Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırması, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi bir kez daha gözler önüne serdi.…
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırması, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi bir kez daha gözler önüne serdi.
Araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin dengeli, sağlıklı ve kültürel bir hayat sürdürebilmesi için gereken aylık gıda harcaması tutarı olan açlık sınırı, bir önceki aya göre 42 lira artışla 21 bin liraya yükseldi. Yoksulluk sınırı ise bin 715 liralık bir artışla 65 bin 873 liraya ulaştı.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, açlık ve yoksulluk araştırması sonuçlarını paylaştı.
Buna göre, Türkiye’de dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gereken tutar, eylül ayında rekor seviyelere yükseldi.
Araştırmaya göre, açlık sınırı bir önceki aya göre 42 lira artarak 21 bin liraya yükeldi.. Bu rakam, bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için aylık olarak harcaması gereken minimum tutarı ifade ediyor.
Bir ailenin barınma, giyim, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olan toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı ise bin 715 lira artarak 65 bin 873 liraya yükseldi.
Raporda öne çıkan veriler şöyle:
“Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak her ay düzenli olarak yaptırmış olduğumuz aylık açlık ve yoksulluk sınırını belirleme Eylül ayı sonuçlarına göre açılış sınırı bir önceki aya göre 42 liralık bir artışla 21 bin lira olmuştur. Yoksulluk sınırı ise yine bir önceki aya göre, bin 715 liralık bir artışla 65 bin 873 lira olmuştur. Bu rakamlara baktığımızda, ülkemizde yedi milyon asgari ücretlinin, 17 bin liraya çalıştığını düşünürsek bu yedi milyon asgari ücretli vatandaşımız açlık sınırının dört bin lira altında bir maaşla yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Yine 12 bin 500 liraya çalışmak ve yaşamını sürdürmek zorunda kalan milyonlarca emekli ise açlık sınırından 9 bin 500 yüz lira daha aşağıda düşük bir rakamla yaşamını sürdürmek ve bu ülkede yaşamak zorunda kalıyor.
Yılbaşından bu güne dokuz aylık sürede baktığımızda ise açlık sınırının 4 bin 517 liralık bir artışın olduğunu, yoksulluk sınırında ise 19 bin 35 liralık bir artışın olduğunu görüyoruz. Yani düşünebiliyor musunuz? 12 bin 500 liraya yaşamını sürdürmek zorunda kalan milyonlarca emeklinin şu andaki aldığı maaş açlık sınırının yüzde 59.5’ine denk gelen bir oran ve rakam olarak karşımıza çıkmaktadır. Her geçen gün zorunlu ihtiyaç maddelerimize, gıdaya, elektriğe, doğal gaza, taşımaya, suya zamların arka arkaya geldiği, mutfakta ve pazarda olağanüstü günlük fiyatların arttığı bir dönemde bu kadar güzel bir ülkede, bu kadar zenginlikleri olan bir ülkede emeklimiz, emekçimiz, asgari ücretlimiz bu çok zor koşullarda açlığa ve sefalete mahkum değildir. Bu ülkenin bütün yoksul emekçilerinin sorunları bizim sorunlarımızdır. İnsali koşullarda emeklerinin karşılığını alarak yaşamak haklarıdır.”
SUN Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Ünlütürk BloombergHT ekranlarnda katıldığı Üst Düzey programında, “2022’nin başında bizim ortalama kişi maliyetimiz dolar bazında 956 dolardı, bugün itibariyle 2203 dolar. Tabi bu durumda bazı firmalar doğal…
SUN Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Ünlütürk Bloomberg HT’de Arzu Maliki’nin konuğu oldu. Ünlütürk’ün öne çıkan ifadeleri şunlar oldu:
Geçen seneyle kıyasladığımız zaman satışlarımızda yüzde 20’nin üstünde TL bazında bir artış var, kârlılığımızda çift haneli rakamlarda bu da bizi çok mutlu ediyor. Ama sektör zor günlerden geçiyor, Sun Tekstil tarafında ise biz önümüzdeki günlerde bu başarıyı devam ettireceğimizi düşünüyoruz. Fiyat tespit raporunda da belirttiğimiz gibi 2024’ü 250 milyon euro civarında öngörmüştük ama bunun da üzerinde 300 milyon eurolar seviyesinde bir ciro ile bitireceğimizi öngörüyoruz.
2024’te Sektörü Zorlayan Faktörler
Bizi en başta zorlayan faktör maliyet artışlarıydı. En önemlisi de personel maliyetinin artışıydı, biliyorsunuz geçen sene 2023’te kurdaki artış yaklaşık yüzde 60’lara vardı, 2024’te ise bu rakam yüzde 15’lere geriledi. Enflasyon olarak baktığımızda ise, enflasyon ağustos ayı itibariyle yüzde 52’ler seviyesinde, yani kurdaki artışla enflasyondaki artış ne yazık ki çok dengesiz olduğu için maliyetler ve personel giderleri özellikle çok arttığı için tüm firmalarda bu tabi maliyetlerin artmasına yol açtı. Özellikle fiyat tutturma konusunda zorlanmaya başladık.
İkinci büyük maliyet artışı, nakliyedeki artışlar oldu. Burada ana neden tabi yakıt fiyatlarındaki artıştı, iki sene içinde 14 liralardan 45 liralara gelen bir maliyetten bahsediyoruz. Tabi yine aynı zamanda nakliyede de bir personel gideri arttığı için bu da maliyet artışına etki etti. Yani ana temel konu maliyetlerdeki artış ve kurun yeteri kadar artmamış olması bütün firmaları zorladı.
SUN Tekstil’de 2022’nin başında bizim ortalama kişi maliyetimiz dolar bazında 956 dolardı, bugün itibariyle 2203 dolar. Tabi bu durumda bazı firmalar doğal olarak başka ülkelerde daha ucuz işgücünü kullanarak alternatif yaratmaya çalışıyorlar aslında.
Türkiye’de verimlilik yüksek ama diğer ülkelerde verimlilik düşük. Ülkelerin çoğu siyasi bakımdan dengesiz olabiliyor, yani aslında alternatif yaratmak adına bir şirketin tedarik ağını güçlendirmek adına başka ülkelere yatırım yapması yanlış değil.
Şirketler fiyat tutturamadıkları için satış yapamıyorlar, bunun üstüne bir de finansal olarak kredi borcunuz varsa zaten biliyorsunuz kredi faizleri de çok yüksek, böyle olunca işinizi de döndürme şansınız pek olmuyor ne yazık ki.
Her şeye rağmen Türkiye’de çok ciddi anlamda bir tekstil altyapısı var ve başarılı olan şirketler de var. Bir anlamda bir konsolidasyon oluyor o yüzden ümitsiz değilim. Sektör toparlanacak ve daha iyi olacak diye düşünüyorum.
Sektörde İhracat Performansı
2024’te ilk 8 aya baktığımızda toplam ihracat arttı aslında ama hazır giyim ve tekstili konsolide ettiğimizde biz bunun yüzde 8 gerisindeyiz. Ama yine de Türkiye’nin en büyük 3. en büyük ihracatçı sektöründen bahsediyoruz. Avrupa’da da özellikle orta büyüklükteki markalarda bir eliminasyon süreci var, Türkiye’de de mesela bu orta büyüklükteki markalara ihracat yapan çok fazla firma var. O yüzden bizim bu orta büyüklükteki firmaları daha destekliyor olmamız gerekiyor. İhracatçı hep kur artsın diyor ama bu da bir kısır döngüye dönüşüyor, enflasyonu tetiklemeden nereye kadar gidebiliriz kısmı önemli.
Ben aslında kamu tarafından bir kaç tane hamle olabilir diye düşünüyorum; şu anda Döviz dönüşüm desteği var, getirdiğiniz dövizi TL’ye dönerken devlet size yüzde 2 destek sağlıyor, bu güzel bir şey tabi belki bu oran artırılabilir. Bu yüzde 3 veya yüzde 3,5’a gelse ihracatçı için iyi bir destek olur.
Eximbank kredileri verilirken faizler önceden kesiliyor daha sonra rakam ihracatçıya veriliyor, bu aslında bir vadeye yayılsa çok daha yardımcı olur. Yani sadece kurları artırarak değil başka çözümlerle de ihracatçıya destek olunabilir.
Lüks Marka Yaratmak
Şimdi maksat hacim yaratmak mı yoksa lüks marka yaratmak mı? Bunların hepsi devlet politikası bence. Sanırım Türk kültürü, kültürel birikim daha o aşamaya gelmedi. Belki de mevcut markaların oralarda daha başarılı olup, bundan da cesaret alan diğer yatırımcıların ve yaratıcı insanların yola çıkması lazım. Bu imkanların yaratılması lazım.
Sektörde Sürdürülebilirlik
Bir kere sürdürülebilir üretim yapacağım diyorsanız sürdürülebilir hammadde kullanmanız gerekiyor. Biz SUN Tekstil olarak yüzde 63 oranında sürdürülebilir malzemeler kullanıyoruz. Ama 2030’a kadar da bunu yüzde 100’e getirmek gibi bir hedefimiz var. Avrupa Birliği’nin de yeşil mutabakatla beraber bir sürü regülasyonu geliyor. Bunun da en önemlilerinden biri kurumsal sürdürülebilirlik raporlaması yapmanız gerekiyor. Yani sizin yaptığınız ürünün topluma ve çevreye ne kadar etkisi olduğunu şeffaf bir şekilde raporlamanız gerekiyor.
ABD’de 996 iş dünyası lideriyle yapılan bir ankete göre Z kuşağı çalışanları, her şeyi hak ettiğine inanan, çok kolay gücenen, tembel ve genel olarak iş dünyasına hazırlıksız insanlardan oluşuyor.
Çevrimiçi eğitim yayını Intelligent.com geçen ay ABD çapında 966 iş dünyası liderini kapsayan geniş kapsamlı bir anket yaptı. Ankette liderlere 1996-2010 yılları arasında doğan, Z kuşağı olarak adlandırılan kuşaktaki çalışanlarla ilgili düşünceleri soruldu.
“Z KUŞAĞI İŞ DÜNYASINA HAZIRSIZ İNSANLARDAN OLUŞUYOR”
Patronlara göre Z kuşağı çalışanları, her şeyi hak ettiğine inanan, çok kolay gücenen, tembel ve genel olarak iş dünyasına hazırlıksız insanlardan oluşuyor.
Diken’de yer alan habere göre ankete katılan yöneticilerin %75’i işe aldıkları yeni mezunların çoğunun başarısız olduğunu, %60’ı ise en azından bazılarının işten çıkarılması gerektiğini söyledi.
“İLETİŞİM BECERİLERİ ZAYIF” DİYEN DE VAR YÖNETMENİN ÇOK ZOR OLDUĞUNU SÖYLEYEN DE
Liderlerin yaklaşık %17’si, ergenlikten 28 yaşına kadar olan yaş aralığındaki Z kuşağını yönetmenin çok zor olduğunu ve %39’u bu kuşağın iletişim becerilerinin zayıf olduğunu belirtti. Ayrıca ankete katılanların %19’u, daha rahat bir ofis ortamında bile yeni mezun üniversitelilerin profesyonel giyinmediğine ve işe uygun bir dil kullanmadığına vurgu yaptı.
İŞE GEÇ GİDİYOR, İŞLERİNİ GEÇ YAPIYORLAR
Katılımcıların yaklaşık %20’si Z kuşağının işe sıklıkla geç kaldığını, %15’i ise görevlerini sıklıkla geç teslim ettiğini söyledi.
YAŞLI MESLEKTAŞLARINA KIYASLA DAHA ÇOK HASTALIK İZNİ KULLANIYORLAR
Son araştırmalar, genç neslin yaşlı meslektaşlarına kıyasla hastalık iznini kullanma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
“Z KUŞAĞI KAR TANESİ GİBİ KIRILGAN”
The Post’a konuşan uluslararası girişimci, iş mentoru ve konuşmacı Jessen James ise bazı Z kuşağı bireylerinin kendilerini ifade etmekte zorluk çektiğini, konuşurken karşısındakinin gözlerinin içine bakamadığını ve seslerini duyuramadığını söyledi.
James, Z kuşağına ‘kar tanesi’ benzetmesi yaptı ve şöyle konuştu:
“Bazı Z kuşağı üyeleri, en ufak bir baskı altında bile çöküyor. Onların etrafındayken yumurta kabukları üzerinde yürümek zorundasınız. Onları rahatsız edersiniz, gücendirirsiniz veya çok fazla zorlarsınız diye aşırı hassas davranıyorsunuz.“
Fakat anket sonuçları iş dünyasının Z kuşağıyla anlaşamadığını gösterse de iş gücüne giderek daha fazla katılan bu jenerasyona uyum sağlamanın yollarını bulmak, gelecek için daha akıllıca görünüyor.
Volkswagen, Almanya’daki altı fabrikasında 1994’ten bu yana yürürlükte olan iş güvencesi anlaşmasını feshettiğini ve Haziran 2025’ten itibaren operasyonel nedenlerle işten çıkarmaların mümkün olacağını doğruladı.
Volkswagen tarafından iş güvencesini sona erdirme kararı ile Haziran 2025’ten itibaren Almanya’daki altı fabrikada işten çıkarmalar gündeme gelecekbilecek.
Volkswagen, Almanya’daki altı fabrikasında 1994’ten bu yana yürürlükte olan iş güvencesi anlaşmasını feshettiğini ve Haziran 2025’ten itibaren operasyonel nedenlerle işten çıkarmaların mümkün olacağını doğruladı.
Elektrikli araç üretimine geçişte yoğun rekabet nedeniyle mali zorluklar yaşayan ve birkaç milyar euroluk tasarrufa gitmenin yollarını arayan Alman otomotiv şirketi Volkswagen, 2 Eylül’deki açıklamasında Almanya’daki bazı fabrikaların kapatılmasının artık ihtimal dâhilinde olduğunu duyurmuştu.
Almanya’daki güçlü işçi sendikası IG Metal ise Volkswagen’in fabrika kapatma planından vazgeçtiğine dair bir anlaşma olmaması hâlinde grev yapabilecekleri uyarısında bulunmuştu.
Alman otomobil üreticisi, bu tarihten önce alternatif bir anlaşmanın müzakere edilmemesi hâlinde, 1994 öncesinde yürürlükte olan iş sözleşmelerinin geçerli olacağını ve bunun da Volkswagen için önemli ek maliyetlere yol açacağını duyurdu.
Karar deprem etkesi yarattı
Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in tasarruf ve maliyet azaltma önlemleri kapsamında tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı değerlendirmesi ve 30 yıllık istihdam koruma anlaşmasını erken sonlandırması Alman otomotiv sektöründe “deprem” etkisi oluşturdu.
Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Volkswagen’in son kararları bu tartışmaları artırdı.
Alman otomobil üreticileri, enflasyonist baskılar, yüksek enerji maliyetleri, Avrupa’daki yavaş ekonomik büyüme, yükselen aşırı sağ ve Çinli otomobil üreticilerinin yanı sıra Tesla’nın rekabetiyle karşı karşıya kaldı.
Elektrikli araçlara geçiş, Almanya’nın otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu olmayı sürdürüyor. Sektör, batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.
87 yıl sonra ilk kez
Volkswagen, geçen hafta yaklaşık 10 milyar euro tasarruf ve maliyet azaltma önlemleri kapsamında 87 yıllık tarihinde ilk kez, yaklaşık 300 bin kişiye istihdam sağladığı Almanya’daki bazı fabrikalarını kapatmayı değerlendirdiğini açıkladı.
Dünyanın en büyükleri arasında yer alan Bosch ve Continental gibi Alman otomobil tedarikçileri ve diğer Avrupa otomotiv üreticileri, hem marjlar hem de talep düştüğü için on binlerce kişiyi işten çıkarma yoluna giderken, 1994’te bir iş güvencesi anlaşması imzalayan Volkswagen, istihdamı azaltamadı.
Volkswagen Group’un Üst Yöneticisi (CEO) Oliver Blume, 2 yıl önce göreve başladıktan sonra, tasarruf ve maliyet azaltma önlemlerinin parçası olarak personel giderlerini 2026’ya kadar 5’te bir düşürmeyi planlıyordu.
Ancak iki yılda 3 milyar euroluk tasarruf hedefine ulaşılamamasının ardından Blume, daha fazlasını yapmak için geçen hafta düğmeye bastı. Blume, şirketin 30 yıllık iş güvencesi garantisini iptal ederek, 87 yıllık tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikaları kapatmayı değerlendirme planını açıkladı.
Bu da ülkede otomotiv sektörüne yönelik tartışmaları artırarak, otomotiv piyasasını derinden etkiledi. Volkswagen yönetimi, geçen hafta yalnızca demografik eğilimlere dayalı yeniden yapılandırmanın şirketin rekabet gücünü artırmaya yönelik kısa vadede gerekli yapısal düzenlemeleri gerçekleştirmek için yeterli olmadığını belirterek, mevcut durumda araç ve parça üretim tesislerinin kapatılmasının kaçınılmaz olduğunu açıkladı.
İş güvencesini sonlandırdığını duyuran Alman üretici, bu konuda tüm önlemlerin İşçi Konseyi ile değerlendirileceğini bildirmişti.
İşçiler fabrika kapatmaya karşı
Söz konusu planın açıklanmasının ardından Volkwagen yönetimi, çalışan ve temsilcileriyle görüşmeye başladı. Fakat işçi sendikaları ve iş konseyi fabrikaların kapatılmasının kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Volkswagen yönetiminin planları için işçilerle geçen hafta başlayan toplantısı şirketin son kemer sıkma planlarını protesto eden pankartlarla başladı.
Buna ek olarak tesislerin kapatılması konusunda da markanın karşısına iş konseyinde oy haklarının yüzde 20’sine sahip olan ve istihdama öncelik veren Aşağı Saksonya eyaleti çıkıyor.
Volkswagen hissedarı olan eyalet yönetimi, fabrikaların kapatılmasını istemiyor.
Volkswagen Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi
Küresel otomotiv endüstrisi büyük ölçüde değişim yaşarken, Almanya’da 300 bin istihdam sağlayan ve sadece yerel değil, ulusal refah için de çok önemli görülen Volkswagen, Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi olarak biliniyor.
Alman üretici, ülkenin küresel bir ekonomik güç merkezi olma statüsünün korumasına yardımcı olurken, çalışanlar, politikacılar ve şirket hissedarları işlerin kurtarılması için kararlı adımlar atılmasını talep etti.
Volkswagen Group, 17 Avrupa ülkesinde, Amerika, Asya ve Afrika’da 10 ülkede 114 üretim tesisiyle yaklaşık 650 bin kişiye istihdam sağlıyor. Grubun geçen yıl gelirleri 350 milyar euroya ulaştı. Şirketin Almanya’daki istihdamı ise yaklaşık 300 bin kişiyi buluyor.
Zorlu emisyon hedefleri ve AB’nin 2035’ten itibaren içten yanmalı motora sahip yeni araçların satışını yasaklama kararı, Avrupa’da otomotiv üreticilerini elektrikli araçlara odaklanmaya zorladı.
Volkswagen’deki kriz karşısında, zor durumda kalan Alman koalisyon ortağındaki üst politikacılar Brüksel’den daha fazla yardım talep etti. Alman siyasiler, Avrupa Birliği’ni otomobil üreticilerinin önüne sayısız engel koymakla suçladı.
Almanya Ekonomi Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, Volkswagen’in sadece Almanya’nın ünlü otomotiv endüstrisi için değil, aynı zamanda bir sanayi merkezi olarak geleceği için de “büyük bir sorumluluk taşıdığını” ve bu şekilde kalması gerektiğini vurguladı.
Otomobil sanayisinin Almanya için önemi
Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Alman kamuoyunda tartışma konusu olurken, Alman üreticiler, bu tartışmalardan sonra elektrikli otomobiller için 200 milyar eurodan fazla yatırım yapacaklarını açıkladı.
Alman otomotiv sektörü, toplam katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor. Ülkede istihdamın yüzde 3’ü de otomotiv sektöründen sağlanıyor.
Merkezi Münih’te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsüne (Ifo) göre, Almanya’da üretilen otomobillerin yüzde 70’i İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve ABD’ye ihracat ediliyor. Ayrıca son yıllarda Çin de pazar büyüklüğü ile Alman üreticiler için önemli bir ihracat ülkesi haline geldi.
Alman hükümetinden elektrikli araçlar teşviki
Volkswagen’deki kriz, geçen yılın sonlarında elektrikli araç sübvansiyonunu sona erdiren Alman hükümetinin bataryayla çalışan otomobiller için potansiyel yeni vergi indirimleri açıklamasına sebep olması da dikkati çekti.
Alman hükümetinin geçen yıl elektrikli araçlar için yeşil dönüşüme yönelik teşvikleri sona erdirdikten sonra hazırladığı kanun taslağına göre, şirketler yeni satın aldıkları elektrikli ve nitelikli sıfır emisyonlu araçların değerinin yüzde 40’ına kadar olan kısmını vergi faturalarından düşebilecek.
Avrupa Komisyonu da endişeli
Volkswagen Group tarafından açıklanan kapsamlı tasarruf planları, Avrupa Komisyonunu da tedirgin etti.
Eski AB Komisyonu İç Pazar ve Sanayiden Sorumlu Üyesi Thierry Breton, Alman Handelsblatt gazetesine yaptığı açıklamada, “Fabrika kapatmaya yönelik açıklamalar beni çok endişelendiriyor.” ifadesini kullandı.
Breton, sektördeki durumun “güllük gülistanlık olmadığını” ve bunu örtbas etmenin bir anlamı olmadığını ifade ederek, otomotiv sektöründeki krizi Avrupalı üreticilerin müşterilerini elektromobilite konusunda ikna etmeyi başaramamasına bağladı.
Breton, “Kamuya açık şarj istasyonları hala büyük ölçüde Almanya, Fransa ve Hollanda’da yoğunlaşmış durumda ve bu ülkeler AB’de kurulu kamuya açık şarj istasyonlarının neredeyse üçte ikisini oluşturuyor” ifadesini kullandı.
Aşırı sağ ve otomotiv sektörü
Öte yandan, Almanya’nın doğu eyaletleri Thüringen ve Saksonya’da yapılan eyalet meclisi seçimlerinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) elde ettiği başarı, Almanya genelinde endişeye yol açarken bu gelişmenin Alman otomotiv sektörü üzerindeki olası etkileri de tartışılmaya başlandı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un “acı ve endişe verici” olarak nitelendirdiği ve 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa aşırı sağcı bir partinin birinci tamamladığı eyalet seçimlerinin sonucu Alman iş dünyasında endişe oluşturdu.
Volkswagen fiyatları artırdı
Alman haftalık “Kfz-betrieb” dergisinin Wolfsburg merkezli şirketin Alman bayilerine gönderdiği bir mektuba atıfta bulunarak yayınladığı habere göre, Volkwagen Group, markanın içten yanmalı motorlara sahip neredeyse tüm otomobil modellerinin fiyatlarını önemli ölçüde artırdı.
En yüksek artış yaklaşık 2 bin 500 euro ile yeni makyajlanan Touareg arazi aracında görülürken, en düşük artış 500 euro ile Taigo ve T-Cross modellerinde oldu.
En çok satılan Golf ve Tiguan’ın fiyatı yaklaşık 1100 euro artırıldı.
“Kriz, aşağı yukarı Almanya’daki yasaların yapısının bir sonucu”
Otomobil uzmanı Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer, Volkswagen’in söz konusu kararlarını değerlendirerek, Volkswagen’in Aşağı Saksonya’ya çok güçlü bir şekilde bağlı olduğunu vurguladı. Dudenhöffer, markanın bu bağlılığı ortadan kaldıracak fabrikaları uluslararası pazarlara açarak yeni bir strateji oluşturması gerektiğini belirtti.
Dudenhöffer, Volkswagen’deki kriz konusunda, “Skoda markasına bakarsanız Volkswagen’in araç üretiminde başarılı olduğunu görürsünüz. Yani konu ürünler ya da teknolojisi değil. Bu kriz Almanya’daki yasaların yapısının bir sonucu” dedi.
Almanya’nın ve Volkswagen’in elektrikli araçlara geçişte geride kalmadığını aktaran Dudenhöffer, buradaki sorunun ülkede bu araçlara verilen teşviklerin durdurulması olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer, “Bu nedenle elektrikli araç pazarı Almanya’da düşüşe geçti ve düşüşe geçen bir pazarda Volkswagen’in işi zor. Dolayısıyla en önemli şey, Alman siyasi sisteminin, Berlin’in otomotiv sektörüne zarar veren yanlış kararlar almış olmasıdır.” diye konuştu.
Alman otomotiv üreticilerin elektrikli araçları çok güçlü bir şekilde üretme planları olduğunu anlatan Dudenhöffer, ancak bu planların hayata geçirilmesinin siyasi nedenlerden mümkün olmadığını vurguladı.
Dudenhöffer, Çin’de elektrikli araç sektörünün çok güçlü olduğunu ifade ederek, Çinli üreticilerin Avrupa ve Almanya’ya kıyasla büyük hacimlerde elektrikli araç sattıkları için büyük maliyet avantajlarının bulunduğunu söyledi.
Avrupa otomotiv sektörü için gelecek 5 yıl için de değerlendirmelerde bulunan Dudenhöffer, “Avrupa zayıflayacak. Çin daha da güçlenecek. Gördüğümüz şey, otomobil üreticilerinin adım adım Çin pazarına daha fazla girdiği, bütçelerini ve yatırımlarını daha çok Çin’e ve biraz da ABD’ye aktardığıdır. Avrupa, sadece otomotiv sanayisinde değil, bir bütün olarak sanayileşmede giderek daha da zayıflayacak bir bölge olacak” dedi.
“Avrupalı üreticiler Çin ile işbirliği yapmalı”
Dudenhöffer, Avrupa’da otomotiv üreticilerinin rekabet etmek ve güçlü kalmak için Çin ile daha fazla işbirliği yapması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Çinli otomobil üreticileriyle daha fazla işbirliği yapmaları gerekiyor. Ek gümrük vergisi gibi çılgınca şeyleri durdurmanız gerekiyor. Çin ile işbirliği elektrikli araçlar kapsamında güçlü bir Avrupa pazarı oluşturmak için çok önemli olacaktır. Çünkü bunu yaparsanız, şirketlerimiz de elektrikli araç teknolojisine girebilir ve daha yüksek hacim nedeniyle maliyet avantajları elde edebilir. Bunu yaparsanız Çin ile rekabet edebilirsiniz. Aksi takdirde kaybedersiniz.”
Alman otomotiv üreticilerin Türkiye’ye olası yatırımları konusunda değerlendirmelerde bulunan Dudenhöffer, “Türkiye pazarı otomotiv üreticileri için hizmet açısından çok küçük bir pazar. Yıllık yaklaşık 1 milyon araba satılıyor. Dolayısıyla sadece Türkiye pazarıyla yaşayamazsınız. Türkiye AB’ye ve siyasi sisteme yaklaşırsa, bu Türkiye’deki tedarikçiler ve otomobil endüstrisi için ilginç olacaktır. Volkswagen, AB’ye, Avrupa’ya istikrarlı bir ihracat olduğunu görürse Türkiye’ye büyük yatırımlar yapacaktır” diye konuştu.
Schroders: Fed’in enflasyonu kontrol altına almakta zorlanmasının dört nedeni
Investing.com – Analistler bugünlerde merkez bankalarının stratejilerini değerlendiriyor. Schroders ‘ın (LON:SDR) baş ekonomisti ve stratejisti Keith Wade, para politikasının ekonomi üzerindeki etkilerinin beklenenden daha uzun süre gecikmesinin ardında yatan dört temel faktörü tanımlıyor.
İşte Wade’in analizi:
Fed on toplantı boyunca üst üste faiz artırdıktan sonra Haziran toplantısında trendi değiştirdi ve faiz oranlarını sabit bıraktı. Fed üyelerinden gelen sinyaller, piyasanın Haziran ve Temmuz toplantıları için bir “duraklama ve ardından artırım” beklemesine yol açtı.
Ancak toplantının ardından yapılan açıklama ve ekonomik projeksiyonlar, bunun faiz oranlarının düşürülmesine yönelik bir sinyalden ziyade geçici bir duraklama olacağını açıkça ortaya koydu. Faiz oranı projeksiyonlarının “nokta grafiği”, üyeler arasındaki beklentinin federal fon oranında iki çeyrek puanlık artış daha olduğunu ve bu yıl herhangi bir indirim yapılmayacağını gösterdi. Başkan Powell’ın basın toplantısı, gelecek ayki toplantıda bir faiz artırımı daha yapılacağı fikrini pekiştirdi.
Fed’in enflasyonu kontrol etmekte zorlanmasının 4 nedeni
Bu ay faiz artırmama kararı büyük ölçüde bugüne kadar uygulanan sıkılaştırma politikalarının etkisini kontrol etme arzusundan kaynaklanmakta. Milton Friedman’ın dediği gibi, faiz oranları uzun ve değişken gecikmelerle çalışır. Ekonominin resesyona girmesini bekleyen ve tahminlerini revize etmek zorunda kalan çok sayıda analistin de gösterdiği gibi, bu kez bu tür gecikmeleri değerlendirmek özellikle zor. Yıla iyi bir başlangıç yaptıktan sonra, birçoğu 2023 yılı için büyüme tahminlerini yükseltti ve resesyon görünümlerini bu yılın sonlarına ya da ötesine erteledi.
ABD ekonomisinin dayanıklılığını kabul etmek durumunda kalan ve ABD için büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize edenler arasında yer aldığımızdan, bu kez gerçekten farklı olup olmadığını değerlendirmek için bu politika döngüsünü inceliyoruz. ABD ekonomisi Fed’in eylemleri karşısında şaşırtıcı derecede dirençli oldu ve politika ile ekonomi üzerindeki etkileri arasındaki gecikmelerin neden beklenenden daha uzun göründüğünü açıklamaya yardımcı olan dört temel faktör belirledik.
Faizler için düşük başlangıç noktası
İlk faiz artırımı geçen yıl 16 Mart’ta ABD merkez bankasının hedef aralığı %0 ila %0,25’ten %0,25 ila %0,5’e yükseltmesiyle gerçekleşti. Salgın sebebiyle düşürülen faizler, neredeyse iki yıldır sıfıra yakın seyrediyordu. Daha sonra, oranlar keskin bir artışla şu anki %5 ila %5,25 aralığına yükseldi; ancak, faiz oranları enflasyonun altında kaldı ve hatta sadece geçen yılın sonuna doğru reel anlamda kısıtlayıcı hale geldikleri söylenebilir.
Sıklıkla agresif bir artış döngüsü olarak tanımlansa da, düşük başlangıç seviyesi göz önüne alındığında oranların yükselme hızı, oranları sıkı olarak kabul edilebilecek bir seviyeye getirmek için biraz zaman almıştır. Sonuç olarak, ilk faiz artırımı ile bunun ekonomi üzerindeki etkisi arasındaki süre uzamıştır.
Finansal koşullar beklenenden daha gevşek oldu.
Sıkılaştırmanın ilk aşamalarında, piyasa acil durum politikasının sona ermesine uyum sağladıkça Hazine getirileri keskin bir şekilde yükselmişti. Bu durum, politikanın mortgage ve kredi piyasaları gibi ekonominin diğer kısımlarına da yayılmasına neden olarak parasal koşulların daha da sıkılaşmasına yol açmıştı. Ancak, geçen yıl Eylül ayında tahvil faizleri %4’ün hemen altındaydı ve o zamandan beri de bu seviyede kaldı.
Bunu takiben, mortgage oranları istikrar kazanmış ve on yıldan uzun bir sürenin en yüksek seviyelerinde kalmalarına rağmen, konut üzerindeki baskı artmamıştır. Bu arada, hisse piyasaları yükselmiş ve S&P 500 endeksi Eylül sonundan bu yana (14 Haziran itibarıyla) %20’nin biraz üzerinde artmıştır. Her ne kadar yükseliş büyük ölçüde bir avuç teknoloji hissesiyle sınırlı kalmış olsa da, bunun etkisi finansal koşulların gevşemesi olmuştur.
Büyük mali teşvikler
Hem Başkan Trump, hem de halefi Joe Biden, doğrudan ödemeler ve iyileştirilmiş yardımlar yoluyla ekonomiye önemli ölçüde teşvik sağladı. Bu, işletmeler işçi çıkarırken ve işsizlik artarken ailelerin ayakta kalmasına yardımcı oldu. Dögüsel etkileri hariç tutan IMF rakamlarını bir kıstas olarak kullanarak, mali desteğin 2020’de GSYİH’nin yaklaşık %5’ini oluşturduğunu tahmin ediyoruz. Emin olmak zor olsa da, teşvikin bir kısmı çarpan etkileri yoluyla veya tasarruf şeklinde gizli talep olarak sistemde kaldı.
Bu önemli bir rahatlamaydı, ancak talebi artırarak enflasyonu körüklemiş ve Fed’in harcamaları kontrol altına alma işini daha da zorlaştırmış olabilir. O dönemde bazı yorumcular bu tür mali cömertliklerin enflasyon yaratacağını iddia etmişti ve görünen o ki bu tahminler doğru çıktı.
Pandemi etkileri
Benzer şekilde, hane halkları da pandeminin kısıtlama döneminde biriktirdikleri fazla tasarruflardan yararlandı. Dışarı çıkıp harcama yapamayan, ancak evden çalışarak gelir elde etmeye devam eden insanlar tasarruflarını normal seviyelerin üzerine çıkardılar. Bu fazla tasarruflar, ekonomi yeniden açılırken, özellikle de yüksek enflasyon karşısında tüketime önemli bir destek sağladı. Sonuç olarak tüketim; yüksek enflasyon ve düşen reel gelirler sırasında bile dirençli kaldı.
Her ne kadar böyle bir etkiyi öngörmüş olsak da, bunun gücünü ve süresini değerlendirmek zordu. Fazla harcamaların dağılımına ilişkin veriler yalnızca uzun gecikmelerle elde edilebildiğinden harcama eğiliminin belirlenmesi zorlaşmakta. Harcama dürtüsünün büyüklüğünü ve süresini ölçmek için karşılaştırılabilir çok az dönem var.
Bu etkiyle yakından ilişkili olarak, salgının mal ve hizmet tüketimine getirdiği eğilim de söz konusu. Yukarıda belirtildiği gibi, kapanmalar sırasında hane halkı harcamaları, çevrimiçi olarak satın alınabilen ve eve teslim edilebilen mallara odaklanmıştı. İnsan etkileşimi sınırlı olduğu için otel, restoran ve seyahat gibi hizmetler kısıtlandı veya kapatıldı. Mal satışları trendin üzerinde seyrederken, hizmetler azaldı. Ekonominin yeniden açılmasıyla birlikte hizmet sektörü toparlandı ve mal satışları tekrar düştü. Bugün, PMI gibi anketler, insanların seyahat zevkini yeniden keşfetmesi ve yeterince spor salonu ekipmanı, elektronik eşya ve diğer kapanma dönemi gereçlerine sahip olduklarını fark etmeleri nedeniyle hizmetler sektörünün mal sektörünü geride bıraktığını gösteriyor.
Sonuç olarak, pandeminin tüketici üzerinde iki etkisi oldu. Birincisi, tüketiciyi daha dirençli hale getirdi ve ikincisi, harcamaları çarpıttı. Bazıları bu durumu, önce hizmet sektörünün, sonra da imalat sektörünün resesyona girdiği inişli çıkışlı bir resesyon yaratmak olarak tanımladı. Bu aynı zamanda, daha döngüsel olan mal sektörüne ağırlık veren öncü göstergelerin ve resesyon uyarı modellerinin, ekonominin bütünü için çok olumsuz sinyaller göndererek fazla düşüş eğiliminde olduğu anlamına da geldi. Hizmetler sektörü mal sektöründen ayrıştı. Göreceli büyüklükleri göz önüne alındığında (ABD’de mallar için %21’e kıyasla hizmetler hane halkı harcamalarının %60’ından biraz daha azını oluşturmaktadır), hizmetlerdeki toparlanma mal üretimindeki gerilemeyi dengeledi.
Tüketici harcamalarının yeniden dengelenmesi için muhtemelen daha gidilecek yol var. San Francisco Fed tarafından yapılan analiz, tasarruf bolluğunun büyük bir kısmının artık harcandığını ve tüketim üzerindeki bu etkinin giderek azalacağını gösteriyor. Şu ana kadar 2,1 trilyon doların 1,7 trilyon doları harcandı. Ancak, hane halklarının hâlâ yaklaşık 400 milyar dolarlık potansiyel harcaması var (tüketimin yaklaşık %2’sine denk geliyor), bu nedenle etki kademeli olacak.
Pandeminin ikinci etkisi arz tarafında oldu, işgücü piyasası erken emeklilikler, üniversiteye geri dönüşler ve hastalıkların (uzun Covid ve birikmiş işleri temizlemeye çalışan hastanelerde tedavi için uzun bekleme süreleri) bir araya gelmesinden etkilendi. Uzaktan çalışmayı daha kolay bulan bazı çalışan grupları için bir artış olsa da, genel etki işgücündeki kişi sayısında bir düşüş ve katılım oranında bir gerileme oldu.
Sonuç olarak, açıklar daha hızlı ortaya çıktığı için ücretler üzerindeki baskı beklenenden daha fazla oldu. Göçün geri dönüşünü ve bu faktörlerin bazılarının tersine dönmesini yansıtabilecek şekilde, katılım oranlarının yükseldiğine dair bazı işaretler var. Genel olarak, salgın arz-talep dengesini olumsuz yönde etkilemiş ve enflasyonist baskıyı artırmıştır.
Sonuç
Bu dört etki arasında, faiz oranlarının düşük başlangıç seviyesi, mali teşvikler ve pandeminin etkileri, Fed ve diğer merkez bankalarının ekonomiyi ve enflasyonu yorumlamasını ve daha sonra kontrol etmesini zorlaştıran en benzersiz etkiler oldu.
Para politikası aşırı gevşek bir seviyeden başladı ve Fed ve diğerleri sıkılaştırma ihtiyacını daha önce fark etmiş olsalar bile, bu pandeminin devam ettiği çok belirsiz bir bağlamda gerçekleşti. Dahası, maliye politikası teşvikini dengelemek ve Covid’in harcamalar ve işgücü piyasası üzerindeki olağandışı etkileriyle başa çıkmak zorunda kaldılar.
Enflasyonu Düşürme Yasası’nın desteğine ve Yapay Zeka’ya (AI) yönelik coşkuya rağmen, görüşümüz, önümüzdeki dönemde gelgitin Fed’in lehine dönmeye başlayacağı yönünde. Para politikası artık sıkılaştırma bölgesinde ve mali destek ile aşırı tasarrufların faydaları azalıyor.
Her ne kadar bu döngüye özgü olmasa da, finansal piyasaların dengeleyici davranışı da önemlidir. Örneğin, 2005 yılında Fed faizleri 150 baz puan artırıp 10 yıllık tahvil getirileri üzerinde çok az etki yarattığında – o zamanlar “Greenspan muamması” olarak biliniyordu – Fed’in para politikası üzerindeki kontrolünü kaybettiğine dair çok fazla konuşma yapılmıştı.
Bu döngüde, Fed’in sabit getirili piyasaları enflasyonu yenmeye kararlı olduğuna ikna etmek için hâlâ daha fazlasını yapması gerekebilir, bu da şüphesiz son toplantısının şahin tonunu açıklıyor.
İş yerlerinde kira artışı esnafı zorluyor. İş yerlerinde konutlarda olduğu gibi yüzde 25 kira artış sınırı olmadığı için kiralar uçmuş durumda…
İş yerlerinde kira artışı esnafı zorluyor. İş yerlerinde konutlarda olduğu gibi yüzde 25 kira artış sınırı olmadığı için kiralar uçmuş durumda. Geçen yıl 10 bin lira olan bir iş yerinde kiralar bu yıl 50 bin lirayı geçmiş durumda.
Esnaf mağdur olurken, esnaf odaları iş yerlerine yönelik kira sınırlaması bekliyor. Sektör temsilcileri ise yüzde 70’e varan kira artışlarının esnafı zorladığını ve bu durumun birçok iş yerinin kapanmasına yol açtığını söylüyor.
ESNAF KİRA SINIRI İSTİYOR
Konutlardaki %25 kira sınırlaması işyerlerinde uygulanmıyor. Yaşanan fahiş artışlar sonrası konut kiracılarının korunması için yüzde 25 zam sınırı getirildi. Ancak işyerleri için herhangi bir düzenleme yapılmadı. Esnaf ise bu süreçte fahiş zamlarla başa çıkmak zorunda kaldı. Ancak yapılan zamlar artık esnafı çok zorlayacak boyutlara gelmiş durumda. Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Başkanı Hakan Akdoğan, esnafın çok zor durumda olduğunu ve bazı işletmelerin kapanmak zorunda kaldığını söylüyor ve devam ediyor: “kira artışları genellikle TÜFE’nin son 12 aylık ortalaması üzerinden artıyor ve bu %70 80 aralığında bu dönem seyrediyor. Örneğin Mayıs ayında artış %67.20 olmuştu. Esnafın kira dışında özellikle maaşlara getirilen düzenlemeler sebebiyle maaş giderleri arttı ısınma doğal gaz elektrik gibi kalemlerde de yaşının artışlar esnafı bir çok noktada zorluyor.” diye konuştu.
ARSA KİRALARINDA DA SORUN BÜYÜYOR
TÜGEM Başkanı Hakan Akdoğan ayrıca kira kontratlarında esnafla mal sahipleri arasında resmi olmayan ödemelerde gittikçe yaygınlaştığını da belirtti. Akdoğan : “Bu çerçevede stopaj nedeniyle düşük gösterilen kiralarda önemli bir problem ve iş yerlerinde de son dönemde kira tespit ve kira tahliye davaları artmış durumda. Bu çerçevede bazı bölgelerde esnafların taşınmazları devir etmeye çalışması hatta bazı işletmelerin de kapanması söz konusu. İşyerlerinde bazı düzenlemeler getirilebilir özellikle gene iş yeri kontratlarının e-Devlet sistemine aktarılması bu noktalarda takibi kolaylaştırabilir. Hatta bu problem sadece işyerleri değil örneğin arsa kiralarında herhangi bir TÜFE endeksi de yok örneğin kira kontratı %100 artar denirse o madde arsalarda bile uygulanabiliyor” dedi.
Enflasyon, baskılanan kur politikası, işçilik maliyetleri gibi sıkıntılar eşiğinde yılın ilk 5 ayını tamamlayan sanayicilerin gözü, yeni ekonomi yönetiminde. Sanayiciler, yeni dönemde alınacak kararlarda aktif olmayı ve teşvik politikalarının yeniden oluşturulmasını talep ediyor.
Nurdoğan ARSLAN ERGÜN-Hamide HANGÜL-Mehtap HALICI
Seçimlerin ardından reel sektörde gözler yeni ekonomi politikalarına çevrildi. Toplumun tüm kesimlerinin görüşlerinin alınması ve 5 yılda 6 milyon yeni istihdam oluşturulması beklenen yeni ekonomi rotası öncesinde iş dünyası temsilcileri, öncelikle kronikleşen enflasyon ve cari açığın düşürülmesini, maliyet artışlarının frenlenmesini ve ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı politikaların devreye alınmasından yana. İş dünyasına göre, bu noktada da düğüm yeni teşvik ve üretim politikalarında çözülüyor. Cari açığın kapanması için ihracatı artırıp, ithalatı kontrol altına almak gerektiğine işaret eden iş dünyası temsilcileri, şu önerilerde bulunuyor: İthalat haritası çıkarılsın, en çok ithal edilen ürünlerde üretilmeyeni üretmek için yeni teşvik politikaları oluşturulsun, bölgesel değil sektörel teşvik politikası izlensin, teşvik ve finansmanda seçici modele geçilsin. Teşvik mekanizmasında yüksek katma değerli ve teknolojik ürünler öncelikli olsun.
Sanayici ne istiyor?
– Finansmana erişimde sıkıntı var. Seçici kredi modeline geçilsin
– Teşvikler teknolojik ve katma değerli ürün odaklı olsun
– Yeşil dönüşüm gibi yeni yatırım alanlarının önü açılsın ve regülasyonlar yapılsın
– Atık yönetmelikleri yeniden düzenlensin, atıklar hammadde olsun
– Yatırım için sanayi arsası sorunu çözülsün
– Kalifiye eleman yetiştiren merkezlere MEB kaynaklı öğretmen desteği verilsin
– Kur karşısında ezilmeyecek katma değerli üretim için gerekli destekler sağlansın
– Yurt dışından orta ve yüksek teknoloji yatırımı yapacak şirketleri çekilsin, nitelikli insan kaynağının yurt içinde kalması için ikna edilsin.
En fazla ithal edilen ürünler:
– Mineral yakıtlar yüzde 19,7 düşüşe karşın 26.3 milyar dolar
– Kazanlar makineler mekanik cihazlar yüzde 22,2 artışla 12,9 milyar dolar
– Motorlu kara taşıtları yüzde 76,7 artışla 8.46 milyar dolar
– Demir çelik yüzde 22,4 düşüşle 8,4 milyar dolar
– Elektronik makine ve cihazlar yüzde 39,9 artışla 9.1 milyar dolar.
Katma değer üreten sanayici desteklensin katma değerli ihracat ana unsur haline gelsin
“Dünyada ekonomik ve politik olarak değişken süreç ve koşullara tanıklık ediyoruz” diyen Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Türkiye’nin dünyadaki güçlü konumunu koruyabilmek için teknoloji ve inovasyonla katma değer üreten ekonomik yapısını özellikle sanayide gerçekleştireceği yatırımlarla desteklemesi gerektiğini vurguladı. Katma değerli ihracatı tüm ekonominin ana unsuru haline getirmek gerektiğine dikkat çeken Zorlu, “Bu konuda dünya çapında başarılı şirketlerimiz var. Diğer taraftan dünyada da yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeliyiz. Sanayisiz bir ülke düşünülemez. Sanayi istihdam ve ihracat demek. O nedenle sanayimizi ihracat odaklı olarak dönüştürmeliyiz. Bunun merkezinde de daha fazla katma değer üretmek olmalı. Ekonomimize katkı sağlayan tüm şirketler için hazırlanacak teşvik politikalarıyla topyekûn bir değişim ve dönüşüm sağlamalıyız” dedi. Zorlu’ya göre bu, Türkiye’yi yeni dünya düzeninde katma değerli ihracat yapan ve sürdürülebilir büyüme sağlayan bir ülke haline getirecek.
Türkiye’nin artık üretim odaklı yeni bir hikaye yazması gerekiyor
“Artık rekabetçilikte sanayi odaklı, üretim odaklı yeni bir hikâye yazmalı, büyümeden ziyade kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmeliyiz” diyen TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, asıl gündem olan ekonomiye dönülmesi gerektiğini vurguladı. İş dünyasının finansmana erişim ve genel ekonomik beklentilerini ölçmek üzere yılın her çeyreğinde yaptıkları anketin 2023 yılı ilk çeyrek sonuçlarını açıklayan Sönmez, bu dönemde her 4 işletmeden 3’ünün krediye erişmekte zorlandığını, her 10 işletmeden 8’inin ise uygulanan mali ve finansal tedbirlerden olumsuz etkilendiğini söyledi. Sönmez, “Çıkan sonuç, başta KOBİ’ler olmak üzere işletmeler açısından 2022 yılından bu yana şartların daha da ağırlaştığını gösteriyor. Her 3 işletmeden 1’i işletme sermayesi ihtiyacını banka kredileri veya tedarikçi ve müşterilerinden aldığı finansman ile karşılıyor. Her 4 işletmeden 3’ü krediye erişimin zorlaştığını ifade ediyor. Seçim öncesi açıklanan 350 milyar TL’lik KGF kredilerinin miktarını yeterli görmeyenlerin oranı yüzde 85 olurken, işletmelerin yüzde 74’ü de KGF kredilerine erişimin zorlaştığını belirtiyor.”
Ekonomi politikalarında yaratılacak güven ikliminin, uluslararası yatırımlardan finansmana erişime kadar pek çok konuda temel oluşturduğunu anlatan Sönmez, şöyle konuştu: “Faizler ve finansmana erişim konusunda uzun süredir yaşadığımız belirsizliğin bir an önce istikrara kavuşması için iyileştirici adımlar atılmalı. Krediler üzerindeki baskı hafifletilmeli, finansmana erişimde zorlaştırıcı unsurlar ortadan kaldırıldığı gibi kolaylaştırıcı uygulamalar hızla hayata geçirilmeli. Yüksek seyreden dış ticaret açığının ana nedeni ihracatın istenen düzeyde artmaması değil başta enerji alanında olmak üzere ithalata olan aşırı bağımlılığımız ve yüksek katma değerli, yüksek teknolojili ürün ihracatında yüzde 3 barajına takılı kalmamızdır.”
Orta ve yüksek teknolojiye odaklanalım nitelikli insan kaynağımızı koruyalım
Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran, cari açığı orta ve uzun vadede çözecek bir politikanın ortaya konması ve kararlılıkla uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Dalgakıran, ciddi teşviklere rağmen, sanayi üretimini orta ve yüksek teknolojili üretime yönlendirilmediğini söyledi. Dalgakıran, “Yurt dışından orta ve yüksek teknoloji yatırımı yapacak şirketleri çekelim. Nitelikli insan kaynağını yurt içinde kalması için ikna etmeliyiz. Uzun vadeli düşük faizli kredilerin de yatırımları özendireceğini düşünüyoruz” dedi. Krediye erişimin zorlaştırılmaması, döviz kurunun da gerçek değerine ulaşması gerektiğini söyleyen Dalgakıran, “Sene başından beri döviz artışı yüzde 10’da kalırken, TL bazı maliyetler yüzde 50 arttı. Bu da ihracatçının artık para kazanamaz, rekabet edemez hale gelmesine neden oluyor. Ana problem cari açık olduğuna göre, ülkeye giren dövizi yükseltmek, çıkan dövizi de azaltmalıyız. Ara malı ithalatı giderek yükseliyor. Kurların düşük kalması, üretmek yerine dışarıdan ithal etmeyi özendiren bir durum. İçinde bulunduğumuz durumla tam bir tezat teşkil ediyor” dedi. Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin yüzde 70’ini, iç piyasada ürettiği halde ithal ettiğini söyleyen Dalgakıran, Türk sanayisini orta ve yüksek teknolojilere taşıyacak sektörlerin makine, elektronik ve yazılım sektörü olduğunu belirtti.
Yeni dönemde bölgesel değil sektörel teşvik yapılsın, ithalat azalsın üretim hızla artsın
Yeni ekonomi yönetiminin odak noktasının ‘üretim’ olması gerektiğini söyleyen Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan, finansman desteklerinin de üretim ve istihdam odaklı olması gerekliliğine işaret etti. Tezcan, bölgelere göre değil sektörlere göre teşvik verilmesini istedi. Tezcan, “Hangi sektörler katma değer yaratacaksa o sektöre teşvik sistemine geçilmeli. Türkiye’de un fabrikası fazlalığı var. Un fabrikasına teşvik verilmesi bir anlam ifade etmiyor. Türkiye’nin üretemeyip ithal ettiği sektörlerde üretimi artıracak işletmelerin desteklenmesi gerekiyor. İthalatı azaltıp üretimi artıracak alanlarda gelişmeliyiz” dedi. Gıda sektörünün yılda 1 milyar dolardan fazla ithalatı olduğuna dikkat çeken Tezcan, şunları söyledi: “Hangi ürünler yapılacaksa belirlenip onlara teşvik sağlanmalı. Ürettiğimiz fındık, üzüm, buğday unu gibi ürünleri markalaştırıp dünya sofralarına ulaştırmalıyız. Kimya ve atık sektörü olarak yapabileceğimiz birçok farklı yatırım alanlarımız var. Örneğin cip üretimi var, burada hükümetin bir politikası olmalı.”
Finansmanda seçici kredi modeli belirlenmeli yüksek teknoloji pozitif ayrışsın
Yeni dönemde verilen teşviklerin bölgeselden çok Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve katma değerli üretim odaklı olması gerektiğine işaret eden PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Türkiye’nin şu anda asıl ihtiyacı ürün üretmek. Teşvik modeli seçilirken özellikle teknoloji odaklı olmalı” dedi. Türk iş dünyasının şu anda asıl probleminin finansal kaynak olduğunu kaydeden Eroğlu, sınırlı kaynaklar nedeniyle de orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin krediye ulaşımının kolaylaştırılması gerektiğini belirtti.
Eroğlu’nun bu noktadaki önerisi ise orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin destekleneceği ‘seçici kredi modeli’ politikasına geçilmesi. Plastikte Türkiye’yi rahatlatacak yeni yatırım alanlarına işaret eden Eroğlu, şunları söyledi: “Türk plastik sektörü Almanya’dan sonra 11 milyon ton üretimle ikinci sırada. Ancak hammaddede ihtiyacımızın sadece yüzde 12’si yerli üretim. Yeşil dönüşümle birlikte burada önümüze bir fırsat çıktı; döngüsel ekonomi. Yani orijinal petrolde üretilen hammaddeyi kullanmak yerine geri dönüştürülmüş ürünleri kullanmak. Eğer geri dönüşüm konusunda Türkiye bölgesel bir güç olursa, dünyadaki atıkların da bir dönüşüm merkezi olur. Çevreyle uyumlu yapılar kurabilir, yasal altyapılarımızı buna göre yaparsak yeni dönüşümde bir fırsat yakalarız.”
Sanayicinin kronik sorunlarından birini de yatırım arsası olarak gösteren PAGEV Başkanı Eroğlu, “İşini büyütmek için sanayicinin yatırım yapması gerekiyor ama önündeki en büyük maliyet kalemi sanayi arsası. Türkiye’de sanayi arsası ranta dönüştü. Ranttan arındırılmış, modern üretim merkezleri için önümüzdeki dönemde sanayicinin yer sorununun çözülmesi gerekiyor” dedi. Eroğlu’na göre, döviz kuru karşısında hassas olmayan katma değerli ürünler yapabilmek için topyekun regülasyon gerekiyor.
Sınıflama yapılsın, üretimde teknoloji seviyesine göre teşvik mekanizmaları geliştirilmeli
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) eski Başkanı Murat Akyüz, cari açığın azaltılmasına vurgu yaptı. Türk Lirası bazlı maliyetlerin arttığına işaret eden Akyüz, sanayicinin enerji maliyetlerini aşağıda çekmede yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine vurgu yaptı. Murat Akyüz, şunları söyledi: “GES ve RES gibi güneş ve rüzgar santrallerine sanayicinin erişmesi çok zor olmaya başladı. Kiralık alanlar var ancak, buradaki üretimleri taşıyacak elektrik hatları yok. Sanayici GES ve RES’le yapmak istediği enerji yatırımlarını yapamaz hale geldi. Bunu finansmanıyla ilgili de sıkıntılar var. Öte yandan şirketlerimizi biran önce karbon nötr hale getirmek için elektrikli araçlara teşvik vermeliyiz. Firmaların yatırımlarına teşvik edici uzun vadeli yeni politikalar belirlemeliyiz. Orta yüksek teknolojili ürün yatırımlarına daha yüksek teşvik vermeliyiz. Bugün domates, salça üreticisiyle, domatesten likopeni çekip kanser tedavisinde kullanan ya da vitamin üretenlere aynı teşvik veriliyor. Teknoloji seviyelerine göre teşvik mekanizmaları oluşturulmalı. Üretilen bir ürün varsa, üretilmeyen bir ürün için teşviklerle yönlendirici olunmalı. ‘Sen farklı bir şey yap ona göre teşvik verelim’ gibi yönlendirme yapılması gerekiyor.”
Karanlık bir sürecin görünmeyenlerini gün yüzüne çıkaran Sancak Medya, Alija filminden sonra Dayton dizisi ile izleyicilerle buluşuyor. 6 bölümlük dizi Bosna tarihinin perde arkasını; baskı, zulüm, soykırım, dramın adı: Dayton olarak aktarıyor., bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,
Karanlık bir sürecin görünmeyenlerini gün yüzüne çıkaran Sancak Medya, Alija filminden sonra Dayton dizisi ile izleyicilerle buluşuyor. 6 bölümlük dizi Bosna tarihinin perde arkasını; baskı, zulüm, soykırım, dramın adı: Dayton olarak aktarıyor.
Bosna Hersek gerçekleri üzerine iki başarılı işlere imza atan Sancak Medya Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hakan Sancaktutan dizi hakkında önemli detayları Engin Şenol önderliğinde aktardı. Biyografi, drama ve savaş türünde, 45 dakikalık 6 bölüm halinde yayınlanacak Dayton dizisinin yönetmeni Başak Soysal. Senaristler Ümit Cihan Canpolat ve Rabia Bozkurt. Oyuncular ise Levent Öktem, Oktay Korunan, Şehsuvar Aktaş, Şükrü Türen, Bülent Alk olarak yer aldı.
1992 yılında başlayan Sırp kuşatması, zulüm, savaşın gerçek yüzü ve uygulanan soykırımın boyutlarını Alija dizisi ile beyazperdeye taşıyan Sancak Medya TRT’nin Dijital Platformu çektiği Dayton dizisi ile karanlık bir sürecin bilinmeyenlerini gün ışığına çıkarıyor. Amerika’nın Ohio eyaletindeki Dayton’da bir araya getirilen taraflar arasında yaşananlar, Aliya’nın yani mütevazı bir lider, komutan, İslam aleminin son yüzyıldaki en büyük liderlerinden birisi olan Aliya kendi ifadesi ile Abdullah’ın yaşadıkları 6 bölümlük dizide tarihe aktarılıyor.
Alija dizisi ile başlayalım istiyorum. Çok zorluklarla karşılaştınız bu diziyi çekerken diye hatırlıyorum.
SANCAKTUTAN: “Bosna’da zorluklar, itirazlar, set basmalar, baskıları hepsini yaşadık. Yılmadık ve 6 bölümün tamanını Bosna Hersek’de çektik. Neredeyse tüm figüranlar savaş gazisiydi. Sırp lider Dodik bizi terörist ilan etti. Çetnikler setimizi basmaya kalktı. Biz hiçbir etki altında kalmadan çekimlere devam ettik ve Alija dizisi tamanlandı. Tam 30’un üzerinde Balkan ve Avrupa ülkeleri televizyonlarında haber oldu. Tabi bu “Ne oluyor?” sorusunu da gündeme getirdi. Birgün Alija’nın yakın dostu, savaşın gizli kahramanlarından rahmetli Hasan Cengic” Çocuk sen ne yaptığının farkında değilsin”dedi ve sonra devam etmişti. “Bosna’da soykırım ve savaşı Batı “iki arkadaşın kavgası ve sonrasında birbirine gül vererek barışması” olarak gösterdi. Sen Alija’nın ideallerini ve Bosna’da ki Müslüman halkın 100 yıldır çektiği zulüm ve soykırımı anlatıyorsun.”
Bosna gerçeğini dünyaya anlatma noktasında Sancak Medya önemli iki yapıma imza attı. Neden Dayton bize bilgi verebilir misiniz?
SANCAKTUTAN: Alija’yı yaptıktan sonra yeni nesil Boşnakların bu dünya liderini daha iyi tanımalarını istiyordum. Zira genç Boşnakları böylesine çok özel liderlerini tanımıyorlardı. Savaşın çirkin yüzünü bilmiyorlardı. İslam coğrafyasının Batı komşusu Boşnak halkını sindirme ve yok etme politikasına karşı elindeki imkansızlıklarla bunu mümkün olduğunda halkın yararına çevirmeye çalışan büyük kumandanı, düşünür ve lider Alija’yı özellikle ABD’nin yeni dünya stratejisi karşısında ne büyük bir lider olduğunu ve oyunu bozma çabasını anlatmak istedim.
,,,,ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey
Onun bir sözü çok önemli. “,,,ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır.” Belki de bu Müslüman Boşnak halkının ve Alija’nın yanlızlığını anlatan en önemli sözüdür. Çok şükür bu millet o zamanda, şimdi de Boşnak halkının yanında olmuştur. Alija gerçekten tarihi gerçekleri bugüne anlatma ve tarihe not düşme anlamında güzel bir yapım oldu. Çok olumlu tepkiler aldı. Fakat Bosna Hersek gerçeğini anlatma noktasında özellikle barış görüşmelerinin yapıldığı ABD’nin OHİA eyaletindekinin Dayton şehrinde ki sürecinde gün yüzüne çıkarılması, kuşatma, savaş, zulüm ve soykırım zamanı yaşananlardan sonra müzakerelerde de bilge adam, üstün bir devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in burada yaşadıklarını da bilmek gerekiyordu. Çok şükür Dayton’da bunu da gerçekleştirdik. Güzel bir dizi oldu.
Dayton senaryosu ile ilgili kısa bir bilgi verir misiniz?
SANCAKTUTAN: Alija’nın gözünden; Dayton antlaşması süreci, antlaşmanın şartları, küresel güçlerin baskı ve pazarlık unsurları ele alınırken, diğer taraftan Kahramanoviç ailesinin gözünden; Bosna’da yaşanan zulüm, savaşın gerçek yüzü ve uygulanan soykırımın boyutlarını kavrayacağımız bir aile dramı paralel kurguda birlikte ilerler. Müzakerelerin başındayken Alija’nın eski bir dostunun 3 yıldır ulaşamadığı ailesini bulması için yardım istemesiyle, Kahramanoviç ailesinin yaşadıklarının izini sürerken diğer yandan Alija’nın Dayton müzakerelerindeki zorlu mücadelesine şahitlik ederiz. Bir liderin, savaşla dağıtılmış ülkesini bir arada tutarak yeniden inşa etme süreciyle, soykırım nedeniyle dağılmış bir ailenin, birbirlerini bularak tekrar bir araya gelme çabası iç içe geçer ve savaşın, atılan ilk kurşundan son atılan imzaya kadar tüm boyutları ele alındı. Gerçekten güzel bir yapım ortaya çıktı.
Türk Yüzyılının en önemli ayağından biri de içerik üretme Unutmamak gerekir ki Türkiye yüzyılının en önemli ayaklarından biri de yayıncılık ve bunun içinde de içerik üretimi noktasında tüm mazlum milletlerin, kültürlerin, geçmiş medeniyetlerin suskunluğu, çaresizliğini gün yüzüne çıkarıp, kulağı sağır, gözü kör, kalbi katılaşmış sözde uygarlıklara karşı haykırabilmektir. Bunu güçlü ülkeler yapabilir. Bu yüzden içerik üretimi gelecek yüzyılın en önemli silahlarından biri olacaktır. Bu sosya medya ile daha da önem kazandı.
Çok ilginç bir senaryodan söz ediyorsunuz. Biraz daha ayrıntı verir misiniz?
SANCAKTUTAN: 1992’de başlayan Sırp kuşatmasının ardından 3 yıldan fazla zaman geçmiş ve taraflar, aralarında bir anlaşma imzalanabilmesi için Ohio eyaletindeki Dayton’da bir araya getirildi. Savaş hala devam ederken heyetler arasında müthiş bir pazarlık başlar. Alija, başından beri çetin geçeceğini bildiği müzakerelerde, ülkesinin sınırlarını korumanın ve savaş suçlularının yargılanmasının savaşını verirken Miloseviç’in uzlaşmaktan uzak tavrıyla uğraşmak zorunda kalır. ABD Başkanı Clinton, tecrübeli diplomat Hollbrooke’u barış müzakereleri başlatmak için görevlendirir. Bir yanda diplomasi, bir yanda bir aile dramı
Boşnak lider Alija İzzetbegoviç’in yapıcı ve bilge tutumu Holbrooke ve ekibini etkiler. Ancak onlar için bu müzakereler sonucunda elde edilecek siyasi imaj, her şeyden daha önemlidir. Alija, hem hala devam eden soykırımı durdurmak hem de bütün etnik grupların bir arada barış içinde yaşayabilecekleri bir formül bulmak için çabalamaktadır. Aslında Alija kanton gibi bir anlaşmaya sıcak bakmıyordu. Şer ile ehveni şer arasında bir seçim yapıyor bu süreçte. Bir yandan mekik diplomasisi ile dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için uğraşmakta, diğer yandan ise hala kamplarda oldukları bilgisine ulaşılan Kahramanoviç ailesine ulaşmaya çalışmakta. Yani bir de aile hikayesi var bu dizide.
Arkadaşının Ailesini Kurtarmak
Dayton’da müzakereler sürerken paralel hikayede, Kahramanoviç ailesinin yaşadığı ve 3 yılı aşkın sürece yayılan hikayesini görürüz. Olacaklardan habersiz, Sırp komşularıyla iyi geçinen aile, üniversitede okuyan Hasan’ın, küçük kardeşi Amira’nın doğum günü için sürpriz ziyaretiyle daha da şenlenir. Arkan önderliğinde milislerin toplandığından ve gözlerini öfke bürümüş Sırpların kendilerine saldıracaklarından habersizlerdir.
Pamuk İpliğine Bağlı Barışı Yaşatmak
Amira’nın doğum gününde, Sırp komşularıyla küçük bir kutlama yaparken baskın gerçekleşir. Aile üyeleri evlerinden çıkarılarak, erkek ve kadınları ayrı kamplara yollanır. Hasan ve Nedzad, Batkoviç kampına götürülürken Mirsada ve kızlar ise Duzo’daki kampa götürülür. Bu kamplarda, savaşın gerçek yüzüne ve Sırp zulmünün her yönüne maruz kalırlar. Kahramanoviç’lerin hikayesine şahit oldukça, Alija’nın Dayton’da neyin mücadelesini verdiğini, Sırpların işlediği savaş suçlarının üzerinin nasıl örtülmeye çalışıldığını daha iyi kavrarız. Dayton’da Sırp tarafının saldırgan ve umursamaz tavırları süreci uzatır.
Tam Bir Satranç Oyuncusu
Clinton’un baskısıyla Amerikan heyeti ise Alija için en önemli meseleleri, küçük pürüzler olarak görerek bir an önce anlaşmayı imzalatmanın peşindedir. Alija, giderek bir satranç oyununa dönüşen müzakerelerde, her türlü zorluğa rağmen zekice hamleleriyle Amerikan tarafını olabildiğince yanına çekerek Sırpların inadını esnetmeyi başarır. Alija, kendisine önerilen iki tekliften zor olanını yani 3 etnik grubun bir arada yaşayacağı kantonlardan oluşan üçlü bir yönetim teklifini benimser. Sırpların tutumu, aşırı talepleri tahammül edilecek gibi değildir. Alija Meclis’i güçlükle İkna ederek anlaşmayı onaylatır ve imzalar törenle atılır. Şimdi daha zor bir süreç başlamaktadır ve pamuk ipliğiyle bağlı barışı yaşatmak, savaştan daha güç bir görevdir.
Gaming Minds Studios tarafından geliştirilen ve Kalypso Media tarafından yayınlanacak olan simülasyon, ulaşım, yönetim oyunu Railway Empire 2, 25 Mayıs tarihinde çıkış yapmaya hazırlanıyor. Kendi ulaşım imparatorluğumuzu kurabileceğimiz bu yapım içerisinde geniş bir dünyaya atılacak, her bir ulaşım unsurlarına tek tek erişebilecek ve çeşitli çevre detaylarına bu oyun içerisinde erişebileceğiz. Oyun içerisinde büyük maceralara atılabilecek, bu maceralar esnasında kendi imparatorluğumuzu kurmaya çalışacak ve tüm dünyaya erişim sağlayabilecek çeşitli yollar ve demir yolları inşa edebileceğiz.
1800’lü yılları temel alan bu yapının içerisinde eski tarz görüntü bizleri bekliyor olacak. Yani daha yenilikçi ve rengarenk bir görüntüden ziyade eski sanayi devrimi görüntüsü bizlere aktarılacak ve bu dönemde çeşitli makinelerle beraber kendi imparatorluğumuzu ortaya çıkaracak, geliştirecek ve büyütebileceğiz. Oyun içerisinde amacımız çeşitli detaylarla beraber demiryolları ve yollar üretmek olacak, bu yollarla beraber tüm dünyaya erişim sağlayabilecek ve bu erişim ile beraber kendi ulaşım ağımızı yani ulaşım imparatorluğumuzu kurabileceğiz.
Oyun içerisinde her bir bölgeye erişim sağlamak ve o bölgeye yol yapmak oldukça önem arz edecek. Zaten oyunu temel amacı da bu. Oyun içerisinde her bir noktaya ulaşım sağlayarak kendi ulaşım ağımızı büyütebilecek, genişletebilecek ve ek olarak da daha fazla para kazanabileceğiz. Her bir yolla beraber harcayabileceğimiz çeşitli miktarlarda paralar bulunacak ve bu paralarla beraber de kendi şirketimizi büyütebileceğiz. Oyun içerisinde aslında bir şirket olarak yer alacak, bu şirket içerisindeki yönetim unsurları tamamen bize ait olacak. Hem gelirler hem de giderler ise bizim tarafımızdan hesaplanacak. Dolayısıyla oyundaki ekonomi sistemi de kısaca bizim elimizde olacak.
Şirketimizi tüm dünyaya ve kıtalara yayma girişimimizde başarılı olmak için elbette her türlü büyük ve küçük detaya dikkat etmek gerekecek. Bu kapsamda kendi harcadığımız para miktarıyla beraber yapacağımız yolları planlamamız lazım Dolayısıyla oyun içerisinde çok detaylı bir içerik bizleri bekliyor olacak. Oyundaki her bir detaya hakim olmak belki ilk etapta zor gelebilir ancak bu detaylara ilerleyen süreçlerde daha iyi bir şekilde hakim olabilecek, bu sayede oyundaki imparatorlarımızı daha da genişletebileceğiz.
Demiryolu şirketi olarak atıldığımız bu dünya içerisinde sanayi devrimi teması bizlere aktarılacak ve dönemin puslu havası bizlere aktarılacak. Dumanlı atmosferlerle beraber aslında bir sanayi devrimi içerisinde olduğumuzu anlayabileceğiz. Gerek atmosfer gerekse renk paleti oldukça güzel bir şekilde seçilmiş durumda ve bu tema oldukça güzel bir şekilde bu unsurlarla beraber yansıtılmış durumda. Dolayısıyla oyun içerisinde hem görsel detay hem de atmosfer oldukça güzel bir şekilde karşımıza çıkacak diyebilirim.
Küçük bir demiryolu şirketi ile beraber atıldığımız bu macerada kendimizi daha da geliştirebilecek, büyütebilecek ve daha da genişletebileceğiz. Oyun içerisinde çeşitli yollar yapabilecek ve yollar arasında farklı farklı unsurlar bulunacak. Oyun içerisinde düz demir yolu yollar yapmaktan ziyade daha fazla içerikleri de bu oyun içerisinde deneyimleyebileceğiz. Örneğin bir yerden bir yere ulaşmak için farklı boyutlarda köprüler inşa edebilecek, bu köprüleri en az maliyetle beraber kurabilecek ve bu köprülerden elde edilen geliri hanemize yazdırabileceğiz. Oyun içerisinde sadece sıradan ve düz bir şekilde yollar ve demir yolları kurmayacak aynı zamanda çeşitlilik köprüleri ve yapıları da inşa edebileceğiz.
Bir girişimci olarak yer aldığımız yapım içerisinde elbette bizim şirketimize karşı çeşitli rakip şirketler de bulunacak. Rakip şirketleri alt etmek, bu şirketlerden daha fazla para kazanmak ve kendimizi daha fazla ön plana çıkarmak için çeşitli hamleler yapmak gerekecek. Dolayısıyla oyun içerisinde kendimi stratejimiz ve planımız bulunması lazım. Bu strateji ve plana göre de kendi hamlelerimizi gerçekleştirebilecek ve büyük imparatorluğa ulaşma konusunda kendi deneyimlerimizi oyun içerisine aktarmaya başlayacağız. Oyunda doğru şekilde para harcamamız gerekecek. Dolayısıyla paraları doğru ve verimli bir şekilde harcayarak kar elde edecek ve imparatorluk yolu bizlere açılacak.
Serinin ilk oyunundan sonra gelecek olan bu yeni ve ikinci oyun içerisinde daha fazla mekanik ve içerik bizlere aktarılacak. Dolayısıyla oyun içerisinde daha fazla özellik daha fazla içerik ve daha fazla çeşitlilik bizlere sunulacak. Oyunda bu detaylar ile beraber kendi imparatorluğumuzu kurabilecek ve tüm dünyaya doğru hakim olmaya başlayacağız. Oyunda yine geliştirici ekibin belirttiğine göre 60’tan fazla lokomotif markası yer alacak. Yeni bir çağ başlatabildiğimiz bu yapım içerisinde bu lokomotifleri ve arkasında yer alan vagonları istediğimiz gibi kontrol edebilecek, onlara yükler yükleyebilecek ve yolcuları bu vagonlarla beraber taşıyabileceğiz. Yani oyun içerisinde kuracağımız ulaşım ağı ile beraber birçok yükü taşıyabileceğiz.
Oyun içerisinde kurduğumuz bu ulaşım ağı ile beraber yolcuları taşıyabilecek, çeşitli siparişleri ve kargoları bu vagonlara yükleyebilecek bunun dışında yeni lokomotiflerle beraber daha hızlı bir şekilde işlerimizi gerçekleştirebileceğiz. Oyunda taşıdığımız ve kurduğumuz bu ulaşım ağı ile beraber çeşitli miktarlarda paralar kazanabilecek ve bu paralarda şirketimizi büyütmek adına kullanabileceğiz. Oyunda en büyük demiryolu şirketi haline gelmeye çalışacak, bu kapsamda çeşitli reklamlar ve kampanyalar düzenleyebilecek ve kurduğumuz ulaşım ağı ile beraber ne kadar kaliteli bir şirket olduğumuzu kanıtlamaya çalışacağız.
Oyunda yukarıda da bahsettiğim gibi rakip şirketler yer alacak, bu rakip şirketlere karşı kendimizi daha fazla ön plana çıkarmak ve bizim de burada olduğumuzu söylemek adına çeşitli hamleler ve stratejiler gerçekleştirebileceğiz. Bu kapsamda güvenilir ve sağlam araçlarla beraber yolumuzu açmaya koyulacağız. Oyun içerisinde ulaşım ağı ile beraber şehirleri birbirine bağlayabilecek, bu ulaşım ağını istediğimiz yerde sonlandırabilecek ve istediğimiz şekilde yolları birbirine bağlayabileceğiz. Yani oyundaki her bir detay aslında bizim elimizde ve kuracağımız yollar, köprüler ve demiryolları tamamen bize ait olacak.
Daha fazla ayrıntılı içeriğin yer aldığı bu yapım içerisinde kıtaları birbirine bağlayabilecek ve genişleyen bu harita içerisinde kendi ulaşım ağımızı kurmaya başlayacağız. Oyun içerisinde ayrıntılı yol yapma mekanikleri, kendi ekonomimizi yönetebileceğimiz envanter sistemi ve daha fazla detay bizleri bekliyor olacak. Oyun içerisinde bizlere sunulacak olan içerikler dahilinde çeşitli ray sistemleri de yer alacak. Bu ray sistemleri içerisinde 8 farklı yapı bizlere sunulacak ve bu yapılar içerisinden istediğimizi seçebilecek ve bu rayları da ulaşım ağı içerisine dahil edebileceğiz. Dolayısıyla oyun içerisinde her bir detay aslında farklı farklı şekillerle karşımıza çıkacak ve her bir detayını aslında dallanıp budaklandığını görebileceğiz.
Demiryolu imparatorluğu kurabileceğimiz oyun içerisinde elbette hikaye modu bulunacak ve bu hikaye modu kapsamında büyük bir maceraya atılacağız ve çeşitli görevleri bu mod içerisinde yapmaya başlayacağız. Oyunda yine seçebileceğimiz altı farklı karakter yer alacak ve bu altı farklı karakterden istediğimizi seçerek maceraya başlayabileceğiz. Oyunda bir yandan özelleştirilebilir çeşitli seçenekler bulunacak ve istediğimiz şekilde araçları ve ulaşım ağımnı özelleştirilebilecek ve bunları halka sunabileceğiz. Oyunda diğer taraftan hikaye modu dışında serbest oyun modu da bulunacak. Bu serbest oyun modu içerisinde her türlü kaynağı harcayabilecek, oyunun bizlere sunduğu tüm imkanlardan faydalanabilecek ve oyunun içini dışını çıkarabileceğiz.
Siz de bu tarz simülasyon ve ulaşım ağı oyunlarından hoşlanıyorsanız bu yapıma bir göz atabilir ve bir şans verebilirsiniz. Oyun 25 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor ve şu anda oyunun Steam sayfası açık durumda. Dilerseniz oyunun Steam sayfasından takip edebilirsiniz.
– The Lord of the Rings: Gollum (25 Mayıs: aksiyon, macera, rol yapma, gizlilik)
Daedalic Entertainment tarafından geliştirilen ve Daedalic Entertainment, Nacon tarafından yayınlanacak olan aksiyon, macera, rol yapma, gizlilik oyunu The Lord of the Rings: Gollum, 25 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Gizlilik odaklı bu yapım içerisinde büyük bir maceraya atılacak, çeşitli düşmanları alt etmek için arkalarından sinsice yaklaşacak ve hem kitaplardan hem de televizyon uyarlamalarından aşina olduğumuz Sméagol adlı karakteri kontrol edeceğiz. Oyun içerisinde bu karakterle beraber ilerleyecek, farklı bölgelere doğru adım atacak ve bu bölgeleri keşfederek karşımıza çıkan çeşitli bulmacaları çözmeye başlayacağız.
Hem gizlilik hem aksiyon
Oyun içerisinde yukarıda da bahsettiğim gibi gizlilik temelli bir yapı karşımıza çıkacak. Yani oyunda sürekli olarak otların veya nesnelerin arkasına saklandığımız bir sekans bizlere sunulacak. Biz de bu sekansların ardından karşımıza çıkan çeşitli düşmanları gizlice alt edecek veya onlara gözükmemek için saklanarak gizlice ilerlemeye başlayacağız. Tabii oyun içerisinde hem gizlenerek ilerleyebilecek hem de düşmanlara karşı çeşitli saldırılar gösterebileceğiz. Oyunda gizlilik temel esas olduğundan dolayı gizlenerek gitmek elbette sürekli olarak yapacağımız iş olacak. Ancak bunun yanında da aksiyon ve rol yapma unsurları da bizlere aktarılacak. Yani oyun içerisinde bulunan düşmanları kendi dövüş sistemimizle beraber ortadan kaldırabileceğiz. Bu da oyunun çeşitliliğine fayda sağlayan bir durum.
The Lord of The Rings serisi içerisinde yer alan bu yapım bizlere aksiyon ve macera unsurlarını da sunacak. Bunun yanı sıra çeşitli bölgelere giderek tırmanabilecek, yüksek yerlerden atlayabilecek, çeşitli bulmacaları çözebilecek ve daha fazlasını bu yapım içerisinde yapabileceğiz. Oyunda yine kıymetlisini arayan bir karakteri yani Sméagol karakterini kontrol edecek, bu karakterin neler istediğini ve ne yapmak durumunda olduğunu elbette hem eserlerden hem de televizyon uyarlamalarından biliyoruz. Dolayısıyla oyun içerisinde biz de bir yüzüğü aramaya koyulacak, bu yüzüğün esrarengiz güçlerinden yararlanmaya başlayacak ve kendi kurnazlığımızı bu oyun içerisinde kullanabileceğiz.
Orta dünya içerisinde yer aldığımız bu yapımda karakterimizin elbette çeşitli becerileri ve yetenekleri bulunacak. Bu beceri ve yetenekleri kullanmak için oyun içerisinde sürekli olarak hamleler yapabilecek, bu hamleleri geliştirebilecek ve yeni becerilerin kilidini açabileceğiz. Oyunda sürekli olarak farklı bölgelere doğru ilerleyebilecek, bu bölgelerdeki tehlikeler ortadan kaldırabilecek ve gizli gizli ilerlediğimiz sekanslar da bolca karşımıza çıkacak. Oyunda bu gizlilik temelin dışında yine karşımıza çıkacak olan çeşitli bulmacalar bulunacak. Bu bulmacaları da çözmeye çalışacak ve bu bulmacaları geçtikçe yeni bölgelerin ve bölümleri kilidini açabileceğiz.
Oyun içerisinde tehlikeli bir dünya bizleri bekliyor olacak. Tehlikeli dünya içerisinde çeşitli görevler yapabilecek, hikayenin bizlere son olduğu kısım deneyimleyebilecek ve hikaye tabanlı bu tek oyunculu yapım içerisinde kendi rolümüzü oynamaya başlayacağız. Elbette bu oyun tek oyunculu bir yapıyı bize aktaracak herhangi bir çevrimiçi yapıyı bünyesine barındırmayacak. Dolayısıyla hikaye tabanlı tek oyunculu aksiyon macera ve rol yapma deneyimi bizlere aktarılacak diyebiliriz. Bu tarz oyunlar biz oyuncular tarafından tercih edilen türler arasında yer alıyor. Yani oyun içerisinde herhangi bir çevrimiçi unsur olmaması, hikaye ve tek oyunculu bir temeli yansıtması zaten bizim gözümüzde artı olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu yapımdan da ümidimiz var ancak çeşitli oynanış fragmanlarına ve videolarına baktığımız zaman biraz daha beklentiyi düşük tutmakta fayda var diyebiliriz.
Çünkü bir oyun içerisinde büyük beklentilere girdiğimiz zaman beklentilerimiz çoğu zaman karşılanmıyor. Dolayısıyla eğer bir oyundan zevk almak istiyorsak ve bu oyunun bizlere sunduğu dünyayı deneyimlemek istiyorsak beklentileri düşük tutarak iyi gördüğünüz şeylerin bize sürpriz olarak gelmesi daha iyi olabilir.
J.R.R. Tolkien’ınk kitaplarına sadık kalınarak hazırlanan bu yapım içerisinde elbette kitabı okuyanlar için daha güzel sürprizler karşına çıkacak. Çünkü kitabı okuyanlar ve orta-çağ dünyasına hakim olanlar bu yapımdan elbette tutarlılık beklemek durumunda. Ancak diğer oyuncular sadece bu oyunu aksiyon macera ve rol yapma unsurları için deneyimleyecek ve kendisine sunulan hikayeleri oynayabilecek. Dolayısıyla bu tür yapımlar birçok oyuncunun beklentilerini istemese de yükselten yapımlar olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü isminden de anlaşılacağı gibi büyük bir markayı ve kitleyi temsil ediyor. Haliyle bu da bizlerin karşısına iyi bir şeyleri çıkmasını zorunlu tutuyor. Siz de biliyorsunuz ki bu Orta Çağ Dünyası oldukça geniş bir dünya. Burada yaşananlar karşımıza çıkan hikayeler her biri farklılık gösteriyor ve her biri kendi içlerinde tutarlı bir yapıyı hayranlarına aktarmayı hedefliyor. Bu oyundan da beklentimiz hem belirtildiği gibi kendi dünyasına sadık kalması hem de kendi içerisinde güzel animasyonları ve içeriği olan bir yapının bulunması.
Oyun içerisinde kontrol ettiğimiz karakter oldukça sinsi ve kurnaz bir karakter. Siz de kitaplarda hem de televizyon uyarlamalarında bu karakterin nasıl bir yapıya sahip olduğunu biliyorsunuz. Dolayısıyla oyun içerisinde bu tarz kurnazlıkları ve akıl oyunlarını biz de yapmak durumunda kalıyor ve bu sayede çeşitli hamleler ve eylemler gerçekleştirebiliyoruz. Oyun içerisinde yine bu karakter temel alınıyor ve bu karakteri üzerine yoğunlaşılmış durumda. Dolayısıyla orta çağ dünyasını bu karakter üzerinden yorumlayacak, bu karakterle beraber çeşitli hikayelere dalacak ve aksiyon macera içerisinde bu karakterle beraber yer bulacağız.
Yukarıda da bahsettiğim gibi oyunda aksiyon ve dövüş sistemleri de bulunacak. Elbette bu aksiyon ve dövüş sistemi doğrudan düşmanların üzerine saldırmaktan ziyade daha çok onların gardını düşürme ve onları gafile ablama şeklinde olacak. Dolayısıyla oyunda fırsatını yakaladığımız anda düşmanları ve tehlikeleri alt edebilecek, onları yere serebilecek ve daha fazlasını yapabileceğiz. Akıl oyunlarıyla haşır neşir olacağımız bu yapım içerisinde sürekli olarak tehlikeler içerisine dalabilecek, kendi amacımız doğrultusunda ilerlemeye koyulacak ve bu tehlikeli dünya içerisinde hayatta kalmaya çalışacağız.
Oyunda kullandığımız karakter elbette yapısı gereği ile kambur bir karakter. Dolayısıyla oyundaki bu kambur karakteri kullanmak belki de bizlere farklı bir hissiyat verebilir. Oyundaki bu karakter ile beraber düşmanları avlamak için çeşitli akıl oyunları yapabilecek, onların karşısına doğrudan çıkmayarak arkadan yaklaşabilecek ve onların gardını düşürebileceğiz. Oyunda yine tepelere doğru tırmanabilecek, otların arasına saklanabilecek ve nesnelerin arkasına saklanarak da düşmanlardan gizlenebileceğiz. Oyunda saklanabileceğimiz oldukça fazla kısım bulunacak. Dolayısıyla bu saklanma seansları da bolca karşımıza çıkacak.
Hayranlar tarafından beklenen aksiyon macera rol yapma oyunu The Lord of the Rings: Gollum 25 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Oyunun şu anda Steam sayfası açık durumda ve dilerseniz Steam sayfası üzerinden istek listenize ekleyebilir ve çıkış yaptığı gün bir bildirim alabilirsiniz. Oyunun ek olarak ön siparişleri de şu anda mevcut. Steam üzerinden 595 Türk lirasına standart sürümünü sipariş verebilir ve doğrudan kütüphanenize ekleyebilirsiniz. Diğer bir sürümü ise 695 Türk lirasından satışta. Bu sürüm içerisinde de çeşitli oyun içi paketler, sanat kitapları ve daha fazlası yer alıyor.
– Bat Boy (25 Mayıs: platform, aksiyon, macera)
X PLUS, Sonzai Games tarafından geliştirilen ve X PLUS tarafından yayınlanacak olan platform, aksiyon, macera oyunu Bat Boy, 25 Mayıs tarihinde geliyor. Yandan görünümlü bu platform aksiyon macera oyunu içerisinde farklı bölgelere doğru ilerleyebilecek, kontrol ettiğimiz karakterle beraber birçok tehlikeyi aşabilecek ve diğer bölgelere ilerleyerek buradaki tehlikeleri alt edebileceğiz. Oyun içerisinde sporla ilgilenen bir karakteri kontrol edecek, bu karakter zamanında okul yıllarında beyzbol oynayan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla oyun içerisinde de elimizdeki sopa ile beraber düşmanlara karşı gelebiliyor, onların bizleri fırlattığı toplara vurabiliyor ve o topları onlara zarar vermek için fırlatabiliyoruz.
Oyun içerisinde 2 boyutlu grafikler bizleri bekliyor. Bu yapım içerisinde çeşitli platform zorlukları, aşmamız gereken çeşitli düşman zorlukları ve daha fazlası yer alıyor. Oyun içerisinde karşılaşabileceğimiz çeşitli zorluklarla beraber farklı hamleler yapmamız gerekiyor yani oyun içerisinde bir yerden bir yere atlayabiliyor, o yerden daha farklı bir yere geçiş yapabiliyor ve aradaki boşlukları aşmak için zıplama tuşuna basarak ilerleyebiliyoruz. Dolayısıyla oyun içerisinde sık sık karşımıza çeşitli platform zorlukları çıkabiliyor ve bu zorlukları aşmak için de oyun içerisinde çeşitli hamleler yapmamız gerekiyor.
Bat Boy içerisinde bir beyzbol sporcusu olarak yer alıyor ve elimizdeki beyzbol sopası ile beraber düşmanları alt edebiliyoruz. Düşmanlar bizlere çeşitli beyzbol topları yolluyor ve biz de onlara vurabiliyoruz. Böylece onların toplarına karşı gelebiliyoruz. Eğer topları onların üzerlerine doğru fırlatabilirsek onlara hasar verebiliyor ve nihayetinde onları alt edebiliyoruz. Dolayısıyla oyun içerisinde böyle bir yapı benimsenmiş durumda. Bizim karakterimiz yukarıda bahsettiğim gibi beyzbol konusunda usta olan birisi.
Oyunun isminden de anlaşılacağı gibi beyzbol konusunda usta olan bir karakterle atıldığımız bu macerada istediğimiz gibi ilerleyebiliyor ve çeşitli platform zorluklarını aşabiliyoruz. Yandan görünümlü yapı içerisinde bir spor kahramanı olarak kendi takım arkadaşlarımızı aslında kurtarma niyetindeyiz. Oyun içerisinde kendi takım arkadaşlarımız bir güç tarafından zihinleri ele geçiriliyor, bu gücü ortadan kaldırmak ve takım arkadaşlarımızı kurtarmak için büyük bir maceraya atılıyoruz. Yol boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşarak bunları aşabiliyor ve bu sayede tüm karakterleri kurtarmaya başlıyoruz.
Oyun içerisinde karşımıza kendi takım arkadaşlarımız çıkıyor ancak takım arkadaşlarımız bize karşı karşımıza düşmanca bir tavır sergiliyor. Çünkü bu arkadaşlarımızın zihinleri ele geçirilmiş bir durumda ve biz de onları zihinlerini serbest bırakmak ve eski takım arkadaşlarımızın rolüne büründürmek için elimizden gelen her her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Oyun içerisindeki birçok bölümde kötü adamlarla savaşabiliyor, karşımıza çıkan kendi takım arkadaşlarımızı kurtarmaya çalışabiliyor ve her türden farklı düşmanlarla beraber bu oyun içerisinde uğraş veriyoruz.
Oyunda tabii ki karakterimiz atletik bir yapıya sahip. Dolayısıyla atlayıp zıplayabiliyor, sağa sola doğru kaçabiliyor ve üzerine gelen topları beyzbol sopası ile beraber uzaklaştırabiliyor – vurabiliyor. Dolayısıyla oyun içerisinde esnek bir yapıya sahip olan bu karakterle beraber daha hızlı bir şekilde ilerlemeye çalışıyor, çeşitli platform zorluklarını aşmaya başlıyor ve bu zorlukların da kolayca üstesinden gelebiliyoruz. Oyunda daha çok atari tarzı bir görüntü bizleri bekliyor yani eski tarz bir grafik yapısına sahip olan bu yapım içerisinde sanki atari oynuyormuş gibi bir hissiyata kapılabiliyoruz. Dolayısıyla bu tarzdan hoşlananlar ve bu tarza ilgi duyanlar bu oyunu bir göz atabilir.
Oyun içerisinde kullandığımız karakterle beraber yukarılara doğru uçabiliyor, oyunda yine kullandığımız karakterle çeşitli hareketler yapabiliyor, bu hareketleri düşmanlar üzerinde sergileyebiliyor ve farklı hamlelerle beraber yükseklerden aşağıya doğru süzülebiliyoruz. Oyun içerisinde farklı farklı düşmanlar ve tehlikeler bizleri bekliyor. Oyunda yani karşılaşacağımız düşmanlar arasında sürekli olarak dönmeye başlayan ve onların üzerinden atlamamız gereken bir tehlike, bunun dışında bizlere top atan takım arkadaşlarımız ve daha fazlası yer alıyor.
Oyunda yine diğer taraftan çeşitli platform zorlukları bulunuyor ve bu platform zorlukları arasında çeşitli tuzaklar yer alıyor. Bu tuzakları aşmak için zamanlamayı iyi tutturmak gerekiyor. Örneğin bir bölgeye atıldık ve bu bölgede sallananbir topuz bulunuyor. Bu topuzu aşmak için doğru zamanda doğru hamle yapmaları gerekiyor. Yani bu topuzu ortadan kaldıramıyor ancak o topuz tuzağına zamanlamamızla beraber geçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla oyun içerisinde bu tarz tuzaklar da yer alıyor.
Oyunda kullanacağımız farklı farklı yetenekler ve beceriler bulunuyor. Bu yetenekleri ve becerileri karşımıza çıkan düşmanlara karşı kullanabiliyoruz ve bu düşmanları aşmak için bu özelliklerden faydalanabiliyoruz. Oyunda farklı farklı düşünme türleri yer alıyor ve bu düşman türleri aşmak için de çeşitli hamleler gerçekleştirebiliyoruz. Oyunda karşımıza çıkan düşmanlar arasında döne döne sağa sola giden düşmanlar, üzerimize çeşitli nesneler fırlatan bitki tarzı şeyler ve daha fazlası yer alıyor. Her bir düşmanın kendine ait özelliği ve becerisi yer alıyor. Dolayısıyla onlardan kaçınmak ve onları alt etmek için öncelikle onların ne yaptığını öğrenmeye çalışıyor ve öğrendikten sonra da kendi hamlemizi gerçekleştirebiliyoruz.
Bat Boy’da kullandığımız karakter esnek bir yapıya sahip olduğundan dolayı sürekli olarak sağa sola doğru atlayabiliyor, yukarılara doğru fırlayabiliyor ve çeşitli platformlardan faydalanabiliyor. Oyunun içerisinde yine karakterimizle beraber bir anda düşmanın üzerine atılabiliyor ve süper kahraman vuruşu yapabiliyoruz. Dolayısıyla oyun içerisinde kullanacağımız çeşitli yetenekler ve beceriler bulunuyor.
Platform aksiyon oyunu içerisinde geniş bir dünya bizleri bekliyor. Oyunda yine 8 bitlik bir görsel tarzı, bunun yanı sıra renkli ve ilgi çekici atmosferler, bulmacalar ve keşfedilecek kısımlar bizlere aktarılıyor. Elbette arka planda bir de çeşitli müzikler bizlere eşlik ediyor. Dolayısıyla bu tarz oynayan müziklerle beraber oynamak oldukça zevkli olabiliyor. Arka planda çalan müziklerle beraber çeşitli maceralara ve zorluklara göğüs gerebiliyor dolayısıyla oyunlardaki bu tarz müzikler oldukça önem arz ediyor.
Oyun içerisinde yine keşfedilecek çeşitli unsurlar yer alıyor. Bu unsurlar arasında koleksiyonlar, araçlar ve daha fazlası yer alıyor. Bunları keşfederek ve yeni müzikleri kilidini açarak da eğlencenin dozunu arttırabiliyoruz. Yine etrafta keşfedilecek çeşitli manzaralar da bulunuyor. Oyun içerisinde bizlere kendi tarzında çeşitli manzaralar sunuluyor ve bu manzaralara tabii ki göz atabiliyoruz. Oyunda farklı bölgeler doğru ilerleyebiliyor, bu atıldığımız macerada farklı bölgelerdeki düşmanları alt etmeye çalışıyor ve bu bölgelerdeki zorlukları ve tuzakları aşmaya başlıyoruz.
25 Mayıs tarihinde çıkış yapacak olan bu platform aksiyon macera oyununun şu anda Steam sayfası açık durumda. Dilerseniz oyunu Steam sayfası üzerinden ekleyebilir ve çıkış yaptığı gün bir bildirim alabilirsiniz. Oyunun ayrıca şu anda yine Steam sayfası üzerinde bir demo sürümü bulunuyor. Dilerseniz bu demo sürümünü deneyebilir ve oyunun bir kısmını oynayabilirsiniz. Bu demo sürümü nihayetinde oyunu satan olup olmayacağınıza karar veren bir sürüm olarak da karşımıza çıkıyor.
– Above Snakes (25 Mayıs: açık dünya, hayatta kalma, macera)
Square Glade Games tarafından geliştirilen ve Crytivo tarafından yayınlanacak olan açık dünya, hayatta kalma, macera oyunu Above Snakes, 25 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. İzometrik bir yapıya sahip olan bu hayatta kalma oyunu içerisinde vahşi batı esintili bir tema bizleri bekliyor olacak. Oyun içerisinde hayatta kalma unsurları, rol yapma unsurları, aksiyon ve macera unsurları yer alacak. Oyunda bu yapı ile beraber güzel bir deneyim bizleri bekliyor olacak.
Oyun içerisinde bir yandan kendi dünyamızı yaratacak ve bu yarattığımız dünya ile beraber hayatta kalmanın tüm sırlarını öğrenmeye çalışacağız. Oyunda yapabileceğimiz oldukça fazla iş olacak ve bu işler arasında kendi dünyamızı yaratmak, çeşitli kaynaklar toplamak, bu kaynakları birleştirmek ve bu kaynaklarla beraber yeni öğeleri kilidini açma gibi detaylar yer alacak. Oyun içerisinde bir yandan çiftçilik yaparken diğer yandan etrafı keşfedecek, keşfettiğimiz bu dünya ile beraber yeni kaynaklara ulaşabileceğiz. Bu kaynakları elimizdeki oluşturduğumuz aletlerle beraber toplayabilecek, topladığımız bu kaynakları zanaatkarlık sistemi ile beraber birleştirebilecek ve yeni araçları bu kaynaklara beraber üretebileceğiz. Oyun içerisinde tam bir hayatta kalma rol yapma deneyimi bizleri bekliyor olacak.
Oyun içerisinde yapabileceğimiz oldukça fazla iş olacak ve çeşitlilik bakımdan oyun bizlere gayet ideal bir deneyimi aktaracak diyebiliriz. Oyunda öncelikle tek başımıza atılabileceğimiz bu dünya içerisinde hayatta kalmanın temel sırlarını öğrenmeye çalışacak, bu unsurlarla beraber ilerleyebilecek ve etrafı keşfedebileceğiz. Etrafı keşfettikçe yeni kaynaklara ulaşabilecek ve bu kaynakları toplamak için de belirli aletlerin olması gerekecek. Elbette belirli aletlerle topladığımız kaynakları diğer aletleri üretmek için kullanabilecek ve bu ürettiğimiz araçları da her bir kaynağın üzerinde kullanabileceğiz.
Oyunda ister çiftçilik yapın isterseniz de farklı tarzda işlerle uğraşın tamamen sizin seçiminizle beraber değişkenlik gösterebilecek. Dolayısıyla oyun içerisinde her bir oyuncu farklı bir deneyim elde edecek. Yine bu kapsamda çeşitli binalar ve yapılar inşa edebilecek, etraftaki kaynakları toplayarak bu binaları güçlendirebilecek ve kendimize çeşitli aletler yapabileceğiz. Yani oyun içerisinde topladığımız kaynakları sürekli olarak bir şeyler üretmeye harcayacağız. Dolayısıyla oyunda yer alan bu zanaatkarlık mekaniği oldukça önem arz edecek. Biz de bu zanaatkarlık mekaniği sayesinde yeni araçların ve aletlerin kilidini açabilecek ve yeni yapıları da bu sistemle beraber kurabileceğiz.
Above Snakes’de yukarıda da bahsettiğim gibi izometrik bir kamera bakış açısı bizleri bekliyor olacak. Oyunda bir karakteri kontrol ederek hayatta kalma mekaniklerini kullanabilecek, hayatta kalmak için de bu dünya içerisinde bulunduğumuz esnada avlanabilecek, balık tutabilecek, çiftçilik yapabilecek ve daha fazlasını bu oyun içerisinde deneyimleyebileceğiz. Yani oyun içerisinde yapabileceğimiz oldukça fazla iş olacak. Dolayısıyla bunların arasından da en karlı olanı seçebilecek ve hayatta kalmanın tüm temellerini bu oyun içerisinde öğrenmeye başlayacağız.
Above Snakes içerisinde atıldığımız bu macerada geniş bir dünya bizleri bekliyor olacak. Bunun yanı sıra bu dünyayı aslında kendi hamlelerimize beraber genişletebilecek, yeni adalar ekleyebilecek ve daha fazla mekana ulaşabileceğiz. Oyunda bir yandan hayatta kalmanın temellerini öğrenirken diğer yandan ise farklı tehlikelere karşı savaşabilecek ve çeşitli aksiyon içerisine dahil olabileceğiz. Oyunda yine etraftan bulduğumuz kaynaklarla beraber çeşitli silahlar üretilecek, bu silahları güçlendirebilecek ve karşınıza çıkan kayıp ruhları ortadan kaldırabileceğiz. Oyun içerisinde dövüş sistemine girebildiğimiz kısımda düşman çeşitliliği artış gösterecek. Dolayısıyla oyunda bir yandan hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan ise bu düşmanları alt etmeye koyulacağız.
Oyunda yine ilerleme kat ettikçe karakterimizin becerilerini ve özelliklerini arttırabileceğiz ve yeni özelliklerin kilidini açabileceğiz. Oyunda kullanabileceğimiz benzersiz yetenekler ve özellikler bulunacak. Bu özelliklerden faydalanmak için de kendimizi hayatta kalma olayını adayacağız. Oyunda büyük bir dünyada yer alacak ve bu dünyayı keşfederek yeni kaynaklara ulaşabilecek, bu kaynaklarla beraber yeni araçlar üretebilecek ve ürettiğimiz bu araçlarla beraber hem kendi seviyemizi arttırabilecek hem de yeni yeteneklerin kendileri açabileceğiz.
Oyunda en ideal hayatta kalma yolunu bulmak için etrafı sürekli olarak gezebilecek, gezdiğimiz esnada avcılık yapabilecek ve bulduğumuz göl kıyılarında ve su kıyılarında ise balık tutabileceğiz. Oyunda bulduğumuz taşları elimizdeki kazma ile beraber kırabilecek, bu taşları toplayabilecek ve diğer taraftan ise baltamızla beraber ağaçları kesebileceğiz. Bu kaynakları toplayarak da kendi evimizi – kulübemizi ve küçük hayatta kalma merkezimizi kurmaya başlayacağız.
Oyunda kurabileceğimiz yapılar arasında fırınlar, tezgahlar, evler, karakol tarzı yapılar ve daha fazlası yer alacak. Yani oyun içerisinde yapabileceğimiz oldukça fazla bina ve yapı olacak dolayısıyla bunları kurarak kendi hayatta kalma merkezimizi inşa edecek, bu inşa ettiğimiz merkezle beraber dışarıda gelen tehlikelere karşı kendimizi koruyabilecek ve hayatta kalmak için tüm temel sistemleri bu merkezimizde gerçekleştirebileceğiz.
Oyunda her bir detay oldukça önem arz edecek. Örneğin avcılık konusunda usta olmak oldukça önemli. Kendi becerilerimizi avcılık konusuna yöneltebilecek, her avladığımız hayvanın derisini yüzebilecek ve deri işçiliği ve kumaş üretimi konusunda usta olabileceğiz. Yani bu yapım içerisinde her bir olayın detayına inebilecek ve o konuda usta olmaya çalışacağız.
Oyunda bir yandan hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan ise tabii ki karnımız doyurmamız gerekecek. Karnımızı doyurmak için de temel kaynak olarak çiftçilik karşımıza çıkacak. Bu çiftçilik konusunda oyun bizlere oldukça kolaylık sağlayacak ve yabani otlardan sebzelerden çeşitli tohumları üretebilecek, bunları ekebilecek ve biçebileceğiz. Dolayısıyla oyunda yine çiftçilik konusunda uzman olmaya çalışarak kendi hasatımızı kendimizi yapacağız. Bu da oyunda hayatta kalmamıza yardımcı olacak unsurlardan biri. Dolayısıyla ürettiğimiz bu sebze ve meyvelerle beraber karnımızı doyurabilecek ve bu döngüyü sürekli olarak sürdürmeye çalışacağız.
Uzun vakitler geçirebileceğimiz bu hayatta kalma macera rol yapma oyunu içerisinde sürekli olarak kendinizi farklı şeyler yaparak bulabileceğiz. Oyunda yine kendi kombinasyonlarına sahip yüzden fazla farklı dünya parçası ve bölgesi bulunacak. Bu parçalarla beraber bu bölgeleri keşfedebilecek ve yeni bölgelerin kilidini açabileceğiz.
Oyun içerisinde elbette arka planda bir de hikaye anlatılacak. Bu hikaye kapsamında hayatta kalmaya çalışacak ve kendimizi bu konuda geliştirebileceğiz. Oyunda temel olarak bir kadın karakterin kontrol edebilecek, bu kadın karakterin bir çatışmanın ortasında kaldığını görebilecek ve biz de bu kapsamda devreye girerek onun hayatta kalmasını sağlayabileceğiz. Yani oyun bu hikaye etrafında dönüyor diyebilirim.
Renkli grafiklere ve atmosfere sahip hayatta kalma rol yapma oyunu Above Snakes 25 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Oyunun şu anda Steam sayfası açık durumda ve dilerseniz Steam sayfası üzerinden istek listenize ekleyebilirsiniz. Bu tarz oyunlardan hoşlanıyorsanız bu oyuna bir göz atabilir ve bir şans verebilirsiniz.
Infinity Experience tarafından geliştirilen ve Catness Game Studios tarafından yayınlanacak olan platform, aksiyon, macera oyunu Chronicles of 2 Heroes: Amaterasu’s Wrath, 26 Mayıs tarihinde geliyor. Retro grafiklere sahip bu platform oyunu içerisinde bir Ninja karakteri kontrol edebilecek, bu Ninja karakterle beraber çeşitli bölümlere atılabilecek ve bu bölümleri geçmeye çalışarak yeni bölümlerin kilidini açabileceğiz. Oyun içerisinde farklı farklı platform tuzakları, aksiyon unsurları ve macera unsurları yer alacak. Bu unsurların harmanlanarak bizlere sunulması oyun içerisinde eğlenmemizi sağlayabilecek.
Oyun zor bir yapıyı bizlere aktaracak ve bu zor yapı içerisinde bir yandan hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan ise bu Ninja iyice karakteri kontrol etmeye çalışarak onun hızından, becerisinden ve çeşitli özelliklerinden yararlanabileceğiz. Oyundaki Ninja karakterle beraber çeşitli bölümlere atılabilecek, bu bölümleri aşmak için kendi becerilerimizi kullanabilecek ve platform zorluklarına aşmak için de elimizden geleni yapacağız.
Eski tarz bir görüntüye sahip ve farklı tarzda bir grafik yapısı ile karşımıza çıkış yapacak olan bu oyun içerisinde bu Ninja karakterle beraber hızlı bir şekilde dash özelliğini kullanabilecek, alevlerin arasından bu özellikle beraber sıyrılabilecek ve tuzakları da bu dash özelliği sayesinde aşabileceğiz. Oyun içerisinde farklı farklı platform zorlukları bulunacak ve bu platform zorlukları arasında alevler, yukarıya ve aşağı doğru ilerleyen keskin çarklar, bizlere karşı gelmeye çalışan çeşitli düşman türleri ve daha fazlası yer alacak.
Oyun içerisinde bu zorlukları aşmak için tabii ki karakterimizin hem hızından hem de gücünden yararlanabileceğiz. Oyun içerisinde yine kullandığımız bu karakterin toplamda üç canı bulunacak. Bu üç canla beraber ilerleyebilecek ve bu üç canı tamamen kaybedersek o yeri tekrardan oynamak durumunda kalacağız. Oyun içerisinde kolaydan zora doğru bir yapı bizleri bekler olacak. Dolayısıyla oyunda ilk etapta bizlere kolay sekanslar olacak daha sonra oyunun ilerleyen kısımlarında daha zorlu ve daha sinir bozucu kısımlar gelmeye başlayacak. Bu platform aksiyon oyunu içerisinde farklı hamleler yapabilecek, düşmanları indirebilecek ve platform zorluklarını aşmak için çeşitli becerilerimizi kullanabileceğiz.
16 bit grafiklere sahip bu yapım içerisinde feodal bir Japonya teması bizlere aktarılacak. Bu feodal dönem Japonya’sında ülkenin başında kötü bir yönetim bulunuyor, bu yönetimi ortadan kaldırmak ve yönetimini el değiştirmesi ile beraber halkın huzur içine girmesi için çeşitli hamlelerde bulunabiliyoruz. Oyun içerisinde tüm umutlar aslında bizim Ninja karakterimize bağlı durumda. Dolayısıyla bu Ninja karakterle beraber çeşitli hamleler yapabiliyor, kendi becerilerimizi bu düşmanlar üzerine kullanabiliyor ve daha fazlasını bu oyun içerisinde yapmamız mümkün.
Oyun içerisinde iki farklı karakter yer alıyor ve bu iki farklı karakter arasında dilediğimiz anda geçiş yapabiliyor ve o ninja karakterlerin özelliklerinden faydalanabiliyoruz. İstediğimiz anda geçiş yapabileceğimiz bu yapın içerisinde bu iki karakterle beraber ilerleyebiliyor, iki karakterin doğru zamanda doğru yerde becerilerini kullanmaya çalışabiliyor ve karşımıza çıkan platform zorluklarına aşabiliyoruz. Oyun içerisinde farklı farklı bölgeler bulunuyor ve farklı bölgelerin her birinin kendine ait yapısı, özellikleri ve zorlukları bulunuyor. Bu zorlukları aşmak için tabii ki öncelikle bu zorlukların ne olacağını öğrenmek, onların nasıl aşabileceğimizin taslağını kafamıza çıkarmak ve kendini ninja becerilerimizi kullanmak çok önem arz ediyor. Dolayısıyla bu oyun bu üç unsur arasında ilerliyor ve biz de bu döngü içerisinde yer alıyoruz.
Oyunda yer alan feodal dönem Japonya’nın tüm umutları bu oyun içerisinde biz oluyoruz yani kontrol ettiğimiz iki karakter aslında bu oyun içerisinde tüm umutların kaynağı. Dolayısıyla oyun içerisinde bir yandan hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan ise halka zulmeden feodal Japonya yönetimini ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Oyun içerisinde elbette farklı farklı beceriler bulunuyor ve bu becerileri kullanmak tamamen bizim işimiz oluyor. Bu oyunda yukarıda bahsettiğim gibi dilediğimiz anda iki karakter arasında geçiş yapabiliyor, bu iki karakter arasında geçiş yapmak için de doğru zamanı bekleyebiliyoruz.
Chronicles of 2 Heroes: Amaterasu’s Wrath içerisinde elbette yukarıda da bahsettiğim gibi kolay bir yapı bizleri beklemiyor. Bu platform aksiyon macerasında yine sürekli olarak karşımıza çeşitli düşmanlar, platform zorlukları ve tuzaklar çıkıyor. Dolayısıyla bunları aşmak için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu oyunda menzilli saldırıların üzerimize geldiğini görebiliyor, bu saldırıları aşmak için karakterimizin hızından, özelliğinden ve becerisinden yararlanmaya çalışıyor bunun yanı sıra oyun içerisinde bu düşmanlara karşı kendi kılıcımızı çekebiliyoruz.
Oyun içerisinde tam bir eski tarz platform ve aksiyon unsurları yer alıyor yani oyunda aşmamız gereken tuzaklar tamamen eski ters platform oyunlarını bizlere yansıtıyor ve biz de bu zorluklar arasında ilerlemeye koyuluyoruz. Oyun içerisinde 20 farklı yetenek yer alıyor, bu 20 farklı yeteneği oyunun ilerleyen zamanında açabiliyor ve bu yetenekleri geliştirebiliyoruz. Oyunda yine yukarılara doğru zıplayabiliyor, sağa sola doğru dash özelliğini açabiliyor bunun yanı sıra hızlı bir şekilde ilerleyerek ve hamle yaparak düşmanları ortadan ikiye bölebiliyoruz. Oyun içerisinde açabileceğimiz yetenekler arasında farklı farklı özellikler bulunuyor. Bu özellikler arasında ise düşmanları sersemletme, yere güçlü bir darbe indirme ve daha fazlası yer alıyor. Oyunda bu farklı becerileri kullanarak düşmanları daha kolay bir şekilde altı edebiliyor ve onları alt ederek de yeni bölümlere geçiş yapabiliyoruz.
Bu oyunda güçlü düşman ordularıyla beraber mücadele etmeye koyuluyor ve bu kötü yönetimi ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. İki karakterimiz oyun içerisinde yıllarca eğitim alıyor ve Ninja seviyesine ulaşıyor. Bu iki karakterle beraber atıldığımız macerada Ninja olarak yer alıyoruz ve karşımıza çıkan düşman ordularını ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Oyun içerisinde tüm umutlar bize bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.
Oyunda iki kardeş olarak büyük bir maceraya atılıyor ve bu macerada hayatta kalmak için elimden geleni yapmaya ve oyunda aslında halkı huzura erdirmeye çalışıyoruz. Oyun içerisinde yapacağımız hamleler oldukça önem arz ediyor çünkü oyunda sürekli olarak karşımıza gerek düşmanlar gerekse tuzaklar çıkabiliyor. Dolayısıyla hem reflekslerimize iyi tutmak hem de tam hakimiyet sağlamak için karakteri iyi bir şekilde kontrol etmemiz gerekiyor. Bu oyunda yine imparatorluğun başında bulunan yöneticileri alt etmek ve onların bağlı bulunduğu gücü kesmek için 3 kutsal hazinenin çalınması ve ele geçirilmesi gerekiyor. İşte tam da burada biz devreye giriyoruz.
Bu üç kutsal hazinenin çalınması için büyük bir maceraya atılıyor, imparatorluğu huzura erdirmeye başlıyor ve daha fazlasını oyun içerisinde görebiliyoruz. Siz de bu tarz platform aksiyon oyunlarından hoşlanıyorsanız ve zorluğu seven oyuncularsınız bu yapıma bir göz atabilir ve bir şans verebilirsiniz. Oyunun şu anda Steam sayfası açık durumda ve ayrıca bir demo sürümü de yayınlanmış durumda. Dilerseniz bu demo sürümünü indirebilir ve oyunun bir kısmını deneyimleyebilirsiniz. En azından oyunu nasıl bir yapıya sahip olduğunu bu demo sorunun sayesinde öğrenebilirsiniz.
Igloosoft tarafından geliştirilen ve tinyBuild tarafından yayınlanacak olan platform, aksiyon, macera oyunu Farworld Pioneers, 30 Mayıs’ta geliyor. Piksel grafikli bu açık dünya içerisinde geniş bir maceraya atılacak, bu macera içerisinde farklı gezegenlere koloniler kuracak ve kendi merkezimizi inşa etmeye başlayacağız. Tek oyunculu olarak veya arkadaşlarımızla beraber oynayacağımız bu yapım içerisinde çeşitli yapılar inşa edebilecek, çeşitli yapıları tamir edebilecek ve yeni yapıları elde etmek için etraftan kaynaklar toplayabileceğiz.
Oyun içerisinde yine kendi merkezimize ve kolonimize çeşitli çalışanlar alabilecek, bu çalışanları yönlendirebilecek ve yapay zekaya sahip bu çalışanları da istediğimiz şekilde iş sahibi yapabileceğiz. Oyun içerisinde yine etrafı keşfedebilecek, etrafı keşfettikçe yeni kaynaklar toplayabilecek, bulduğumuz madenleri işleyebilecek, kendi kolonimiz içerisinde çiftçilik yapabilecek ve daha fazlasını bu oyun içerisinde gerçekleştirebileceğiz. Oyun içerisinde bizlere çok fazla içerik sunulacak ve aslında bir yandan hayatta kalma unsurlarını bizlere sunulduğunu görebileceğiz. Dolayısıyla bu oyuna aslında platform aksiyon macera oyunundan ziyade piksel grafikli hayatta kalma oyunu diyebiliriz.
Arkadaşlarla beraber oynamalık
Farworld Pioneers içerisinde ister tek başımıza ister çok oyunculu şekilde yanımıza çağırdığımız arkadaşlarımızla beraber oynayabilecek, arkadaşlarımıza beraber çeşitli gezegenlere ilerleyebilecek, bu gezegenler keşfedebilecek, etraftaki kaynakları görebilecek ve bunun yanı sıra beraber istediğimiz bir yapıyı kolay bir şekilde inşa edebileceğiz. Bu tarz oyunları arkadaşlarla beraber oynamak tabii ki daha eğlenceli bir yapıyı bizlere aktaracak. Dolayısıyla bu tarz oyunları arkadaşlarınızla beraber oynamanızı tavsiye ediyorum.
Piksel grafiklere sahip ve hayatta kalma aksiyon macera oyunu içerisinde elbette ateşli silahlar da bulunacak. Bu ateş silahlarla beraber karşımıza çıkan çeşitli düşmanları ve tehlikeleri alt edebilecek, bu düşmanları ve tehlikeleri alt ettikçe onlardan çeşitli kaynaklar toplayabilecek ve daha fazla geliştirmenin kilidini açabileceğiz. Oyunda tabii ki bizleri açık bir dünya bekliyor ve bu açık dünya içerisinde etrafı hem keşfedebiliyor hem de çeşitli arkadaşlar edinebiliyoruz. Oyun içerisinde yine karşılaşacağımız çeşitli karakterler bulunuyor ve bu karakterlerle beraber iş birliği yapabiliyoruz.
Oyunda yine çeşitli gruplar oluşturabiliyor ve bu gruplarla beraber bir merkeze doğru yoğunlaşabiliyoruz. Örneğin bir grup kurduk, bu grubumuzla beraber bir bölgeyi merkez yapmaya karar verdik. İşte bu bölgede kurduğumuz grupla beraber hızlı bir şekilde kolonimizi kurabiliyor, kurduğumuz bu merkezle beraber büyük bir alana sahip olabiliyoruz. Bu bölgeyi hem korunaklı bir yer haline getirebiliyor hem diğer düşmanlardan kendimizi koruyabiliyor hem de kurduğumuz merkezle beraber hayatta kalma olasılığımızı daha da arttırabiliyoruz.
Tabii ki bu kurduğumuz gruplar çevrimiçi şekilde gerçekleşebiliyor yani başka bir oyuncuyla beraber kurduğumuz gruba yeni arkadaşlar alabiliyor, bu oyuncular da tabii ki bizim gibi bilgisayar başında oynayan oyuncular oluyor. Dolayısıyla oyun içerisinde kurduğumuz gruba gerçek oyuncuları dahil edebiliyor ve bu grupla beraber istediğimiz şekilde onlarla iletişime geçip işleri daha aktif ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Böylece oyun içerisinde grup kurarak ve bir gruba dahil olarak, işleri daha kolay bir şekilde halledebilirsiniz. Gruptaki arkadaşlarla beraber iletişime geçerek daha hızlı bir şekilde bölgeleri keşfedebilir, etraftaki kaynakları toplayabilir, madenleri işleyebilir, çiftçilik yapabilir ve daha fazlasını oyun içerisinde hızlı bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz.
Oyun içerisinde elbette bir yandan hayatta kalmaya çalışkan diğer yandan ise yukarıda da bahsettiğim gibi kendi kolonimizi yani bölgemizi korumak için büyük bir mücadeleye atılacağız. Bunun yanı sıra oyun içerisinde büyük bir Yıldız Gemisi inşa edecek, bu Yıldız Gemisini inşa etmek için etrafı keşfederek çeşitli parçalar toplayabilecek ve bu parçalarla beraber Yıldız gemimizi tamamlamaya çalışacağız. Dolayısıyla bu Yıldız Gemisi oyun içerisinde aslında arka planda yer alan hikayenin bir parçası olacak. Bizde haliyle bu Yıldız gemisini inşa etmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışacağız.
Oyunda tabii ki etrafı keşfettikçe yeni tehlikelerin ve düşmanların olduğunu görebilecek ve bu düşmanları da alt etmek için elimizden geleni yapacağız. Oyun içerisinde karşımıza çeşitli patronlar çıkabilecek ve patronları alt etmek için de grubumuzla beraber koordineli bir şekilde hamleler yapabileceğiz. Oyunda yine çeşitli zorlu düşmanlar, patronlar, farklı tehlikeler ve daha fazlası bizleri bekliyor olacak. Bunları alt etmek için de tabii ki elimizdeki silahlara ve araçlara davranabileceğiz.
Farworld Pioneers içerisinde farklı farklı bölgeler bulunacak ve bu bölgelerin her birinin kendine ait teması, yapısı ve dinamikleri bulunacak. Oyun içerisinde örneğin bir yere ilerlerken burasının çok karanlık bir orman olduğunu görebilecek, başka bir tarafa ilerlerken de burasının kurak bir çöl olduğuna tanıklık edebileceğiz. Oyunda yine keşfettiğimiz bölgelerde farklı farklı keşifler yapabilecek, madenlere geçiş yapmak için aşağılara doğru inebilecek ve bu madenleri kazarak kendimize ait çeşitli kaynaklar çıkarabileceğiz. Bu kaynaklar oldukça önem arz edecek çünkü bu kaynaklarla beraber çeşitli yapılar inşa edilecek ve kendi merkezimizi kurmaya bu kaynaklar yarar sağlayacak.
Oyunda bunlar dışında daha da geniş bir içerik yelpazesi bizleri bekliyor olacak. Örneğin etraftan sürekli olarak kaynak çıkararak kaynakları bir mağazada satabilecek ve bu mağazalarla beraber çeşitli alış-verişler yapabileceğiz. Bu mağazalar ve alış-veriş yaptığımız kısımlar oldukça önem arz edecek. Çünkü yeni araçların, silahların ve daha fazlasının kilidini bunlarla beraber açabileceğiz. Oyunda yine çeşitli mağazalar bulunacak ve bu mağazalar içerisinden lazer tüfekleri, çeşitli parçalar ve daha fazlasını almaya imkan bulabileceğiz Dolayısıyla oyun içerisinde bir ticaret sistemi bulunacak, bu ticaret sistemi ile beraber kendimize ait önemli içerikler alabileceğiz. Dolayısıyla bu mağazalara uğramak, etraftan çeşitli kaynakları toplamak ve bu mağazalardaki araçları satın almak oldukça önemli.
Kısaca toparlayacak olursak oyun bizlere piksel grafikte bir hayatta kalma aksiyon macera deneyimi sunmayı hedefliyor. Oyun içerisinde farklı farklı karakterler bulunuyor ve ister tek oyunculu istersek de çok oyunculu bir şekilde arkadaşlarımızla beraber bu oyunu deneyimleyebiliyoruz. Oyunda birçok farklı bölge bulunuyor ve bu bölgeleri keşfederek istediğimiz kaynakları toplayabiliyoruz. Topladığımız bu kaynaklarla beraber kendimize ait bir koloni kurabiliyor ve bu koloni ile beraber de Yıldız gemisini inşa etmeye başlıyoruz.
Araştırma ve geliştirmenin oldukça önemli olduğu Farworld Pioneers 30 Mayıs tarihinde biz oyun severlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Tabii ki bu oyunun piksel grafiklere sahip olması belki de birçok oyuncu tarafından kabul görmeyebilir ancak bu tarzı sevenler ve bu grafik yapısında bir hayatta kalma oyunu deneyimlemek isteyenler bu oyuna bir göz atabilir ve bir şans verebilir. Oyunun ayrıca şu anda bir demo sürümü bulunuyor. Bu demo sürümünü Steam üzerinden indirebilir ve oyunun bir kısmını deneyimleyebilirsiniz. Bu demo sürümü oyunu satın almayacağınızı da karar vermenizi sağlayacak bir yapıyı bünyesinde barındırıyor.
Antalya’da ‘Sualtı Oyunları’ kapsamında düzenlenen sualtı ragbisi ve sualtı hokeyi müsabakalarında ilginç görüntüler yaşandı. 2 gün süren oyunlara 85 sporcu katıldı.
Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu tarafından geçen hafta Döşemealtı ilçesinde düzenlenen Antalya Sualtı Oyunları’na, 15 yaş altı 85 sporcu katıldı. Henüz çok kişi tarafından tanınmayan branşları daha fazla kişiye duyurabilmek ve sporcuları motive etmek için düzenlenen organizasyon kapsamında, paletli yüzme, sualtı ragbisi ve sualtı hokeyi müsabakaları düzenlendi. Organizasyon zorlu müsabakaların yanı sıra, ilginç görüntülere de sahne oldu.
Havuzun en derin noktalarında gerçekleştirilen müsabakalar sualtından görüntülendi. İzleyiciler ise ekrana yansıtılan görüntülerden müsabakaları takip etti. Zorlayıcı ve yorucu geçen müsabakaların ardından dereceye giren sporculara madalyaları verildi.
‘BU BRANŞLAR ÇOK BİLİNMİYOR’
Antalya Sualtı Sporları Kulübü Başkanı Hüseyin Emre Kazan, “Organizasyon federasyonumuzun onayıyla Antalya’da düzenlenen ilk sualtı oyunları organizasyonu. Sualtı hokeyi, su ragbisi ve paletli yüzme branşlarında 15 yaş altı toplam 85 sporcu katıldı. Sualtı hokeyi Türkiye’de 1999 yılından bu yana oynanıyor. Uluslararası düzeyde ciddi başarılar da elde edildi. Bu branş çok bilinmiyor. Soranlara, buz hokeyinin su altında oynananı diyerek anlatıyoruz. Özellikle 15 yaş altı kategorisiyle ciddi bir altyapı oluşmaya başladı” dedi.
‘İNSANLAR İLK GÖRDÜKLERİNDE BİZİ KEFAL BALIĞINA BENZETİYOR’
Branşa ilginin yüksek olduğunu belirten Türkiye Sualtı Federasyonu Sualtı Ragbisi Teknik Kurulu Başkanı Tarkan Laleli, “Sualtı ragbisi federasyona bağlı devam eden, havuzun derin bölümünde oynanan, basketbol ile güreşin harmanlandığı bir branş diyebiliriz. Görsel olarak havuz dışından izlemenin pek imkanı yok. Kamera yardımıyla sualtındaki görüntüyü dışarı yansıtabiliyoruz. Suyun altında 6’şar kişilik takımlar halinde, fiziksel özelliklere dayalı bir spor. İnsanlar ilk gördüklerinde bizi kefal balığına benzetiyor. Çünkü suyun altında ne olduğunu tam anlayamıyorlar” diye konuştu.
ORGANİZASYONLARIN ARTMASINI İSTİYORLAR
Yakın gelecekte olimpik spor olmasını ümit ettiklerini belirten Laleli, “Türkiye genelinde bu tür organizasyonların artmasıyla branşa ilgi de artacaktır. Sporcular sadece federasyonun düzenlediği organizasyonlarla değil, özel organizasyonlarla da buluştuğu takdirde branşa daha bağlı olacaktır” dedi.
Türkiye Sualtı Federasyonu Paletli Yüzme Teknik Kurul Başkanı Özgür Alemdar, “Antalya’da gerçekleşen bu organizasyona sporcularımızla birlikte katıldık. Paletli yüzme, sualtı sporlarının temeli olarak kabul edilen bireysel bir dal. Hem başlangıç yaşı hem fiziksel kazanımları nedeniyle sualtı sporlarının temeli olarak kabul edilir. Bu branşla sualtı sporlarına başlangıç yapan sporcular, diğer branşlara geçişte büyük avantaj yakalıyor” diye konuştu.
‘ÇOĞU KİŞİNİN YAPAMAYACAĞI BİR SPOR’
Branşın fiziksel olarak çok zorladığını söyleyen sualtı hokeyi sporcusu Suha Bakırtaş, “Müsabaka çok zorlayıcı geçti. Genel olarak zaten zorlayıcı bir spor dalı. Çoğu kişinin yapamayacağı bir spor. Oynamayı becerince çok daha keyifli hale geliyor. Sonuna kadar bu spora devam etmeyi düşünüyorum” dedi.
Bir başka sualtı hokeyi oyuncusu Halil Kaan Bahşi, “Müsabaka biraz zor geçti. 7-8 aydır oynuyorum ve çok keyif alıyorum. Spora devam etmeyi düşünüyorum” diye konuştu.