Emdr terapisi

Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantıdır. Örneğin; Günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilmektedirler. EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olmaktadır. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görmektedir. Terapi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlamaktadır.

EMDR NEDİR?

EMDR, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. Açılımı, Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme’dir. Her yaştan milyonlarca kişiye uygulanmıştır. Farklı tiplerdeki psikolojik rahatsızlıkları, verimli ve hızlı bir şekilde tedavi edilmesini sağlamıştır.

EMDR Nasıl Geliştirildi?

EMDR’nin gelişimi 1987 senesinde, Dr. Francine Shapiro’nun göz hareketlerinin rahatsız edici düşüncelerin şiddetini azaltabildiğini tesadüfen keşfetmesiyle başlamıştır. Dr. Shapiro bu etkiyi travmaya maruz kalmış kişiler üzerinde bilimsel olarak incelemiştir. Daha sonra da tedavide sağlanan başarıyı gösteren çalışmasını yayınlamıştır (Journal of Traumatic Stress, 1989).

O tarihten itibaren EMDR, tüm dünyadan terapistlerin ve araştırmacıların katkılarıyla hızla gelişmiştir. Günümüzde EMDR, birçok farklı terapi ekollerinden ögeleri içermektedir. Farklı tanı almış durumlara özel standartlaştırılmış protokolleri bulunan, bütüncül bir terapi yöntemidir.

EMDR Nasıl İşliyor?

EMDR teorisinin altyapısını oluşturan Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim aracılığı ile kendisine ulaşan bilgiyi işlemektir. Ve işlevsel hale getirmektedir. Duygu, düşünce, duyum, imge, ses, koku gibi bilgiler işlenip ilişkili anı ağlarına bağlanarak bütünleşmektedir. Böylece o deneyimle ilgili öğrenme gerçekleşmektedir. Edindiğimiz bilgiler gelecekte tepkilerimizi uygun bir şekilde yönlendirmek üzere depolanmış olmaktadır.

Bu sistem normal çalıştığında, ruh sağlığını ve insan gelişimini öğrenme yoluyla desteklediği için adaptif ve uyumlu bir mekanizma olarak kabul edilmektedir.

Travmatik veya çok fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem bozuluyor gibi gözükmektedir. Yeni bilgi işlenip mevcut anı ağına entegre olmaz. Deneyimi anlamlandırabilmek için anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz ve akıl sağlığına uygun sonuçlar çıkarılamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle depolanmaktadır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşar gibi etkilenmektedir.

EMDR’ye göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında uyum bozucu, işlev bozucu, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar yatmaktadır. Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (Örn: Ben aptalım), olumsuz duygusal tepkileri (Başaramamaktan korkma) ve olumsuz somatik tepkileri (Sınavdan önceki gece karın ağrısı) problemin kendisi değil, semptomları, bugünkü dışavurumlarıdır. Bu olumsuz inanç ve duygulara yol açan işlenmemiş anılar şimdiki zamandaki olaylar tarafından tetiklenmektedir.

Psikolojik Travmalar

Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantıdır. Örneğin; Günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilmektedirler.

EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olmaktadır. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görmektedir.

Terapi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlamaktadır.

EMDR Terapisi Nasıl Uygulanır?

EMDR terapisinde 8 aşamalı, üç yönlü (Geçmiş, şimdi, gelecek) bir protokol uygulanmaktadır. Hedef, geçmişte yaşanan anıların yeniden işlenerek duyarsızlaşmanın sağlanmasıdır. Aynı zamanda bugünkü semptomların tedavisi ve danışanın gelecekte karşılaşacağı benzer sorunlar karşısında olumlu davranışlar sergilemesidir. Tüm bunların kazandırdığı olumlu inanç ve duyguların geliştirdiği yeni bakış açısını danışanın gösterebilmesidir.

EMDR’nin Etkinliği Kanıtlandı mı?

2019 yılında yapılan bir araştırmada 30’un üzerinde randomize kontrollü çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın sonucu olarak EMDR’nin danışanların çoğunluğunun travma sonrası stres semptomlarını etkili bir biçimde azalttığı veya yok ettiği izlenmektedir. Genellikle psikolojik sorunları ile bağlantılı olan semptomlarda da (Endişe gibi) azalma sağladığı görülmektedir (De Jongh et al., 2019.)

EMDR birçok uluslararası sağlık ve devlet kurumu tarafından da etkili bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:

  • Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO, World Health Organization)
  • Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association)
  • Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Birliği (International Society for Traumatic Stress Studies)
  • Amerika Savaş Gazileri Bakanlığı (U.S. Department of Veterans Affairs)
  • Amerika Savunma Bakanlığı (U. S. Department of Defense)
  • Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı (United Kingdom Department of Health)
  • Ulusal İsrail Akıl Sağlığı Kurulu (Israeli National Council for Mental Health)

EMDR Hangi Sorunları Tedavi Edebilir?

EMDR’ye göre psikolojik ve/veya psikosomatik rahatsızlıkların bir çoğu anılara bağlıdır. Klinik uygulama alanı genişlemiştir ve birçok sorunu başarılı bir şekilde tedavi ettiği görülmüştür.

• Kişilik Bozuklukları
• Panik Bozukluğu
• Kaygı Bozuklukları
• Depresyon
• Komplike Yas
• Disosiyasyon
• Rahatsız Edici Anılar
• Fobiler
• Ağrı Rahatsızlıkları (Migren, Fibromiyalji)
• Yeme Bozuklukları
• Performans Kaygısı
• Stres ile Başa Çıkma
• Bağımlılıklar (Alkol, Madde, İnternet gibi)
• Cinsel ve/veya Fiziksel Taciz
• Beden Algısı Bozuklukları
• Cinsel İşlev Bozuklukları
• Davranım Bozuklukları ve Özgüven Sorunları
• Kompleks Travma

Travma İle İlişkili Bozukluklar

Travma için bilgi mi arıyorsunuz? Travma İle İlişkili Bozukluklar makalesine göz atın ve Travma hakkında daha fazla bilgi edinin

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travmayı anlamaya ve uygulamaya yönelik pozitif etkisi olması nedeniyle ilk ve geniş bir bozukluk olarak görülmektedir. TSSB, travma yaşayan kişilerin stres ve ilişkili bozukluk veya sorunları daha net bir şekilde ifade eden durumların başında görülmektedir. Herhangi bir kişiye TSSB tanısı koyabilmek için o kişinin travmatik bir olay yaşaması gerekmektedir. TSSB belirtilerinden biri kişinin travmatik durumu tekrardan yaşamasıdır. Kişi yaşanılan travmatik olayı elinde olmadan rahatsız edici bir şekilde anımsaması, olayla ilgili rüyalar görmesi, yaşadığı olayı sanki tekrardan yaşıyormuş gibi hissederek geriye dönüşler yaşaması ve travmayı hatırlatan uyaranlar ile karşılaşarak olumsuz fizyolojik tepkiler göstermesi durumlarıdır. İkinci bir belirti kişinin travmatik anımsama yaratan uyaranlardan kaçınması ve genel tepki verme seviyesinde azalma görülmesidir. Kişi travmatik olayı hatırlatan düşüncelerden uzaklaşmak için yoğun bir çaba göstermesi kişide sıkıntı, çaresizlik gibi durumlara neden olur bu da kişinin travmanın anlatımını zorlaştırmaktadır. Kişi travmatik olayı hatırlatan yer, durum ve kişilerden kaçınmaktadır. Kişinin duygularında hissizlik ve duyguları duyumsama yetisinde azalmalar görülmektedir. Daha önceden ilgi duyulan etkinlik ve hobilere karşı ilgisizlik ya da katılım da azalmalar görülmektedir. Aynı zamanda çevresindeki insanlardan uzaklaşma ve onlara karşı yabancılık duyma görülmekte, kişi için bunun sebepi yaşamış olduğu olayı çevresindekilerin yaşamamış olması ve bundan dolayı onu anlamıyacakları düşüncesidir. Üçüncü bir belirti ise travmatik olay sonrası kişide uyarılmışlık belirtilerinin görülmesidir. Bu belirti de travmatik olayla ilgili uyaranların bedende ve beyinde yarattığı bir genel uyarılmışlık hali görülmektedir. Bu da kişide uyuma da güçlük uykuyu sürdürmede zorlanma, sürekli tetikte olma hali, ani öfke patlaması, çabuk sinirlenme ve işlerine yoğunlaşma da güçlü gibi sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Akut Stres Bozukluğu Travmatik olaydan sonra dört hafta içerisinde başlayan iki ile otuz gün boyunca ortaya çıkan ve kaybolan stres belirtisi olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir kişiye akut stres bozukluğu tanısı koymak için kişide en az üç disosiyatif(çözülme) belirti görülmesi gerekmektedir. Bu belirtiler dalgınlık, tepkisizlik, yabancılaşma, benlik dışına çıkma, uyuşukluk, ve benzeri belirtileridir. Diğer bir yandan da sanki travma tekrarlanarak yaşanmaktadır. Kişinin gözlerine tekrarlı bir şekilde gelen travmatik görüntüler, yanılsamalar, travmayı anımsatan durumlar ile sıkıntı içine girme gibi durumlar olmaktadır. Bununla beraber her stres durumunu bozukluk olarak görmemek gerekir bozukluk yaşanılan travmanın yaygınlığına göre daha ender olmaktadır.

Disosiyatif Bozukluk

Disosiyatif bozukluk travmatik olaylarda bireyin bellek ve kimlik sorunun ortaya çıkması durumu olarak tanımlanmaktadır. Genellikle çocukluk yıllarında yaşanan kötü olaylar sonucu ortaya çıkmaktadır. Çocuğun kendisinden yaşça büyük veya fiziksel olarak güçlü olan insanların kötü muamele ve istismar edici olayları karşısında çocuk güçsüz ve çaresizidir. Çocuk bu olayların üstesinden gelebilmek için disosiasyon başvurur tehlike anında çocuğun olay yerinden kaçması ya da kopması durumudur. Diğer bir anlam da tehlike anında tepki verme biçimi olarak ifade edilmektedir. Yani çocuğun başa çıkmakta zorlandığı olaylar(cinsel saldırı, istismar, şiddete uğrama veya bu duruma şahit olma, fiziksel bütünlüğe tehdit, işkence vb.) karşısında verdiği tepki biçimi olarak ta ifade edilmektedir. Disosiyatif bozukluklar genellikle etrafındaki insanları üzmek istemeyen ve onlara hayır demekte zorlanan insanlarda sık olarak görülmektedir. Bu da çevresi ile sözel olarak iletişim kurmakta zorlanan ve sıkıntılarını paylaşmayan insanların sorunlarını bilinç değişikliği ile bir yandan farklı bir şekilde dile getirmeye çalıştıkları düşünülmektedir. Majör Depresyon Hemen hemen bütün ruhsal bozuklar da görülen majör depresyon travmadan sonra da görülebilmektedir. Ayrıca, TSSB ile birlikte en sık görülen bozukluklardan biridir. Majör depresyon iki hafta süren çökkün durum veya ilgisizliğin yanı sıra depresif belirtilerin bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. İki hafta boyunca depresif belirtilerin en az dört tanesi görülmektedir. Bu depresif belirtiler; depresif olan kişinin ya da başkasının durumu bildirmesi, ilgilendiği etkinliklere karşı artık eskisi gibi ilgilenmeme ve zevk almama, beslenmenin düzensiz olması aşırı derecede kilo alımı ya da kilo kaybı olması, aşırı uyuma ihtiyacı hissetme uykusuzluk olma hali, yorgun bitkin hissetme ya da enerji kaybı yaşaması durumu, kendini değersiz olarak görme ya da suçluluk duygularının içerisinde olma, bir konu üzerinde düşünme ya da düşüncelerini yoğunlaştırma da azalma, çoğu zaman ölümü düşünme, herhangi bir tasarı kurmaksızın tekrarlayan intihar düşüncesi, intihar girişiminde bulunma ya da intihar üzerine bir tasarının olması ve psikomotor ajitasyonun olması gibi belirtiler majör depresyonun oluşumuna neden olmaktadır.