PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Travma ve Travmanın Etkileri

Için bilgi mi arıyorsunuz? Travma ve Travmanın Etkileri makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Travmayı ve travmanın insanlar üzerindeki etkilerini anlamamız açısından alana önemli katkılarda bulunan Van Der Kolk tarafından yazılan “Beden Kayıt Tutar” kitabında, Kolk ilk bölümüne Jessica Stern’ün Denial: A Memoir of Terror kitabından bir alıntı yaparak başlar. Bu alıntı, travma yaşayan birinin ağzından, travmanın kişi üzerindeki etkisini bize mükemmel bir şekilde özetler. İşte, travma yaşayan bir insanın ağzından travma şu şekilde anlatılabilir:“ Bazı insanların yaşamları, öykü gibi akıp gidiyor, benimkinde ise bir sürü duraklamalar ve başlangıçlar var. İşte travmanın yaptığı şey bu. Akışı bölüyor… Sadece “olup bitiyor” ve ardından yaşam devam ediyor. Kimse sizi buna hazırlamıyor.”

Travma; günlük rutini bozan, kişiyi korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkiler bırakır. Kişinin; beden bütünlüğünde ve ruhsal işleyişinde onarılması gereken hasarlara neden olur. Yukarıdaki alıntıda da görüldüğü gibi kişinin hayatındaki akışı bozabilir. Peki, travma bunu nasıl mı yapıyor? Travma; kişinin geçmişinde “olup biten” bir olay olmaktan ziyade, kişinin zihninde, beyninde ve bedeninde iz bırakıyor.

Travmanın türlerine bakacak olursak: çocuk istismarı, doğal afetler, yangın ve yanıklar, savaş, işkence, tecavüz ve cinsel saldırı, motorlu araç kazaları travmanın bazı türleridir. Travma tepkisi herkeste aynı şekilde görülmez. Travmaya maruz bırakılan kişiye dair değişkenler (kadın cinsiyeti, toplumsal cinsiyet, yaş, ırk, yoksulluk, işlevsiz baş etme yolları vb.), yaşanan travmanın özellikleri (kasıtlı şiddet eylemleri, yaşama dönük tehditler, fiziksel yaralanma, cinsel saldırıya maruz bırakılma vb.) ve toplumsal tepki,destek ve kaynaklar (aile üyeleri, arkadaşlar ve çevrenin desteği, suçlayıcı olmayan tepkiler, yardım kuruluşlarının varlığı vb.) travma tepkisini etkileyebilecek değişkenlerdir.

Çocuklukta yaşanan travmaların kişi üzerinde daha kalıcı psikolojik zorluklara neden olduğu söylenebilir. İnsan gelişiminin olumsuz dış etkilere en açık olduğu bir dönemi olması nedeniyle, çocuklukta yaşanan travmalar kişi üzerinde, hızlı bir şekilde müdahale edilmediğinde, yaşam boyu biriken ve katlanan etkiler bırakabilir. Çocukluk travmaları, psikolojideki rahatsızlıklar söz konusu olduğunda, uzmanların her zaman öncelediği, rotalarını belirledikleri bir pusula gibi görünür.

Travmanın Etkileri Neler Olabilir?

Travma kişiyi, biyolojik-psikolojik-sosyolojik olarak etkiler. Travmanın kişi üzerinde birçok olumsuz ve başa çıkılması zor etkileri olabilir. Genel olarak kişiler; korku, çaresizlik, dikkat toplama güçlüğü, öfke ve suçluluk gibi duygular yaşarlar. Travmayı hatırlatan kişi(ler)den ya da ortam(lar)dan kaçma çabası söz konusudur. Bunlarla birlikte; hissizlik, dalgınlık, duygusal küntlük (duygusal donukluk), şaşkınlık, farkındalıkta azalma, depersonalizasyon (kişinin kendi bedenine ya da zihnine yabancılaşması), derealizasyon (kişinin gerçek dünya algısından uzaklaşması) ve dissosiyatif amnezi (strese bağlı olarak gelişen anormal hafıza kaybı) gibi belirtiler oluşabilir. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)’nda kişi; yineleyici, istemsiz ve sıkıntı veren anılar/düşler görebilir. Flashbackler (geçmişe dönüşler) yaşayabilir. Anksiyete, kaygı ve panik bozukluk, majör depresyon, psikotik depresyon, somatik (bedensel) belirtiler ve bağlantılı bozukluklar, bağışıklık sistemi zayıflığı, psikoz, madde kullanım bozukluğu, bağlanma sorunları da travmanın neden olabileceği başka etkiler olarak sayılabilir. Yani, travmanın kişi üzerindeki etkilerine bakıldığında, travmanın bazı hastalıkların sebebi, bazılarının hazırlayıcısı ve bazıları içinse sürdürücü etkisi olduğu söylenebilir.

Travmaya Maruz Bırakılan/Kalan Beyinde Neler Olup Biter?

Travmatik bir olaya maruz kalan ya da maruz bırakılan kişi artık farklı bir sinir sistemiyle hayatta kalmaya çalışır, buna mecbur kalır. Travma yaşayan insanların beyninde; biyolojik ve nörolojik düzeyde önemli değişiklikler meydana gelebilir. Travma; beynin yapısını ve işleyişini derinden etkileyerek stres yanıtlarını, duygusal düzenlemeyi ve hafıza süreçlerini değiştirebilir. Ancak bu değişiklikler her zaman kalıcı değildir. Terapi, ilaç tedavisi, farkındalık çalışmaları ve destekleyici sosyal ilişkiler, beynin iyileşmesine yardımcı olabilir. Travmanın etkilediği başlıca birkaç beyin bölgesine bakılacak olursa, bunlar:

Amigdala, korku ve tehdit algısından sorumlu bir beyin bölgesidir. Travma sonrası, amigdala aşırı aktif hale gelebilir. Bu, kişinin sürekli olarak tehlikede olduğu hissini yaşamasına ve gereksiz yere “savaş ya da kaç” tepkisi göstermesine neden olabilir.

Hipokampus, anıların oluşumu ve düzenlenmesinden sorumlu bir bölgedir. Travma yaşayan kişilerde bu bölge etkilenebilir ve travmatik olayların işlenmesi zorlaşabilir. Bunun sonucunda kişi, geçmiş olayları hatırlamakta zorlanabilir veya travmatik anıları doğru bir şekilde işleyemeyebilir.

Prefrontal korteks, karar verme, düşünme ve duygusal düzenlemeden sorumlu olan beyin bölgesidir. Travma sonrasında, bu bölgenin işlevi zayıflayabilir. Prefrontal korteks yeterince etkin çalışmadığında, kişi duygusal tepkilerini kontrol etmekte zorlanabilir, ani öfke patlamaları, kaygı atakları veya kontrolsüz duygusal tepkiler gösterebilir. Prefrontal korteksin işlevindeki bozulmalar, travma yaşayan kişilerin rasyonel düşünme yeteneklerini olumsuz etkileyebilir. Travmatik olaylar karşısında mantıklı kararlar almak zorlaşabilir ve kişi, tehlikenin ortadan kalktığını bilse bile kendini sürekli tehdit altında hissedebilir.

Görüldüğü gibi travma, kişinin hayatı algılayış biçimini tamamen değiştiren zorlayıcı bir yaşantıdır. Travmanın etkileri geniş kapsamlı ve çok boyutludur. Bu etkiler her bireyde farklı yoğunlukta ve şekilde ortaya çıkabilir. Ancak doğru yaklaşım ve destekle travmanın etkilerini hafifletmek ve iyileşme sürecine girmek mümkündür. Kaynaklara göre birçok insan; psikoterapi, ilaç tedavisi, fiziksel aktivite, farkındalık ve sosyal destek ile travmanın etkileriyle başa çıkabilir.

İkili ilişkilerde Stockholm sendromu

Sevgilinizden ayrılmak için onca sebebe rağmen ayrılamıyorsanız geçmişinizde Stockholm sendromu benzeri travmalar olabilir…

Karşı cins ilişkilerinde Stockholm sendromu benzeri travma değerlendirilmesi de gerekir. Peki bu nedir?

İlk kez psikiyatr Bejerot tarafından tanımlanan sendrom, ismini İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir olaydan almaktadır. 1973 yılında banka soyguncusu tarafından 6 gün boyunca rehin tutulan rehinelerde beklenmeyen davranış şekilleri ortaya çıkmıştı. Rehineler polisin bankayı basacağını fark edip soyguncuları uyarmışlar ve mahkemede soyguncular aleyhine ifade vermek istememişlerdir. Hatta savunma ücreti için para toplamışlardır. Yine banka görevlisi bir kadın, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler, sonunda da onunla evlenir.

Karşı cins ilişkilerinde Stockholm sendromu ise psikolojik şiddette maruz kalan kurbanın partnerine aşırı bağlanması onsuz yapamayacağını hissetmesidir. Bir taraf, sürekli karşı tarafı travmatize eder. Travmaya maruz kalan karşı taraf ise giderek o ilişki içinde hapis edilir.

“Bana bunları yapıyor ama yine de onsuz yapamıyorum onsuz nefes alamıyorum “, “Tamam bana kötü davranıyor ama beni sevdiğini hissediyorum”, “Benim de hatalarım var, onun dediklerini yaparsam sorun olmuyor, şeytan tüyü var onda, aşık oldum ne yapabilirim”, “Sadece bana değil herkese öyle, kötü niyetli değil”, “Ben eskiden böyle değildim onunla birlikte olmaya başlayınca böyle oldum, kendimi tanıyamıyorum, bir gün iyi bir gün kötü, bir gün seni seviyorum diğer gün sevmiyorum” şeklinde olan hapis olunuşlar ile ortaya çıkabilir.

Peki neden?

Şiddet uygulayanın ilk hedefi kurban üzerinde denetim kurarak onu hareketsiz hale getirmektir. Bu nedenle sürekli ‘Haksızsın yanlış yapıyorsun, sen bilemezsin” diyerek karşı tarafta yetersizlik duygularını yaratarak onu köleleştirir. Ya da sürekli hayatında kurallarla çevresini sararak yalnızlaştırabilir. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder.

Aynı zamanda kurbanı pasifleştirdikten sonra suçlarını haklı göstermenin psikolojik ihtiyacı içindedir ve bunun için kurbanın onayına ihtiyaç duyar. Saldırganın yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini saldırganın yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. Giderek içinde bulunulan tehlike görülmemeye başlanır.
Travmaya maruz kalan kişi saldırganla travmatik bağlanma geliştirerek giderek ondan ayrılamaz olduğunu düşünmeye başlar ve gittikçe ayrılmak da zorlaşır.

Aşk ve ‘onsuz yapamıyorum’ların altında bazen travmatik süreçler yatıyor olabilir. Aşk başka, ilişki başka, yaşadığınız durum başka olabilir.

Bitiş ve olmayışlar bir yasın başlangıcı

Bir ilişkinin bitiminin bilgisinin beyinde nasıl işlendiği de bu süreci etkilemektedir. Aslında bu bitiş ve artık olmayışlar bir yasın başlangıcıdır. Daha öncesinde kişinin tamamlamadığı yas süreçlerinin olması, bazı kişilik özellikleri gibi faktörlerde bu süreci etkilemektedir.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Emdr terapisi

Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantıdır. Örneğin; Günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilmektedirler. EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olmaktadır. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görmektedir. Terapi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlamaktadır.

EMDR NEDİR?

EMDR, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. Açılımı, Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme’dir. Her yaştan milyonlarca kişiye uygulanmıştır. Farklı tiplerdeki psikolojik rahatsızlıkları, verimli ve hızlı bir şekilde tedavi edilmesini sağlamıştır.

EMDR Nasıl Geliştirildi?

EMDR’nin gelişimi 1987 senesinde, Dr. Francine Shapiro’nun göz hareketlerinin rahatsız edici düşüncelerin şiddetini azaltabildiğini tesadüfen keşfetmesiyle başlamıştır. Dr. Shapiro bu etkiyi travmaya maruz kalmış kişiler üzerinde bilimsel olarak incelemiştir. Daha sonra da tedavide sağlanan başarıyı gösteren çalışmasını yayınlamıştır (Journal of Traumatic Stress, 1989).

O tarihten itibaren EMDR, tüm dünyadan terapistlerin ve araştırmacıların katkılarıyla hızla gelişmiştir. Günümüzde EMDR, birçok farklı terapi ekollerinden ögeleri içermektedir. Farklı tanı almış durumlara özel standartlaştırılmış protokolleri bulunan, bütüncül bir terapi yöntemidir.

EMDR Nasıl İşliyor?

EMDR teorisinin altyapısını oluşturan Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim aracılığı ile kendisine ulaşan bilgiyi işlemektir. Ve işlevsel hale getirmektedir. Duygu, düşünce, duyum, imge, ses, koku gibi bilgiler işlenip ilişkili anı ağlarına bağlanarak bütünleşmektedir. Böylece o deneyimle ilgili öğrenme gerçekleşmektedir. Edindiğimiz bilgiler gelecekte tepkilerimizi uygun bir şekilde yönlendirmek üzere depolanmış olmaktadır.

Bu sistem normal çalıştığında, ruh sağlığını ve insan gelişimini öğrenme yoluyla desteklediği için adaptif ve uyumlu bir mekanizma olarak kabul edilmektedir.

Travmatik veya çok fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem bozuluyor gibi gözükmektedir. Yeni bilgi işlenip mevcut anı ağına entegre olmaz. Deneyimi anlamlandırabilmek için anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz ve akıl sağlığına uygun sonuçlar çıkarılamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle depolanmaktadır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşar gibi etkilenmektedir.

EMDR’ye göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında uyum bozucu, işlev bozucu, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar yatmaktadır. Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (Örn: Ben aptalım), olumsuz duygusal tepkileri (Başaramamaktan korkma) ve olumsuz somatik tepkileri (Sınavdan önceki gece karın ağrısı) problemin kendisi değil, semptomları, bugünkü dışavurumlarıdır. Bu olumsuz inanç ve duygulara yol açan işlenmemiş anılar şimdiki zamandaki olaylar tarafından tetiklenmektedir.

Psikolojik Travmalar

Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantıdır. Örneğin; Günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilmektedirler.

EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olmaktadır. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görmektedir.

Terapi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlamaktadır.

EMDR Terapisi Nasıl Uygulanır?

EMDR terapisinde 8 aşamalı, üç yönlü (Geçmiş, şimdi, gelecek) bir protokol uygulanmaktadır. Hedef, geçmişte yaşanan anıların yeniden işlenerek duyarsızlaşmanın sağlanmasıdır. Aynı zamanda bugünkü semptomların tedavisi ve danışanın gelecekte karşılaşacağı benzer sorunlar karşısında olumlu davranışlar sergilemesidir. Tüm bunların kazandırdığı olumlu inanç ve duyguların geliştirdiği yeni bakış açısını danışanın gösterebilmesidir.

EMDR’nin Etkinliği Kanıtlandı mı?

2019 yılında yapılan bir araştırmada 30’un üzerinde randomize kontrollü çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın sonucu olarak EMDR’nin danışanların çoğunluğunun travma sonrası stres semptomlarını etkili bir biçimde azalttığı veya yok ettiği izlenmektedir. Genellikle psikolojik sorunları ile bağlantılı olan semptomlarda da (Endişe gibi) azalma sağladığı görülmektedir (De Jongh et al., 2019.)

EMDR birçok uluslararası sağlık ve devlet kurumu tarafından da etkili bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:

  • Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO, World Health Organization)
  • Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association)
  • Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Birliği (International Society for Traumatic Stress Studies)
  • Amerika Savaş Gazileri Bakanlığı (U.S. Department of Veterans Affairs)
  • Amerika Savunma Bakanlığı (U. S. Department of Defense)
  • Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı (United Kingdom Department of Health)
  • Ulusal İsrail Akıl Sağlığı Kurulu (Israeli National Council for Mental Health)

EMDR Hangi Sorunları Tedavi Edebilir?

EMDR’ye göre psikolojik ve/veya psikosomatik rahatsızlıkların bir çoğu anılara bağlıdır. Klinik uygulama alanı genişlemiştir ve birçok sorunu başarılı bir şekilde tedavi ettiği görülmüştür.

• Kişilik Bozuklukları
• Panik Bozukluğu
• Kaygı Bozuklukları
• Depresyon
• Komplike Yas
• Disosiyasyon
• Rahatsız Edici Anılar
• Fobiler
• Ağrı Rahatsızlıkları (Migren, Fibromiyalji)
• Yeme Bozuklukları
• Performans Kaygısı
• Stres ile Başa Çıkma
• Bağımlılıklar (Alkol, Madde, İnternet gibi)
• Cinsel ve/veya Fiziksel Taciz
• Beden Algısı Bozuklukları
• Cinsel İşlev Bozuklukları
• Davranım Bozuklukları ve Özgüven Sorunları
• Kompleks Travma

Travma İle İlişkili Bozukluklar

Travma için bilgi mi arıyorsunuz? Travma İle İlişkili Bozukluklar makalesine göz atın ve Travma hakkında daha fazla bilgi edinin

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travmayı anlamaya ve uygulamaya yönelik pozitif etkisi olması nedeniyle ilk ve geniş bir bozukluk olarak görülmektedir. TSSB, travma yaşayan kişilerin stres ve ilişkili bozukluk veya sorunları daha net bir şekilde ifade eden durumların başında görülmektedir. Herhangi bir kişiye TSSB tanısı koyabilmek için o kişinin travmatik bir olay yaşaması gerekmektedir. TSSB belirtilerinden biri kişinin travmatik durumu tekrardan yaşamasıdır. Kişi yaşanılan travmatik olayı elinde olmadan rahatsız edici bir şekilde anımsaması, olayla ilgili rüyalar görmesi, yaşadığı olayı sanki tekrardan yaşıyormuş gibi hissederek geriye dönüşler yaşaması ve travmayı hatırlatan uyaranlar ile karşılaşarak olumsuz fizyolojik tepkiler göstermesi durumlarıdır. İkinci bir belirti kişinin travmatik anımsama yaratan uyaranlardan kaçınması ve genel tepki verme seviyesinde azalma görülmesidir. Kişi travmatik olayı hatırlatan düşüncelerden uzaklaşmak için yoğun bir çaba göstermesi kişide sıkıntı, çaresizlik gibi durumlara neden olur bu da kişinin travmanın anlatımını zorlaştırmaktadır. Kişi travmatik olayı hatırlatan yer, durum ve kişilerden kaçınmaktadır. Kişinin duygularında hissizlik ve duyguları duyumsama yetisinde azalmalar görülmektedir. Daha önceden ilgi duyulan etkinlik ve hobilere karşı ilgisizlik ya da katılım da azalmalar görülmektedir. Aynı zamanda çevresindeki insanlardan uzaklaşma ve onlara karşı yabancılık duyma görülmekte, kişi için bunun sebepi yaşamış olduğu olayı çevresindekilerin yaşamamış olması ve bundan dolayı onu anlamıyacakları düşüncesidir. Üçüncü bir belirti ise travmatik olay sonrası kişide uyarılmışlık belirtilerinin görülmesidir. Bu belirti de travmatik olayla ilgili uyaranların bedende ve beyinde yarattığı bir genel uyarılmışlık hali görülmektedir. Bu da kişide uyuma da güçlük uykuyu sürdürmede zorlanma, sürekli tetikte olma hali, ani öfke patlaması, çabuk sinirlenme ve işlerine yoğunlaşma da güçlü gibi sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Akut Stres Bozukluğu Travmatik olaydan sonra dört hafta içerisinde başlayan iki ile otuz gün boyunca ortaya çıkan ve kaybolan stres belirtisi olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir kişiye akut stres bozukluğu tanısı koymak için kişide en az üç disosiyatif(çözülme) belirti görülmesi gerekmektedir. Bu belirtiler dalgınlık, tepkisizlik, yabancılaşma, benlik dışına çıkma, uyuşukluk, ve benzeri belirtileridir. Diğer bir yandan da sanki travma tekrarlanarak yaşanmaktadır. Kişinin gözlerine tekrarlı bir şekilde gelen travmatik görüntüler, yanılsamalar, travmayı anımsatan durumlar ile sıkıntı içine girme gibi durumlar olmaktadır. Bununla beraber her stres durumunu bozukluk olarak görmemek gerekir bozukluk yaşanılan travmanın yaygınlığına göre daha ender olmaktadır.

Disosiyatif Bozukluk

Disosiyatif bozukluk travmatik olaylarda bireyin bellek ve kimlik sorunun ortaya çıkması durumu olarak tanımlanmaktadır. Genellikle çocukluk yıllarında yaşanan kötü olaylar sonucu ortaya çıkmaktadır. Çocuğun kendisinden yaşça büyük veya fiziksel olarak güçlü olan insanların kötü muamele ve istismar edici olayları karşısında çocuk güçsüz ve çaresizidir. Çocuk bu olayların üstesinden gelebilmek için disosiasyon başvurur tehlike anında çocuğun olay yerinden kaçması ya da kopması durumudur. Diğer bir anlam da tehlike anında tepki verme biçimi olarak ifade edilmektedir. Yani çocuğun başa çıkmakta zorlandığı olaylar(cinsel saldırı, istismar, şiddete uğrama veya bu duruma şahit olma, fiziksel bütünlüğe tehdit, işkence vb.) karşısında verdiği tepki biçimi olarak ta ifade edilmektedir. Disosiyatif bozukluklar genellikle etrafındaki insanları üzmek istemeyen ve onlara hayır demekte zorlanan insanlarda sık olarak görülmektedir. Bu da çevresi ile sözel olarak iletişim kurmakta zorlanan ve sıkıntılarını paylaşmayan insanların sorunlarını bilinç değişikliği ile bir yandan farklı bir şekilde dile getirmeye çalıştıkları düşünülmektedir. Majör Depresyon Hemen hemen bütün ruhsal bozuklar da görülen majör depresyon travmadan sonra da görülebilmektedir. Ayrıca, TSSB ile birlikte en sık görülen bozukluklardan biridir. Majör depresyon iki hafta süren çökkün durum veya ilgisizliğin yanı sıra depresif belirtilerin bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. İki hafta boyunca depresif belirtilerin en az dört tanesi görülmektedir. Bu depresif belirtiler; depresif olan kişinin ya da başkasının durumu bildirmesi, ilgilendiği etkinliklere karşı artık eskisi gibi ilgilenmeme ve zevk almama, beslenmenin düzensiz olması aşırı derecede kilo alımı ya da kilo kaybı olması, aşırı uyuma ihtiyacı hissetme uykusuzluk olma hali, yorgun bitkin hissetme ya da enerji kaybı yaşaması durumu, kendini değersiz olarak görme ya da suçluluk duygularının içerisinde olma, bir konu üzerinde düşünme ya da düşüncelerini yoğunlaştırma da azalma, çoğu zaman ölümü düşünme, herhangi bir tasarı kurmaksızın tekrarlayan intihar düşüncesi, intihar girişiminde bulunma ya da intihar üzerine bir tasarının olması ve psikomotor ajitasyonun olması gibi belirtiler majör depresyonun oluşumuna neden olmaktadır.