Nurdoğan ARSLAN ERGÜN-Hamide HANGÜL-Mehtap HALICI
Seçimlerin ardından reel sektörde gözler yeni ekonomi politikalarına çevrildi. Toplumun tüm kesimlerinin görüşlerinin alınması ve 5 yılda 6 milyon yeni istihdam oluşturulması beklenen yeni ekonomi rotası öncesinde iş dünyası temsilcileri, öncelikle kronikleşen enflasyon ve cari açığın düşürülmesini, maliyet artışlarının frenlenmesini ve ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı politikaların devreye alınmasından yana. İş dünyasına göre, bu noktada da düğüm yeni teşvik ve üretim politikalarında çözülüyor. Cari açığın kapanması için ihracatı artırıp, ithalatı kontrol altına almak gerektiğine işaret eden iş dünyası temsilcileri, şu önerilerde bulunuyor: İthalat haritası çıkarılsın, en çok ithal edilen ürünlerde üretilmeyeni üretmek için yeni teşvik politikaları oluşturulsun, bölgesel değil sektörel teşvik politikası izlensin, teşvik ve finansmanda seçici modele geçilsin. Teşvik mekanizmasında yüksek katma değerli ve teknolojik ürünler öncelikli olsun.
Sanayici ne istiyor?
– Finansmana erişimde sıkıntı var. Seçici kredi modeline geçilsin
– Teşvikler teknolojik ve katma değerli ürün odaklı olsun
– Yeşil dönüşüm gibi yeni yatırım alanlarının önü açılsın ve regülasyonlar yapılsın
– Atık yönetmelikleri yeniden düzenlensin, atıklar hammadde olsun
– Yatırım için sanayi arsası sorunu çözülsün
– Kalifiye eleman yetiştiren merkezlere MEB kaynaklı öğretmen desteği verilsin
– Kur karşısında ezilmeyecek katma değerli üretim için gerekli destekler sağlansın
– Yurt dışından orta ve yüksek teknoloji yatırımı yapacak şirketleri çekilsin, nitelikli insan kaynağının yurt içinde kalması için ikna edilsin.
En fazla ithal edilen ürünler:
– Mineral yakıtlar yüzde 19,7 düşüşe karşın 26.3 milyar dolar
– Kazanlar makineler mekanik cihazlar yüzde 22,2 artışla 12,9 milyar dolar
– Motorlu kara taşıtları yüzde 76,7 artışla 8.46 milyar dolar
– Demir çelik yüzde 22,4 düşüşle 8,4 milyar dolar
– Elektronik makine ve cihazlar yüzde 39,9 artışla 9.1 milyar dolar.
Katma değer üreten sanayici desteklensin katma değerli ihracat ana unsur haline gelsin
“Dünyada ekonomik ve politik olarak değişken süreç ve koşullara tanıklık ediyoruz” diyen Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Türkiye’nin dünyadaki güçlü konumunu koruyabilmek için teknoloji ve inovasyonla katma değer üreten ekonomik yapısını özellikle sanayide gerçekleştireceği yatırımlarla desteklemesi gerektiğini vurguladı. Katma değerli ihracatı tüm ekonominin ana unsuru haline getirmek gerektiğine dikkat çeken Zorlu, “Bu konuda dünya çapında başarılı şirketlerimiz var. Diğer taraftan dünyada da yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeliyiz. Sanayisiz bir ülke düşünülemez. Sanayi istihdam ve ihracat demek. O nedenle sanayimizi ihracat odaklı olarak dönüştürmeliyiz. Bunun merkezinde de daha fazla katma değer üretmek olmalı. Ekonomimize katkı sağlayan tüm şirketler için hazırlanacak teşvik politikalarıyla topyekûn bir değişim ve dönüşüm sağlamalıyız” dedi. Zorlu’ya göre bu, Türkiye’yi yeni dünya düzeninde katma değerli ihracat yapan ve sürdürülebilir büyüme sağlayan bir ülke haline getirecek.
Türkiye’nin artık üretim odaklı yeni bir hikaye yazması gerekiyor
“Artık rekabetçilikte sanayi odaklı, üretim odaklı yeni bir hikâye yazmalı, büyümeden ziyade kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmeliyiz” diyen TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, asıl gündem olan ekonomiye dönülmesi gerektiğini vurguladı. İş dünyasının finansmana erişim ve genel ekonomik beklentilerini ölçmek üzere yılın her çeyreğinde yaptıkları anketin 2023 yılı ilk çeyrek sonuçlarını açıklayan Sönmez, bu dönemde her 4 işletmeden 3’ünün krediye erişmekte zorlandığını, her 10 işletmeden 8’inin ise uygulanan mali ve finansal tedbirlerden olumsuz etkilendiğini söyledi. Sönmez, “Çıkan sonuç, başta KOBİ’ler olmak üzere işletmeler açısından 2022 yılından bu yana şartların daha da ağırlaştığını gösteriyor. Her 3 işletmeden 1’i işletme sermayesi ihtiyacını banka kredileri veya tedarikçi ve müşterilerinden aldığı finansman ile karşılıyor. Her 4 işletmeden 3’ü krediye erişimin zorlaştığını ifade ediyor. Seçim öncesi açıklanan 350 milyar TL’lik KGF kredilerinin miktarını yeterli görmeyenlerin oranı yüzde 85 olurken, işletmelerin yüzde 74’ü de KGF kredilerine erişimin zorlaştığını belirtiyor.”
Ekonomi politikalarında yaratılacak güven ikliminin, uluslararası yatırımlardan finansmana erişime kadar pek çok konuda temel oluşturduğunu anlatan Sönmez, şöyle konuştu: “Faizler ve finansmana erişim konusunda uzun süredir yaşadığımız belirsizliğin bir an önce istikrara kavuşması için iyileştirici adımlar atılmalı. Krediler üzerindeki baskı hafifletilmeli, finansmana erişimde zorlaştırıcı unsurlar ortadan kaldırıldığı gibi kolaylaştırıcı uygulamalar hızla hayata geçirilmeli. Yüksek seyreden dış ticaret açığının ana nedeni ihracatın istenen düzeyde artmaması değil başta enerji alanında olmak üzere ithalata olan aşırı bağımlılığımız ve yüksek katma değerli, yüksek teknolojili ürün ihracatında yüzde 3 barajına takılı kalmamızdır.”
Orta ve yüksek teknolojiye odaklanalım nitelikli insan kaynağımızı koruyalım
Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran, cari açığı orta ve uzun vadede çözecek bir politikanın ortaya konması ve kararlılıkla uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Dalgakıran, ciddi teşviklere rağmen, sanayi üretimini orta ve yüksek teknolojili üretime yönlendirilmediğini söyledi. Dalgakıran, “Yurt dışından orta ve yüksek teknoloji yatırımı yapacak şirketleri çekelim. Nitelikli insan kaynağını yurt içinde kalması için ikna etmeliyiz. Uzun vadeli düşük faizli kredilerin de yatırımları özendireceğini düşünüyoruz” dedi. Krediye erişimin zorlaştırılmaması, döviz kurunun da gerçek değerine ulaşması gerektiğini söyleyen Dalgakıran, “Sene başından beri döviz artışı yüzde 10’da kalırken, TL bazı maliyetler yüzde 50 arttı. Bu da ihracatçının artık para kazanamaz, rekabet edemez hale gelmesine neden oluyor. Ana problem cari açık olduğuna göre, ülkeye giren dövizi yükseltmek, çıkan dövizi de azaltmalıyız. Ara malı ithalatı giderek yükseliyor. Kurların düşük kalması, üretmek yerine dışarıdan ithal etmeyi özendiren bir durum. İçinde bulunduğumuz durumla tam bir tezat teşkil ediyor” dedi. Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin yüzde 70’ini, iç piyasada ürettiği halde ithal ettiğini söyleyen Dalgakıran, Türk sanayisini orta ve yüksek teknolojilere taşıyacak sektörlerin makine, elektronik ve yazılım sektörü olduğunu belirtti.
Yeni dönemde bölgesel değil sektörel teşvik yapılsın, ithalat azalsın üretim hızla artsın
Yeni ekonomi yönetiminin odak noktasının ‘üretim’ olması gerektiğini söyleyen Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan, finansman desteklerinin de üretim ve istihdam odaklı olması gerekliliğine işaret etti. Tezcan, bölgelere göre değil sektörlere göre teşvik verilmesini istedi. Tezcan, “Hangi sektörler katma değer yaratacaksa o sektöre teşvik sistemine geçilmeli. Türkiye’de un fabrikası fazlalığı var. Un fabrikasına teşvik verilmesi bir anlam ifade etmiyor. Türkiye’nin üretemeyip ithal ettiği sektörlerde üretimi artıracak işletmelerin desteklenmesi gerekiyor. İthalatı azaltıp üretimi artıracak alanlarda gelişmeliyiz” dedi. Gıda sektörünün yılda 1 milyar dolardan fazla ithalatı olduğuna dikkat çeken Tezcan, şunları söyledi: “Hangi ürünler yapılacaksa belirlenip onlara teşvik sağlanmalı. Ürettiğimiz fındık, üzüm, buğday unu gibi ürünleri markalaştırıp dünya sofralarına ulaştırmalıyız. Kimya ve atık sektörü olarak yapabileceğimiz birçok farklı yatırım alanlarımız var. Örneğin cip üretimi var, burada hükümetin bir politikası olmalı.”
Finansmanda seçici kredi modeli belirlenmeli yüksek teknoloji pozitif ayrışsın
Yeni dönemde verilen teşviklerin bölgeselden çok Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve katma değerli üretim odaklı olması gerektiğine işaret eden PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Türkiye’nin şu anda asıl ihtiyacı ürün üretmek. Teşvik modeli seçilirken özellikle teknoloji odaklı olmalı” dedi. Türk iş dünyasının şu anda asıl probleminin finansal kaynak olduğunu kaydeden Eroğlu, sınırlı kaynaklar nedeniyle de orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin krediye ulaşımının kolaylaştırılması gerektiğini belirtti.
Eroğlu’nun bu noktadaki önerisi ise orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin destekleneceği ‘seçici kredi modeli’ politikasına geçilmesi. Plastikte Türkiye’yi rahatlatacak yeni yatırım alanlarına işaret eden Eroğlu, şunları söyledi: “Türk plastik sektörü Almanya’dan sonra 11 milyon ton üretimle ikinci sırada. Ancak hammaddede ihtiyacımızın sadece yüzde 12’si yerli üretim. Yeşil dönüşümle birlikte burada önümüze bir fırsat çıktı; döngüsel ekonomi. Yani orijinal petrolde üretilen hammaddeyi kullanmak yerine geri dönüştürülmüş ürünleri kullanmak. Eğer geri dönüşüm konusunda Türkiye bölgesel bir güç olursa, dünyadaki atıkların da bir dönüşüm merkezi olur. Çevreyle uyumlu yapılar kurabilir, yasal altyapılarımızı buna göre yaparsak yeni dönüşümde bir fırsat yakalarız.”
Sanayicinin kronik sorunlarından birini de yatırım arsası olarak gösteren PAGEV Başkanı Eroğlu, “İşini büyütmek için sanayicinin yatırım yapması gerekiyor ama önündeki en büyük maliyet kalemi sanayi arsası. Türkiye’de sanayi arsası ranta dönüştü. Ranttan arındırılmış, modern üretim merkezleri için önümüzdeki dönemde sanayicinin yer sorununun çözülmesi gerekiyor” dedi. Eroğlu’na göre, döviz kuru karşısında hassas olmayan katma değerli ürünler yapabilmek için topyekun regülasyon gerekiyor.
Sınıflama yapılsın, üretimde teknoloji seviyesine göre teşvik mekanizmaları geliştirilmeli
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) eski Başkanı Murat Akyüz, cari açığın azaltılmasına vurgu yaptı. Türk Lirası bazlı maliyetlerin arttığına işaret eden Akyüz, sanayicinin enerji maliyetlerini aşağıda çekmede yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine vurgu yaptı. Murat Akyüz, şunları söyledi: “GES ve RES gibi güneş ve rüzgar santrallerine sanayicinin erişmesi çok zor olmaya başladı. Kiralık alanlar var ancak, buradaki üretimleri taşıyacak elektrik hatları yok. Sanayici GES ve RES’le yapmak istediği enerji yatırımlarını yapamaz hale geldi. Bunu finansmanıyla ilgili de sıkıntılar var. Öte yandan şirketlerimizi biran önce karbon nötr hale getirmek için elektrikli araçlara teşvik vermeliyiz. Firmaların yatırımlarına teşvik edici uzun vadeli yeni politikalar belirlemeliyiz. Orta yüksek teknolojili ürün yatırımlarına daha yüksek teşvik vermeliyiz. Bugün domates, salça üreticisiyle, domatesten likopeni çekip kanser tedavisinde kullanan ya da vitamin üretenlere aynı teşvik veriliyor. Teknoloji seviyelerine göre teşvik mekanizmaları oluşturulmalı. Üretilen bir ürün varsa, üretilmeyen bir ürün için teşviklerle yönlendirici olunmalı. ‘Sen farklı bir şey yap ona göre teşvik verelim’ gibi yönlendirme yapılması gerekiyor.”