1. Yu Hua’nın “Yaşamak” Romanı
Bakın, ilk kitabımız Çin’de yazıldı ve orada yasaklandı. Sonra filmi çekildi, o da yasaklandı. Neden mi? Çünkü kitap kendi hikâyesini anlatırken, aynı zamanda Çin’in komünizmle beraber yaşadığı siyasal ve kültürel değişikliklere değiniyor.
“Yaşamak”, Yu Hua’nın kaleminden çıkmış muhteşem bir eser. Biz bu kitapta artık çok yaşlı olan Fugui isimli bir karakterin kendi hayatını, kendi ağzından dinliyoruz. Fugui bize ailesindeki üç kuşağın – babasından torununa – bütün yaşam mücadelesini, ölümleri, zorlukları, maddi manevi sıkıntıları anlatıyor.
Ama ne sıkıntılar! Bakın, ilk gece benim inanın gözümden iki damla yaş akmak üzereydi. İnanılmaz etkiledi beni, çok duygulandım.
Özetle, biz Fugui karakterinin tüm yaşamını okuyoruz, ama güzel olan şey, bunu yaparken Fugui’nin hayatındaki çıkarımlarını, hissettiklerini, vicdan azaplarını da görüyoruz.
2. İvan Gonçarov’un “Yamaç” Romanı
İkinci durağımız, Rus edebiyatının devlerinden İvan Gonçarov’un kaleminden çıkma “Yamaç”. Bu eser, tıpkı “Yaşamak” gibi, sizi öyle bir içine çekecek ki, iki günde bitirmek için sabırsızlanacaksınız.
“Yamaç”, 19. yüzyıl Rus toplumunun canlı bir portresini çiziyor. Ana karakterimiz Rayski, sanatçı ruhlu, tutkulu ve idealist bir genç adam. Rayski’nin kuzeni Sofia ise, onun platonik aşkının nesnesi ve romanın diğer önemli figürü.
Gonçarov, Raysky’nin iç dünyasını, sanat ve aşk üzerine düşüncelerini derinlemesine işlerken, aynı zamanda dönemin Rus toplumunun değişen değerlerini ve çalkantılarını da ustalıkla yansıtıyor. Kitap, sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda sanatın doğası, toplumsal normlar ve bireysel özgürlük gibi evrensel temaları da ele alıyor.
“Yamaç”ın en etkileyici yanlarından biri, Gonçarov’un karakter yaratma konusundaki ustalığı. Her karakter, kendi iç dünyası, çelişkileri ve motivasyonlarıyla son derece gerçekçi ve üç boyutlu. Okuyucu, kendini bu karakterlerin dünyasında kaybediyor ve onların sevinçlerini, acılarını, umutlarını ve hayal kırıklıklarını derinden hissediyor.
Gonçarov’un zengin betimlemeleri, 19. yüzyıl Rus taşrasını gözünüzde canlandırmanızı sağlıyor. Yazar, doğayı öyle canlı bir şekilde tasvir ediyor ki, kendinizi Volga kıyılarında yürüyormuş gibi hissedebilirsiniz.
“Yamaç”, aynı zamanda değişim ve gelenek arasındaki çatışmayı da ele alıyor. Eski ve yeni nesil arasındaki fikir ayrılıkları, değişen toplumsal normlar ve bunların bireyler üzerindeki etkileri, romanın alt metinlerinde ustaca işleniyor.
Gonçarov’un akıcı üslubu ve derin karakter analizleri, sizi bir solukta kitabın sonuna getirecek. “Yamaç”, sadece bir roman değil, adeta 19. yüzyıl Rus toplumuna açılan bir pencere.
Bu Kitaplar Bana Ne Düşündürdü?
Bu iki kitap, bana “yaşamak” kavramını derinden düşündürdü. Hepimizin bir hayatı var ve bu herkes için eşit. Ama nasıl yaşıyoruz? Kim nasıl yaşıyor şu an?
Bazıları “Acaba evime bomba düşer de bebeğimi kaybeder miyim?” diye beklerken, bazıları da milyon dolarlık partilerle doğacak bebeğinin cinsiyetini öğrenebiliyor.
Bu “yaşamak” deyince hepimizin başına farklı gelen şeylerin sebebi nedir? Kader mi bu, talih mi? Şans mı, şanssızlık mı? Çalışkan olmak mı, tembel olmak mı? Doğru kararlar mı, tercihler mi, adaletsizlik mi?
İşte bu iki kitap, bana günlerdir bunları düşündürdü. Umarım sizin de ilerde “yaşamak” deyince aklınıza gelen, güzel hatırlayacağınız iyi bir hayatınız olur.