeye başlayarak hormon yetmezliği meydana gelir.

Hashımatonun belirtileri arasında;

  • Kilo alma
  • Kabızlık
  • Ödem
  • Yorgunluk
  • Halsizlik
  • Üşüme
  • Cilt kuruluğu yer alır.

Tiroid bezi tüm hücrelerde temel metabolizmayı düzenler. Vücutta ki yağ ve karbonhidrat metabolizmasını, vücut ısısı ve kalp atım hızı gibi birçok süreci düzenlemektedir. Tiroid bezinin küçülmesi ve yavaş çalışması metabolizmamızı yavaşlamasına neden olduğu için kilo verme sürecimizi yavaşlatabilir.

Peki bu süreçte nasıl beslenmeliyiz?

  • Otoimmün bir hastalık olduğu için antiinflamatuar beslenmek, inflamasyonu azaltmasını destekler. Bunun için şeker, fastfood, kızartılmış besinlerden uzak durun. Yağlı balıklar, kırmızı meyveler (çilek, ahududu, yaban mersini, böğürtlen), zerdeçal, yeşilçay, üzüm gibi bağışıklığı destekleyen besinlere daha çok yer verin.
  • İyot tiroid hormonlarının üretimi için gereklidir. Fazla iyot alımı otoimmün antikorları uyardığı için hashımatoda semptomlarının şiddetlenmesine sebep olur. Bu yüzden İyot tüketimine dikkat edilmeli.
  • Tiroid fonksiyonlarının düzgün çalışması için gerekli enzimdir. Selenyumdan zengin besinlere beslenmenizde yer verin. Ton balığı, yumurta, yağlı tohumlar, brezilya selenyumun iyi kaynaklarıdır.
  • Tiroid hormonlarının çalışmasını azaltan guatrojenik besinlerden uzak durun. Karnabahar, brokoli, lahana, brüksel lahanası, hardal tohumu, şalgam, turp, soya ve soya bazlı yiyecekler guatrojenik besinler arasındadır.
  • Bağışıklık sistemi için önemli olan çinko, tiroid bezinizin sağlığını da korur. Çinko içeren besin kaynakları; kırmızı et, kuru baklagiller, mantar, yağlı tohumlar, kabak çekirdeği, istiridye gibi besinlerdir.
  • Ödem problemi yaşıyorsanız günde 2-2.5 litre su tüketimine dikkat edin
  • Kabızlık yaşıyorsanız bağırsak sağlığınız için probiyotik içeren yoğurt, kefir gibi besinlerin tüketimine özen gösterin.
  • Gluten ve laktoz otoimmün hastalıkları tetikleyebilir bu yüzden gluten içeren tahıllar, bulgur gibi besinleri ve laktoz içeren süt ve süt ürünlerini beslenmenizden bir süre çıkartarak semptomlarınızı kontrol edebilirsiniz.